Global bir dünya savaşının içerisinde bulunuyoruz. Bu savaşın en önemli aktörü olan ABD, dünyanın bir çok bölgesinde paramiliter gruplar vasıtasıyla müdahaleler gerçekleştiriyor, ülkelerdeki düzeni bozarak liderleri tarafından yönetilemez duruma getiriyor. Bunun yanı sıra ekonomik bir savaş da yürütüyor. Kendi ülkesinde daha pahalıya mal ettiği ürünlerin, vergileri yükseltmek yoluyla dışarıdan teminini engelliyor. Bu durum Amerikan şirketlerini de zor duruma düşürüyor.

ABD ile Meksika arasında göçmenler dolayısıyla yaşanan sorun uzun süredir devam ediyor. Amerikan şirketlerinin hâkimiyetine ve çıkarlarına rağmen, sözde Meksika’dan ABD’ye göç edenlere hükümetin engel olmadığı bahanesiyle Meksika’dan ithal edilen ürünlere yüzde 5 gümrük vergisi uygulanması kararı alındı. Üstelik Meksika hükümetinin önlem almadığı süre boyunca her ay vergileri  yüzde 5 artıracağını da açıkladı. Bir çok Amerikan şirketinin üretim merkezidir Meksika. Özellikle Amerikan otomotiv piyasasındaki araçların neredeyse tamamı Meksika’da üretiliyor ve özel ek gümrük vergisi otomotiv piyasasını derinden sarsacak bir krize işaret ediyor. Her ne kadar ABD, ek gümrük vergilerini kendisini ekonomik olarak kurtarmak için koysa da, bu adım global ekonomiyi hedef alan açık bir provokasyon gibi görünüyor.

ABD, Güney Amerika’da Venezüella’ya karşı finansal bir savaş yürütüyor. Amerikan ordusuna bağlı ajanlar ülkede cirit atıyor. Venezüella dolaylı yoldan bir Amerikan işgaline muhatap durumda. ABD’nin seçilmiş resmî hükümete karşı, kendi seçtiği birisini devlet başkanı olarak tanımasına kadar varan süreçte Venezüella ekonomik olarak yıkıma uğratıldı. Ülke milyonlarca dolar zarar etti ve Venezüella halkı perişan bir vaziyete getirildi. ABD’nin savaş açtığı bir diğer ülke olan Çin, Venezüella’ya destek vermeyi sürdürüyor.

Öte yandan ABD hükümeti Çin’e karşı da savaşına devam ediyor. Daha önce ABD, “yanlışlıkla” Çin kuvvetlerini bombalamış olsa da bu süreçte iki ülke doğrudan askerî olarak karşı karşıya gelmez. Savaş ekonomik ve teknolojik ürünler üzerinden yaşanıyor. ABD, Çin’in bilgisayar ürünlerinde dünyanın bir numarası olmasını engellemeye çalışıyor. Bilhassa Huawei’nin bilgisayar ürünlerinde bir numara hâline gelmemesi için uğraşıyor. Buna mukabil Çinliler çok çalışıyor ve gerçekten önemli bir kalite yakalamış durumdalar.

Esasında akıllı telefonların ehemmiyeti ekonomik getirisinden kaynaklanmıyor. Amerikan firmalarının yazılımdaki üstünlüğü sebebiyle dünyadaki bütün akıllı telefonlardan yapılan görüşmeler bir ajanlık faaliyeti olarak ABD’nin kontrolünden geçiyor. ABD, dünya üzerinde yapılan tüm telefon görüşmelerini dinleyebiliyor. Mesela; Suriye’de devlet, ancak yer altından geçirdiği kablolar vasıtasıyla yeni bir hat kurarak yapılan özel görüşmelerin Amerikalılar tarafından dinlenmesinin önüne geçti; çünkü yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler İsrail ile paylaşılıyordu. Yapılan tüm bu dinlemeler illegal. Çin, ABD’nin teknoloji sahasında kurduğu bu ajanlık faaliyeti tekeline bir alternatif oluşturmaya çalışıyor. Nitekim akıllı telefon konusunda hem kalite, hem de fiyat bakımından ABD’yi çoktan geçmiş vaziyetteler; yazılımda da atılımlar yapıyorlar. Dolayısıyla ABD, Huawei’nin önünü kesmek için markayı kara listeye aldı ve Çin adına bilgi ele geçirdiği bahanesiyle Amerikan şirketleriyle olan bağlantısını kesti.
Çin ile ABD arasında bir rekabetten bahsediyoruz; fakat bu rekabetin varlığı Çin’in tamamen bağımsız bir ülke olduğu anlamına gelmiyor. Dünyanın bir çok ülkesi ABD’ye bağımlı. Mesela; Batı Avrupa ülkelerini bir düşünelim. Sadece Faşist İspanya’nın Franco döneminde ABD’den bağımsız olduğunu söyleyebiliriz. Franco kimsenin ajanı değildi. Franco’nun ölümünden sonra ise en çok direnin ülke Küba oldu. Küba’da Komünist bir devrim gerçekleştiğinde bölge ülkeleri tamamen yahut kısmî olarak Amerikan işgali altındaydı, bölgede kısmen de Rus işgali söz konusuydu.

Hülasa, ABD dünya üzerinde yapılan tüm telefon görüşmelerini dinleyebilme kabiliyetine sahip ve Amerikan istihbarat servisi konuşmaları rahatlıkla ele geçirebiliyor. ABD, Çin’in bu sahada da kendisiyle rekabet edebilir duruma gelmesini istemiyor. Bu alanda da açık bir dünya savaşı yaşanıyor.

Tekrar Venezüella’ya dönecek olursak; ülkede enflasyon tahmin dahi edilemeyecek bir seviyeye ulaştı. Ülkede ajanların idareye nüfuz etmesi bu şartların oluşmasında önemli bir etken. Ümid ediyorum ki, Venezüella’yı Suriye gibi bir vaziyete getirmeyi başaramayacaklar. Fakat şunu bilmek lâzım ki, 1999’da iktidara gelen Chaves gibi bir lider bile ihanete uğradı.

Son olarak Türkiye’yi zor şartların beklediği bir sürece girildiğini belirteyim. Buna rağmen, her zaman söylediğim gibi en iyisini ümid edip, en kötüsüne hazırlanacağız.
 
01.06.2019
Tercüme: Faruk Hanedar

Baran Dergisi 647. Sayı