Ehli Sünnet'e artan saldırılar kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Ekim Cuma günü "Sünnet" mevzuuyla alakalı hutbe irad etti. Hutbede her ne kadar Peygamberimizin sav. sünneti savunuluyor gibi gözükse de Diyanet, Ehli Sünnet'in ağzına bir parmak bal çalarak, Ehli Sünnet'i savunmanın kimsenin tekelinde olmadığını söylüyor. "Peygamberimize gönülden muhabbet besleyen, O’nun örnekliğini benimseyen, yolundan yürüyen her bir mümin, sünnet ehlidir. Hiçbir kimse ya da zümrenin, kendisini sünnetin tek hamisi olarak görmeye hakkı yoktur. Aynı şekilde sünneti itibarsızlaştırmaya ve devre dışı bırakmaya yönelik anlayış ve gayretler de beyhude birer çabadan ibarettir. Unutulmamalıdır ki Allah Resûlü (s.a.s)’in sünnet-i seniyyesi üzerinden ötekileştirici, ayrıştırıcı bir takım söylemler; kardeşliğimizi, muhabbetimizi, birlik ve beraberliğimizi zedeleyecektir" 

İslam'ı kendi tekeline alan Diyanet, Selefiliği, Abduh'u Afgani'yi savunuyor, bu din düşmanlarını savunan Hayrettin Karaman'ı din alimi olarak sayıyor fakat; Ehli Sünnet'i savunanlara ise "Ehli Sünnet kimsenin tekelinde değildir" diyor. 

Daha düne kadar içinize kadar giren ve hala da çıkmayan başta Ali Erbaş olmak üzere birçok FETÖ'cüyü barındırdınız ve barındırıyorsunuz. Fetullah Gülen'i hoca saydınız ve sapkınlığını görmezden geldiniz. Dinlerarası Diyalog'u desteklediniz. 15 Temmuz'da bile yeterli direnişi gösteremediniz ve milleti temsil edemediniz. Sizin din alimi diye kaale aldığınız ve Abant toplantılarından çıkmayan Hayrettin Karaman'ı besleyip durdunuz. Fıkıhçı dediğiniz adamın azıcık basireti, feraseti olsaydı Fetö Gülen'in sapkınlığını görebilirdi. Fıkıhçı demek dine gelecek zararları önceden tespit eder ve mani olur. Diyanet şimdiye kadar neye mani olabildi? 

Mezhepsizlere, reformculara, Fetö'cülere, sünnet düşmanlarına ses çıkaramayan Diyanet, Ehli Sünnet'i savunanlara, savunma hakkını vermiyor.