Esselâmü aleyküm.
Hayat nasıl gidiyor?
(Av. Güven Yılmaz, iyi olduğunu söylüyor, Carlos’a kendisinin nasıl olduğunu soruyor.)
Avukatlarımdan birinden bir bilgi aldım, o da CNN’den ve Sabah gazetesinden almış.
ADIMLAR dergisine yapılan saldırıyı öğrenince şok oldum ama meselenin tafsilâtını o ân bilmediğim için yorum yapmak istemedim.
Ancak şimdi, ilk olarak, bu cesur aylık derginin kadrosundan Ali Osman Zor ve tüm diğer kardeşlerimizle dayanışmamı tekrar ifâde etmek istiyorum. Aynı şekilde, Ali Osman Zor ile şehidimiz Ünsal Zor’un ailesiyle dayanışmamı ve dualarımı paylaşmak istiyorum.
Diğer yandan; polis orada ne yapıyor bilmiyorum ama hükümetin bu işte dahlinin olmadığını tahmin ediyorum. Demokratik yollarla seçilmiş meşrû devlet başkanı Erdoğan ile ona bağlı hükümetin bu hâdiseye dahil olmasında bir çıkar göremiyorum.
Failler, Türkiye’nin düşmanları, hükümetin düşmanları, İbda Hareketi’nin düşmanları, devrimin düşmanları olmalı. Muhtemelen yabancı istihbarat servisleri veya mahallî servisler vardır arkasında.
Bu vesileyle, sol kanattan mahallî devrimcilerin böyle bir şeye karışacaklarını da düşünmüyorum. Şayet herhangi bir şekilde bu işe karışmışlarsa, kendilerine sızılmış ve artık CIA veya Mossad gibi yabancı istihbarat servisleri için çalışıyorlar demektir.
Hâdise hakkında benim görüşüm, benim tahlilim bu şekilde.
Bu vesileyle; yakın zamanlarda gönüldaşlarımızdan çoğu cezaevinden çıktı. Malî imkânlarınızın sınırlı olduğunu biliyorum, ancak tehlike altındaki tüm insanlarınızın hükümetten silâh taşıma ruhsatı alması lâzım. Yine, güvenilir gönüldaşlarınızdan oluşan kendi muhafızlarınızın olması da!
Bunun çok temel bir mesele olduğunu düşünüyorum. Sadece Kumandan Mirzabeyoğlu değil –ki, çok çok iyi korunması şarttır-, Ali Osman Zor gibi olan diğer herkesin ve dergisindeki tüm gönüldaşların da korunması gerekiyor. Öncelikle, kendi gönüldaşlarınız tarafından korunmaları gerekiyor.
“Kanunî” yollarla korunmalarını kastediyorum elbette ve sanıyorum imkânsız da değildir bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin, bu militanların, bu sahici müslümanların, bağımsız Türkiye’den ve Doğu’nun İslâm toprakları bütününden çıkmış bu hakiki militanların kendilerini savunmasına engel olacağını zannetmiyorum.
Silâhla kendilerini “savunmasına” diyorum, “saldırmalarına” demiyorum.
Bence temel meseledir şu ân bu.
Neyse…
Şehidimizin ruhu şâdolsun, Allah rahmet eylesin. Allah, yaralı gönüldaşların da yâr ve yardımcısı olsun.
Bana soracağınız herhangi bir soru var mı?
(Av. Yılmaz, değerlendirmesinden dolayı Carlos’a teşekkür ediyor ve İstanbul cumhuriyet savcılarından Mehmet Selim Kiraz’ın 31 Mart 2015 günü Çağlayan’daki İstanbul Adliye Sarayı’nda DHKP-C militanları tarafından öldürülmesi ile ilgili düşüncesini soruyor Carlos’a.)
Bu insan kemalist miydi peki?
(Av. Yılmaz, öyle olmadığını söylüyor.)
O zaman Erdoğan’ın adamlarındandı. Anlıyorum. Madem öyle, bence Gülen ve Gülenciler vardır bu saldırının arkasında.
Her ne olursa olsun, şiddet olmaksızın; emperyalist, sömürgeci, siyonist saldırganlığa karşı halkı korumak üzere şiddet kullanmaksızın bir devrim yapamazsınız. Burası önemlidir.
Türkiye bir kez daha bağımsız olmalı ve kendini bağlarından kurtarmalıdır.
İdeolojik farklılıklarından dolayı kendilerini ister sevelim ister sevmeyelim, bağımsız sadece iki hükümet kalmıştır Arab dünyasında. Türkiye gibi bağımsız müslüman bölge gücü olması gereken bir hükümetin müttefiklerinin de, tüm Arab dünyasının hâlâ bağımsız iki hükümeti olarak Suriye ve Cezayir olması gerekir bı bakımdan.
(Carlos, Allah Resûlü’nün bile Hicaz’dan çıkmış bir Arab olduğunu hatırlatıyor ve Türkiye hükümetiyle Suriye hükümeti arasındaki problem ve çatışmaların bu noktaya vardırılmasını yanlış bulduğunu ifâde ediyor. Bu vesileyle, daha önce Suriye çerçevesinde söylediği şekilde, Suriye hükümetinin artık değişmesi gerektiğini ve Suriye rejiminin artık miadını doldurmuş sakat bir nitelik arzettiğini vurgulayarak, demokratik seçimler yoluyla ve oradaki irili ufaklı tüm grubların hakları garanti altına alınarak yeni bir rejim tesis edilmesinin şart olduğunu belirtiyor…
Türkiye ve Suriye arasındaki çatışmanın yanlışlığını da, Türkiye’nin düşmanlarıyla Suriye’nin düşmanlarının aynı olmasına bağlıyor Carlos. Türkiye hükümetinin, uzun yıllardan sonra ilk kez ajan olmayan, bağımsızlığını korumak için savaşan, tam bağımsızlığını kazanmaya çalışan ve gerçek müslümanların idaresinde bulunan bir hükümet olduğunu söyleyen Carlos, Suriye geçmişte ve bugün hangi hataları yapmış veya yapıyor olursa olsun, her iki bağımsız ülke ve halkın aynı düşmanlarla savaşması bakımından, mevcud anlaşmazlığın bir hata olduğunu ifâde ediyor…
Son olarak, 10-11 Nisan 2015 tarihlerinde Panama’da yapılacak olan “Summits of the Americas” adlı ve kuzeyiyle, güneyiyle, ortasıyla, adalarıyla, Amerika kıtasındaki bağımsız hemen tüm devletlerin belli yıllarda düzenlenen toplantılarına iştirak ettiği devlet başkanları “zirveler serisi”nden bahsediyor Carlos ve uzun bir aradan sonra Küba’nın da sözkonusu zirveye bir üye sıfatıyla iştirak edeceğini söylüyor. Küba’nın 1950’lerde, zamanın Venezüella devlet başkanının talebi doğrultusunda bu zirveler serisine iştirakten menedildiğini, çünkü Küba bayrağı taşıyan bir Sovyet denizaltısından Venezüella kıyılarına Kübalılarca silâh sevkiyatı yapıldığının ortaya çıkartıldığını ve Venezüella’daki ilk gerilla hareketinin oluşturulduğu sözkonusu bölgeye silâh sevkiyatı yapan Kübalıların o dönem tutuklandığı bilgisini paylaşıyor. ABD dış politikası için güya en büyük tehdit olan Venezüella’nın devlet başkanının yanısıra ABD devlet başkanı da orada olacağı için zirvede büyük bir politik savaş yaşanacağını ekliyor. Bu istikamette başka bazı yorumlar yapıyor, Venezüella rejiminin düşmemesini umduğunu, Venezüella halkına güvendiğini vurguluyor…)
Lütfen selâmlarımı ve en güzel dileklerimi Kumandan Mirzabeyoğlu’na iletin, kendisini sımsıkı kucaklıyorum.
Allahü Ekber.
Baran Dergisi 430. Sayı