Selâm ile…

İslâm’ın vazettiği kavimler üstü milliyetçilik anlayışı “ümmetçilik” ile asırlarca ayakta duran ve dünyaya nizam veren Osmanlı’nın yıkılışındaki en önemli âmillerden birisi de milliyet kavramındaki değişimdi. Bu değişimle beraber yüzyıllarca aynı sancak altında yaşayan Müslüman toplumlar birbirinden uzaklaştırıldı ve Osmanlı’nın yıkılışıyla Anadolu’da ve diğer İslâm beldelerinde İslâm’dan uzak, kavmiyetçiliğe dayalı devletler ve devletçikler inşa edildi. Türkiye Cumhuriyeti de bu temelde inşa edilen devletlerden biridir. Kemalizm’i şiar edinen yapı kendisi dışındaki tüm unsurları ötekileştirerek saldırdı. Müslüman Kürtler de bu saldırıdan nasibini alanların başında gelmektedir.

Rejim, tıpkı Müslüman Türk’e olduğu gibi Müslüman Kürd’e de yıllarca zulmetmiştir. Kürt hareketinin temel dinamiğini de, sırf rejime muhalefet etmek adına, düpedüz bir karşı yanlış üzerine kurulu, Kürt faşizmine dayalı bir anlayış oluşturmaktadır. Mihrak noktası sağlam olmayınca da yeri gelince Marksist, yeri gelince faşist, hâliyle seküler ve iradesini her an başkalarına teslim etmeye teşne bir yapı ortaya çıkmıştır. Nitekim öyle de olmuş, ABD, Rusya, İsrail, İngiltere gibi emperyalistler de her fırsatta bu yapıyı kullanmak için can atmış, karşılarında da buna dünden razı bir örgüt bulmuşlardır; emperyalizmin maşası olmaktan yüksünmeyen ve bunu yaparken de antiemperyalist olduğunu iddia eden bir örgüt…

Kürtlerin rejime karşı cephe almasının haklılığına nisbetle PKK’nın tutmuş olduğu yol bir o kadar yanlış ve ihanet doludur; çünkü Kemalist rejime ve emperyalistlere sağladığı fayda kadar Müslümanlara zarar vermiştir. Bunun farkına varan ve “halkların kardeşliği”nin ancak İslâm ile sağlanacağını 2013 Nevruz kutlamalarında yazdığı mektupta dile getiren Abdullah Öcalan’ın, 2014 yılında ABD de yapılan Kürt konferanslarıyla devre dışı bırakılmasının ardından Kürt hareketi tamamen Amerikan güdümünde faaliyet gösteren bir peyk hâlini almıştır. PKK’nın siyasî uzantısı HDP de bu tarihten itibaren Kürt halkının savunucusu olma iddiasını da terk edip, eşcinselliğin ve kadın haklarının savunucusu bir parti imajıyla şirin görünme pozlarına bürünmüştür.

Kürt kartı, tekrar emperyalist boyunduruğa girmemek için çaba sarf eden Türkiye’nin önünde yeniden açılmaktadır. Tüm bunlara mukabil 15 Temmuz ile beraber merkezde İslâm olmak kaydıyla siyasî birlik adım adım sağlanmaktadır. Hiç şüphesiz FETÖ ve onun Kürtlerin arasındaki muadili kuklalar, ihanetlerini tezgâhlayan ağa babalarıyla birlikte en yakın zamanda Müslüman Anadolu’dan sürüleceklerdir. Allah bizi de intikamına memur ettiklerinden eylesin…
Kapağımızı bu mesele üzerine yaptık ve “Batı’dan Kürtlere Hayır Gelmez… Anadolu’nun ve Ortadoğu’nın Kurtuluşu Ancak İttihad-ı İslâm ile Mümkündür!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Anadolu’nun Siyasî Birliği Tesis Edilecek” başlıklı yazısında işledi.

Kâzım Albay, “Gayesi Dünyalık Olan Dinini Kolay Satar” başlıklı yazısında 15 Temmuz ruhunun bir ulvî ideal etrafında kenetlenmek kaydıyla muhafaza edilebileceğini belirtiyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Türkiye’nin Suriye’ye Müdahalesi”nden bahsediyor.

Bu hafta, Kürt çalışmalarıyla ilgilenen gazeteci yazar Bekir Aydoğan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi özelinde Kürtlerin siyasî durumunu konuştuğumuz söyleşiyi alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya v kâinat planını farklı bir bakış açısıyla ele aldığı eseri “Ölüm Odası B-Yedi” dergimizde tefrika edilmeye devam ediyor. 503. sayımızda yayınlanan bölümün alt başlığı “Dostluk (Ezelden Gelen)”…

Fatih Turplu’nun daha önce iki bölümünü yayınladığımız yazı dizisi “Doğru Yanlış Bildiklerimiz”, “Namaz’da” alt başlığı ile devam ediyor.

Abdullah Kiracı, “Vakıf Çeşitleri”ni işliyor.

Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Tutunamayanlar Bitti Tanımlanamayanlar Verelim”…

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek üzere…

Allah’a emanet olun…