Selâm ile...
20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti, Batılı güçlerce, içimizdeki Türk, Kürt ve Arab uzantıları vasıtasıyla, dağılmaya sürüklendi. Bugün, 21. yüzyılın başında dünyada yeni bir dizayn yapılırken, Osmanlı’yı sırtından vuran Suud ailesi yine en kullanışlı aktör olarak emperyalistlerin kucağında... Tek farkla, dün İngilizlerin büyük Arap devleti vaadiyle kullandıkları Suudları, bugün ABD büyük Ortadoğu gücü olma vaadiyle kullanıyor.
Emperyalistlerin ilk olarak Türkiye üzerinden kurguladığı proje FETÖ’nün hükümet ile bozuşmasının ardından sekteye uğradı. Siyonist-Haçlı ittifakının, İslam düşmanı Kemalistlerin dininden edemediği milletimizin imanını ifsad vazifesi ile içerimize yerleştirdiği işbirlikçilerin maskeleri bir bir indirildi. 15 Temmuz’da Müslüman Anadolu halkı bu ifsad hareketine “dur” diyerek, “bizim üzerimizden hesap yapanların, hesaplarını başına geçiririz” mesajı verdi.

Akabinde Türkiye “düşman” olarak mimlenirken, İslâm’ı “global çapta” ifsad vazifesi, ihanete her dâim teşne olan Suud’a ihale edildi. Daha evvel İslâm mücadelesinin yaşandığı Çeçenistan, Irak, Afganistan, Suriye ve birçok İslâm beldesine girerek bu mücadeleyi sekteye uğratan Suud, şimdi de “ılımlı İslâm” projesinin taşeronluğunu yapmaya namzet... I. Dünya Savaşı sonrasında Lawrencelar ile poz verenler, bugün de Amerikalılarla aynı karede... Dümeni Siyonizm’in ve emperyalizmin elinde olan bu kadro, 20. yüzyıldan günümüze sarkan Batı tecrübesiyle yeniden güncellenirken Arap coğrafyasını kaynatıyor. Muhtelif İslâm beldelerinde her gün yeni hâdiseler yaşanıyor. Batı basını Suud’un “iyi” olduğunu dikte eden haberlerle propaganda yapıyor.

Hülâsa; kavga devam ediyor. Batı’nın Müslümanlar üzerinden kurguladığı ve devreye soktuğu şeytanî plânın karşısında durabilecek yegâne kudret ise yine Anadolu; fakat köklü değişiklikler gerçekleşmeden, reaksiyondan aksiyona geçmeden, sadece mukavemet gösterilerek daha fazla direnilemez.

Kapağımızı bu meseleye ayırdık ve Suud’un veliaht prensi M. bin Salman’ın bir resmini kullanarak “Suudî İfsad Makinesi: Lawrence’ın Çocukları...” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Yahudi Suud Kabilesi” başlıklı yazısında işledi.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), Mısır’da camiye gerçekleştirilen saldırı vesilesiyle kapak mevzumuzu farklı bir veçheden ele alıyor: “Emperyalizmin Kullanışlı Maşası: Suudîler!”

Kâzım Albay “Mekanik İnsan-Kâinat Tasavvuru ve İslâm” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Cumali Dalkılıç, “Dikey Mimâri Faciası”ndan bahsediyor.

Prof. Dr. Suphi Saatçi ile Musul-Kerkük olmak üzere İslâm coğrafyasının kültür tarihini ve sosyal hayatını konuştuk. Bu söyleşiyi alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun kâinatı dil üzerinden tahlil eden eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin bu haftaki alt başlığı “Sahibini Bekleyen Mühür”...

Gülçin Şenel Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın işbirliğiyle 9’uncusu düzenlenen “İstanbul Edebiyat Festivali” vesilesiyle, “Edebiyat ve Sinema” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Şenel, yazısında festivale katılan Semih Kaplanoğlu ve Buğday filminden bahsediyor.

Osman Temiz, “Ramazan Müjdesi Horoz Borcu” yazı dizisine “Arş Horozu ve Telegram” başlığıyla devam ediyor.

Fahri Özcan, Mevlid kandili vesilesiyle kaleme aldığı “Hoş Geldin Sefa Geldin Ey Şefaat Nebîi” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de sayfalarımızda bulabilirsiniz.

Allah’a emanet olun.