Selâm ile…

Bir süredir dünya gündemini meşgul eden Amerikan seçimleri yapıldı. Seçim kampanyası global sermayenin baronları tarafından finanse edilen ve kazanmasına kesin gözüyle bakılan Hillary Clinton ve destekçileri beklemedikleri bir mağlubiyet yaşadı. Geçtiğimiz hafta, kim seçilirse seçilsin esasta bizim için değişen pek bir şey olmayacağını belirtmiştik.

Her fırsatta dile getirdiğimiz bir husus var; Amerika Birleşik Devletleri, millet olma keyfiyetine erememiş, maddî menfaat ve sosyal refah merkezli “Amerikan rüyası” etrafında kümelenmiş fertlerden müteşekkil bir devlettir. Millet olmak için ilk şart, manevî bir ideal etrafında toplanarak, toplum hâlinde o idealin çilesini çekmekten geçer. Amerika göçmenlerin kurduğu, muhtelif milletlerin bir karışımı bir ülke… Kahir ekseriyetini 1980’lere kadar beyaz Avrupalı Protestanların oluşturduğu Amerika, bugün artık Protestan beyazların nüfusun ancak yarısını teşkil ettiği bir devlet görünümündedir. Gelinen noktada ciddi bir sarsıntıda dağılmaya meyyal bir hali bulunmaktadır. Bu fertler sadece maddî refah merkezli bir müşterek payda etrafında bir arada tutulmaya çalışılmış, bu refahı temin edecek maddî kaynaklar da dünyanın diğer bölgelerinin zenginlikleri sömürülerek tedarik edilmiştir. Bilhassa II. Dünya Savaşı sonrası dönemde modern sömürü çarkları tıkır tıkır işleyerek zenginliklerin Amerika’ya akması sağlanmıştır. Bu zenginlik ki, tüm dünyaya gerçekten bir “Amerikan rüyası” varmış intibaını vermiştir. Bu rüya bazıları için ise kâbustu; Malcolm X’in, bir Müslüman’ın ferasetle bundan elli beş sene evvel dediği gibi “bir Amerikan rüyası değil, bir Amerikan kâbusu görüyorum.”

Sovyetlerin dağılmasıyla beraber bir güç zehirlenmesi yaşayan ve “Tarihin Sonu”nu ilân ederek, artık Amerikan hâkimiyetinin bâki olduğunun propagandasını yapan ABD, gelinen süreçte büyük bir hüsran yaşamaktadır. I. Körfez Savaşı, Afganistan işgali, II. Körfez Savaşı derken günden güne güç kaybetmeye başlayan ve planlarını icra etme kabiliyetini kaybeden Amerika’nın dış politikadaki başarısızlıkları, içeride karmaşık bağlarla raptolunmuş toplumu da ayrıştırmaya başlamış; Amerika’nın yüzündeki makyaj dökülmüştür.

İktisadî ve siyasî sebeplerle zaman zaman büyük kalkışmaların vuku bulduğu ABD’de, Trump’ın başkan seçilmesinin akabinde toplum âdeta ikiye bölünmüş, protestolar yaşanmaya başlamış, çatışmalar çıkmış ve bazı eyaletlerin bağımsızlık iddiaları dahî gündeme gelmiştir. Bu başkanlık seçimleri 1991 sonrası çöküş sürecine giren ABD’nin çöküş ivmesini artıracak bir hadise olmaya namzet bir köşe taşı mesabesindedir.

Trump’ın seçim vaadlerinden ve seçimi kazandıktan sonraki söylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla, tabii eğer Trump dediklerini yaparsa, ABD, yeni dönemde izolasyonist bir politikaya adım atacaktır. Bu da ABD’nin dışarıdan sağladığı kaynakların tamamen kaybolmasına yol açar ve dağılmasını hızlandıracak bir amil olabilir. Artık ABD üzerine kurulan dünya düzeninin de masasına tekmeyi vurup ters çevirmenin vakti gelmiştir.

Hasta adam Batı’nın hasta lideri ABD’nin çöküşünü kapağımıza taşıdık ve “Amerika Şimdilik İki Parça! Devamını Bekliyoruz…” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Yeni Bir Rüya Görme Vakti” başlıklı yazısında işledi.

Ayrıca Ardan Zentürk, Cemil Barlas, Merve Şebnem Oruç ve İlhami Işık’a Amerikan seçimlerinin neticesiyle alâkalı fikirlerini sorduk… Dergimiz sayfalarında bulabilirsiniz.
Çakal Carlos (Salim Muhammed) de, bu hafta “Trump’ın Başkan Seçilmesi”nden bahsediyor.

Fatih Turplu, 10 Kasım vesilesiyle bir yazı kaleme aldı. Yazısının başlığı “10 Kasım’ın Ardından… İzindeyiz, Rahmetle Anıyoruz!”…

Kubilay Akın Gürel, “Günümüz Aktüalitesini ‘Başmakalelerim’den Okumak” başlıklı yazısıyla dergimizde…

İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Vehbi Kara’nın dergimizde yayınlanan ilk yazısının başlığı “Denizci Kimdir?” Bu vesileyle kendisine hoş geldin diyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 339. bölümünün alt başlığı “Vasıta Sistem (Mutlak Fikrin Gerekliliği)”…

Abdullah Kiracı, materyalist gözün bir türlü esrarını kavrayamadığı iktisad ilmi ile alâkalı bir yazı dizisine başlıyor. Yazısının başlığı “İktisada Giriş”…

Gülçin Şenel, “Hikemiyat Vesilesiyle Fikir Geleneği” yazısıyla dergimizde…

Sizin için derleyip yorumladığımız haberlerimizle birlikte 514.sayımızın muhtevası böyle…

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…