Çıkmaz Sokak” ve

 “Telegramcı Devlet ve Dünya Düzeni”



Çarpıcı Kitap, geçtiğimiz hafta iki yeni kitap daha yayınladı: Bilgehan Eren imzasıyla “ÇIKMAZ SOKAK – Global İktisadî Krizin Sıradışı Kültürel Tahlili” ve Reha Suvari imzasıyla, “TELEGRAMCI DEVLET VE DÜNYA DÜZENİ – Elektromanyetik Zihin Kontrolü ve Ardındakiler”.


‘DURUN KALABALIKLAR!

Üstad Necib Fazıl’ın “Destan” şiiriyle başlıyor Bilgehan Eren’in kitabı “Çıkmaz Sokak”; ve aslında bir edebiyat eseri değilse de, sanki bu şiiri şerh ediyor yazar kitabında. Nitekim kitabı okuyup bitirince, açılışın neden “Destan” şiiriyle yapıldığını anlıyorsunuz; “Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz” mısraına denk düşen bir yerde, “Çıkmaz Sokak”tan çıkışın anahtarının da, şiirin şairinde olduğunu…

Şöyle takdim ediyor eserini Eren:

- “Batılı bir fikir adamının cümleleriyle söylersek, “Ekonominin içtimaî ilişkilere gömülü olması gerekirken, içtimaî ilişkiler ekonomik sisteme gömülü kalmıştır.” Tabiî ki bunda –ruha bağlı olmayan- aklın nereye götürdüğünün ve maddesine tasarruf edemeyen ruhun, havada başıboş parendeler atmak gibi bir yere vardıramayacağının hikmeti de gizlidir. Şuurla kavramamız gereken, meselenin sadece iktisadî yahut siyasî olmaktan öte, daha çok fikrî ve ahlâkî olduğudur. (…)

İdeolojisini kökleştirememiş toplumların nasıl ki biliminden kültürüne kadar her şeyini başkaları üretiyorsa; kendi fikrini kuramamış, dile getirememiş, anlatamamış, eşya ve hadiseleri tasarrufu altına alamamış insanın da, iktisadî yaşantısına her açıdan (maddi ve manevî) başkaları şekil veriyor. Bu noktada, tâbi olanların, tâbi olunan efendilerinin fikrinden söylemine, iş yapış tekniğinden yaşantısına kadar her şeyine muhtaç olduğu apaçık ortada; velev ki Müslümanlık iddiasında olsalar bile.” (s. 11, 12)

Bilgehan Eren, eserinde, alt başlığında ifâde ettiği üzere, “Global İktisadî Krizin Kültürel Tahlili”ni yapıyor. Bugün bütün dünyada yaşanan, görünen ve görünmeyen yönleriyle “iktisadî krizin”, geçmişten günümüze kültürel kodlarını teşhis ediyor. Bu teşhisi, okuru, iktisad teorileri, tarihî ayrıntılar veya akademik söylemlerle boğmadan, akıcı bir üslûpla yapıyor. Böylece, Magna Carta’nın, Coğrafi Keşiflerin, Engizisyonun, Rönesansın, Fransız İhtilâlinin, Sanayi Devrimi’nin, vs, Yeni Dünya Düzeni’ne tesirlerini ortaya koyarak, başta işaretlediği “ahlâkî ve fikrî” altyapıyı gözler önüne seriyor.

Bu arada, sinemadan, edebiyattan, fizikten, tarihten, okültizme kadar pek çok sahadan topladıkları ile peteğini dolduran Eren, Çıkmaz Sokak’ın çıkış adresini de, “Şeytan’ın Beyliği Besmele’ye Kadardır” bölümünde, Üstad Necib Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu’ndan gösteriyor. 

“Madalyonun Öteki Yüzü” başlıklı bölümde, “muhakemeden önce müşahede” ölçüsünü başa alarak, ABD’nin görünen ve görünmeyen iki yüzünü “Doktor Jekyll ve Mr. Hyde” başlıkları altında ve bu örnekle ilişkilendirerek, görünürde parlak ve cazip bir imajın ardındaki katliamları, sömürüyü, yoketmek ve tecavüz etmek üzere kurulu düzeni gösteriyor.

Kitap 11 bölümden oluşuyor: Kurtlar Kanunu, Kan Bankası, Derin Dünya Savaşı, Beynelmilel Yahudilik, Sömürgecilik ile Beslenen Bir Devrim, Bu Aşkın “Moore”adı Böyle, Kurtlukta Düşeni Yemek Kanundur, Madalyonun Öteki Yüzü, Global Sömürü, Borsa: Global Firavunların Çıfıt Çarşısı, Şeytanın Beyliği ‘Besmele’ye Kadardır. 

Global iktisadî krizin, sadece iktisadî olaylarla ilgili olmadığını, altında yatan sebepleri bir roman akıcılığında anlatıyor yazar; Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” romanının kahramanlarının gerçekte kim olduğunu, “Kolomb’un yumurtası” hikâyesini, Newton’un ilginç okültizm merakını, şeytanî güçlere imân edenlerin gizli teşkilatlarını, derken, tüm parçalar birleştiğinde ortaya çıkan ABD’nin Yeni Dünya Düzeni hikâyesini…

Akademya ve Aylık dergilerindeki makalelerinden tanıdığımız Bilgehan Eren, eserini şu çarpıcı tesbitle sonlandırıyor:

- “Mezarlıkta kendisine yer kazıldığını gören DOMUZ, olacakları geciktirse de, tamamen engelleyemeyeceğini anlayıp, her şeyi “pazar”lık mevzuu yapmış; rolü biten makaracı MAYMUN da sahneden merdivenlere yönelmiştir. Önündeki kemik bitince KÖPEK etrafa hırlamaya başlamış, AKREP de yeni bir hesap peşinde, gizlenme telaşına düşmüştür. EŞEK tüm bu olanları boş gözlerle izlerken, biraz ilerisinde KARGA, sözü kimseye bırakmamak için hiç durmadan konuşmaktadır. Muradını unutan AT ise, koşmayı değil, artık nal biriktirmeyi önemsemektedir.

İşte tam da böyle bir vasatta, açıktır ki, Allah yolunda pazarlıksız yürüyüşe çıkacakların gözü daima ARSLAN’ı arar. Ve o ARSLAN ki, cemiyette fikriyle ve cismiyle göründüğü zaman; kâfir de, münafık da, sahte de, kahpe de, ahmak ve kalleş de, “titreme müşterekliği”ne girer.” (s. 191)


TELEGRAMCI DEVLET VE DÜNYA DÜZENİ

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun, Kartal Cezaevi’nde başlayıp, Bolu F Tipi cezaevinde devam eden Telegram işkencesiyle mücadelesinin, verdiği “Metafizik Dünya Savaşı”nın, eser eser ortaya koyduğu “Telegram feylesofisi”nin, küçücük de olsa, bir aksülamel bulmasının ifadesi anlamında karşılıyoruz bu kitabı. 

Sanıyorum 2000 yılının başlarında, İBDA Mimarı’nın Kartal Cezaevi’ne sevkinden hemen sonra, avukat Harun Yüksel ağabeyin O’ndan aktardıklarını anlamaya çalışıyor, araştırıyorduk. Cin mi, büyü mü, gizli okült ilimlerle yapılan bir şey mi? O zamanlar bilmediğimiz “zihin kontrolü” yöntemlerinden birinin kendisine uygulandığını öğrendiğimizde, kullanımı çok yaygın olmayan ve sık sık bağlantı sorunları yaşadığımız internetin arama motorundan “gizli silahlarla zihin yönlendirme” gibi konuları araştırıyor, bazı arkadaşlar da İngilizce metinleri çeviriyordu. İşte o zaman öğrenmiştik “Zihin Kontrolü Mağduru” pek çok kişinin internetten birbiriyle irtibata geçip yaşadıklarını paylaştığını. Çıkıp Beyoğlu’nun tenha köşelerinde ismi duyulmadık yayınevlerini dolaşıyorduk. Madde ve Ruh Yayınları’ydı sanırım, birkaç kitap bulup gönderdiğimizi hatırlıyorum. Bu konu hakkında hemen hiçbir kaynak bulamıyorduk.

O günlerden bugüne, İBDA Mimarı hem bu işkencenin adını koydu, literatüre “Telegram” olarak geçmesini sağladı, hem de bu konunun etrafında yazdığı eserlerle, İslâm tefekkürünün ulaşabileceği ufukları gösterdi. Kendi mealen ifadesi ile; “Beni uçurumdan attılar, ben paraşütü icad ettim…”

“Telegramcı Devlet ve Dünya Düzeni” isimli eserin yazarı Reha Suvari, Japonya’da yaşayan bir araştırmacı. Yazar, Ömer Emre Akcebe ve Hayreddin Soykan’la birlikte araştırmaya başladıkları Telegram’la ilgili makalelerini 2010-2014 yılları arasında Akademya ve Baran dergisinde yayınlamaya başladıklarından bahsediyor, kitabın son sözünde. Kitabını, “mütevazi araştırmalarımızı yeniden gözden geçirerek bir araya getirdik” diyerek takdim ediyor.

Kitap, Telegram’ın özetle anlamı, muhtevası ve kapsamını çizen Ömer Emre Akcebe’nin girişi ile başlıyor. Bu giriş, kitabın muhtevası hakkında da bir ön bilgi veriyor. Şöyle diyor Akcebe: 

- “Kısaca Telegram’a değinecek olursak, ferdin hür iradesine tahakküm etmek için kullanılan, başarılı olsa da olmasa da müzmin bir işkence hâlinde devam eden, niteliği askerî sır olan bir CİHAZ kullanılarak, ELEKTROMANYETİK SİNYALLER aracılığıyla hedef veya kobay kişinin zihnine ve bedenine UZAKTAN ve TEMASSIZ uygulanan bir Zihin-Beden Kontrolü ve Yönlendirmesi metodudur.” (s. 8)

Daha sonra Zihin Kontrol yöntemi olarak Telegram’la ilgili ilimlere, Türkiye’deki üniversitelerin yaptığı çalışmalara, bu konuyla ilgili bilim adamlarının görüşlerine yer veriliyor. Kitabın en önemli özelliği de sanırız bu; yerli ve yabancı kaynaklarda yer alan bilgilerden hareketle Telegram’ın Türkiye ayağını deşifre etmeye çalışmak…

Kitabın bölüm başlıkları, muhtevasının genişliğine dair bir fikir veriyor: Telegramcı Devlet ve Dünya Düzeni, Zihin Kontrolünde Türk-Amerikan İşbirliği, İki Telegram Marifeti Vesilesiyle Batının Gizli İlimleri, Zihin Kontrolü Mağdurlarının Dilinden, Japon Dostum Rei Takahara’dan…

Kitabın sonunda, Reha Suvari’nin arkadaşı Rei Takahara’nın, “Ölüm Odası B-Yedi / Giriş” isimli eserden bazı bölümleri Japonca’ya tercümesine de yer verilmiş. 

Telegram hakkında derli-toplu bir literatür araştırması olarak da görülebilir bu çalışma, özellikle de bu konuda yoğun bir bilgi kirliliğinin olduğu düşünülürse… “İspatı kabil olmayan” bu korkunç işkence yöntemine karşı Salih Mirzabeyoğlu’nun verdiği efsanevî mücadelenin “neye karşı” verildiğine dair bir “muhteva” araştırması…

Her iki kitabı da Küresel Kitap’tan temin edebilirsiniz:  HYPERLINK "http://www.kureselkitap.com" www.kureselkitap.com Tel: 0530 941 82 90.



Baran Dergisi 399. sayısı