Selâm ile…
Kurulduğu günden itibaren bu memleketin öz evlatları olan Müslümanlara ikinci sınıf insan muamelesi uygulayan Batıcı Kemalist rejim, Batı’nın sınırsız ve mütemadi desteğine ve ortaya koyduğu tüm çabaya rağmen İslâm’ı Anadolu’dan silmeyi başaramadı. Bin yıldır bu topraklara hükmeden Müslümanlar, cebren ve hileyle, hâsılı düpedüz bir ihanetle kaybettikleri idareyi yeniden ele almak için türlü yolları denedi; fakat bastırılan ve ezilen milletimizin kendisini toplaması yaklaşık yüz yılı buldu. Yüz yıllık süreçte hep devam edegelen Müslüman-Batıcı kamplaşmasında nihayete doğru yaklaştığımız demlerdeyiz. Başka bir tabirle büyük hesaplaşmanın arefesindeyiz.

Bu hesaplaşmanın sinyallerini uzunca bir süredir alıyoruz. Müslümanların yükselişi ve mevcut haliyle iktidara geçmesinin ardından Batıcı güruh, bu yükselişi bastırmak gayesine matuf iktisadî, siyasî, içtimaî ve askerî birçok operasyon gerçekleştirdi; fakat başarılı olamadı. Bilhassa içtimaî mânâda toplumdaki Müslüman-Batıcı kamplaşmasını Gezi Parkı sürecinde görmüştük. Başarısızlığın akabinde gelen 17-25 Aralık operasyonlarında da arzu edilen hedefe varılamadı. Son olarak ise 15 Temmuz’da darbe teşebbüsünde bulundular. Batı ve Batıcıların oluşturduğu konsorsiyumun karşısına dikilen Müslüman Anadolu insanı, Batıcıların yeniden iktidarı ele geçirmesine engel oldu. Halkın bu saldırıyı püskürtmesinin ardından hesaplaşmanın yeni durağı 16 Nisan referandumuydu.
Referandum süreci boyunca, içerde başını “küfür ocağı” CHP’nin çektiği ve Kürtlüğe bir Alman kadar yabancı Batıcı Kürt HDP’nin ve bilumum anti-emperyalist görünümlü emperyalizm maşasının takip ettiği, dışarıda (ve dışarıdan) da Batılıların devlet, STK ve medya üçlüsü ile toptan destek verdiği bir Türkiye karşıtı propagandaya maruz bırakıldık. Neticede, hesaplaşmanın bir safhası mânâsını muhtevi 16 Nisan referandumu yapıldı ve sandıktan Tayyip Erdoğan liderliğindeki millî cephenin galibiyeti çıktı. Anayasa değişikliğinin %51,4’lük oran ile kabul edilmesine mukabil bu oy oranı Türkiye’deki kutuplaşmanın cephelerini kemmî mânâda tam anlamıyla ifade etmemektedir. “Hayır” oylarının bu kadar yüksek çıkmasında yürütülen kara propaganda etkili olmuştur. Esasında bu memleketin asgari %80’inin İslâm ile hiçbir problemi yoktur.

Tabiî olarak sonuçların açıklanmasının ardından “hayır” cephesinde yer alan Batı ve Batıcılar ağlayıp zırlamaya başladılar; halen de devam ediyorlar. Açıkçası karın ağrılarının sebebini anlıyoruz. Bir asırdır istedikleri gibi at koşturdukları topraklarda, Müslümanlar hâkimiyeti yeniden tesis ediyor. Batılılaşma ve sözde modernleşmenin kof ideolojisi Kemalizm, yaptığı bütün zulümlerle birlikte tarihin çöplüğüne gömülüyor.

Elbette bu referandum bizim için mücadelede bir son değil, aksine bir başlangıçtır. Mücadele her geçen gün kızışmakta, Batı ve içimizdeki Batıcılarla nihai hesaplaşma da anbean yaklaşmaktadır. Bunun en önemli ayağını ise, Batı’nın ülkemize tasallutta kullandığı en önemli maşası “3000 aile”den müteşekkil oligarşi ile hesaplaşma oluşturacaktır. İnsanın insanca yaşayacağı rejim ve dünyaya nizam verecek anlayış bu topraklara ekilen tohumlardan filizlenmeye başlamıştır. Artık bunu engellemek isteyenler var güçleriyle saldıracaktır: BEKLİYORUZ!
Kapağımızda bu meseleyi değerlendirirken, “ANADOLU İHTİLÂLİ: Bu Sadece Bir Başlangıç, Daha Neler Göreceksiniz!” manşetini attık. Kapak mevzuumuzu Ömer Emre Akcebe, “Anadolu İhtilâli Sürüyor...” başlıklı yazısında değerlendirdi.

Baran Demir, 16 Nisan’daki referandumdan “evet” çıkmasına binaen “Şimdi Hesaplaşma Zamanı” diyor...

Çakal Carlos, (S. Muhammed), 16 Nisan’da gerçekleştirilen “Türkiye’deki Tarihî Referandum” vesilesiyle bir yazı kaleme aldı.

Yine referandumla alakalı olarak Fatih Turplu, "Tencere-Tavacılara Yedi İkaz Bir Fıkra" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Faruk Hanedar, “Düşmanı Denize Dökme Vakti” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Bu hafta, Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, Ankasam Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Gazeteci-Yazar Murat Özer, Gazeteci-Yazar Ömer Turan, Gazeteci-Yazar Hakkı Öcal ve Gazeteci-Yazar Merve Şebnem Oruç ile milletin “evet” dediği ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ hakkında bir dizi röportaj yaptık. Alakayla okuyacağınızı düşünüyoruz...

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kâinat planını farklı bir veçheden ele aldığı eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin 361. Alt başlığı “Malik Teşkilatı (Hafiye Teşkilâtı)”...

Osman Temiz, epifiz bezi ile alakalı yazı dizisinin bu haftaki durağı “Kozalaksı Bez ve ‘Herşeyi Gören Göz’”...

Vehbi Kara, “Denizcinin Günlüğü”  başlıklı yazı dizisine devam ediyor; bu haftaki yazısının başlığı ise, “Atlas Okyanusu ve Gemi Yarışı-III-”

Gülçin Şenel, “Batı Felsefesi’nde Erkek ve Kadın Vesilesiyle” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri bulabileceksiniz. Bu hafta muhtevamız böyle...

Allah’a emanet olunuz.