Selâm ile…
Zaman başıboş bir gidiş değil, kader sırrı içinde bir maksadı-istikameti olan bir akıştır; zaman, maksadlıdır. Her şey olacağına varır sözündeki hikmeti bu gözle görmek lazım. O yüzden, İbda Fikriyatı’nın merkezî hikmetlerinden birisi hadiselerde tesadüfe yer olmadığıdır. Bir asırlık bir berzahtan sonra başta Anadolu olmak üzere bütün İslâm âlemi, yeryüzüne tasallut eden zulüm düzenini yıkacak büyük bir depremi bekliyor gibi. Bu deprem, madde planında büyük bir değişim doğuracak, lakin onun asıl tesiri kalblerde ve zihinlerde meydana gelecek. Bu depremin istinadgahı, merkez üssü, Anadolu olacak; kopmaya hazırlanan bir damlanın olgunlaşması gibi Anadolu da doğuracağı büyük inkılâb için derinden hazırlanıyor. Hicrî 1400’ün mekânda tecellisi, “erginleştirilen” bir Anadolu ve onun halkı olarak tezahür ediyor. Elbette bize düşen, yatarak beklemek değil, bu inanç ve kararlılıkla hem dünyamızı hem de ahiretimizi kurtarmaya çalışmak. Unutulmasın ki vaad edilen olur da, gayret etmeyenin bundan bir hissesi olmaz.
***
Türkiye’nin sözde müttefiki özde ise en azılı düşmanı olan ABD’nin, Siyonizm ve emperyalizmin bekası için sınırlarımızın dibinde besleyip büyüttüğü PYD’ye yönelik Afrin operasyonu nihayet başladı. Üstelik ABD’nin tüm uyarılarına, Rusya ve İran gibi güçlerin çekincelerine rağmen başlayan operasyon “Zeytin Dalı Harekâtı” olarak isimlendirildi. Türkiye, önce havadan PYD mevzilerini bombaladı. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda verilen 72 şehide istinaden, 72 uçakla yapılan ilk bombardımanın ardından havadan taarruz sürerken karadan da ÖSO ve TSK birlikleri Afrin’in içlerine ilerlemeye başladı.

Elbette Afrin’e yapılması uzunca bir süredir plânlanan harekât zarurî idi. ABD ve Rusya da bunun olacağını biliyordu. Buna rıza göstermeleri Türkiye’den çekindiklerinden mi yoksa; farklı bir plânları olduğundan mı yakın bir zamanda göreceğiz. Zira, ABD’nin milyarlarca dolar yatırım yaptığı PYD’den bir çırpıda vazgeçmeyeceği aşikâr. Kapak mevzumuzu “Amerika İçin Kaygılanma Vakti” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe de ABD’nin PYD’yi Suriye’nin güneyinden Akdeniz’e ulaştırmak için yeni bir koridor açmanın peşinde olduğunu söylüyor. Bu bakımdan Afrin operasyonu gerekliydi; fakat bir nihayeti değil, Fırat Kalkanı ile başlayan sürecin sadece ikinci durağını ifade ediyor. Türkiye bu operasyonu büyük oyunda bir hamle olarak mı yaptı, ileriye dönük bir projeksiyona sahip mi, onu da göreceğiz.

Dış basından takip ettiğimiz kadarıyla, arka plândaki hesaplardan ziyade, öne Türkiye tarafından Amerika’nın façasının çizilmesi çıkarılıyor; Türkiye’nin ABD’ye rağmen bu harekâtı gerçekleştirdiği vurgulanıyor. Anadolu halkı da, Türkiye’nin ABD’ye rağmen böyle bir operasyon gerçekleştirmesinden öylesine memnun ki, bu da toplumun tarih hasretiyle kavrulduğunun göstergesi… Halkımız yek vücud, kenetlenmiş durumda. Artık, aşk ve vecd içinde geçen o devrelere yeniden kavuşmanın, ancak ve ancak ülkemizin müşterek paydası olan İslâmiyet’in emir subayı mevkiinde bir dünya görüşünü devletin mefkûresi yapmaktan geçeceğinin idrak edilmesi gerekiyor.
Kapağımızda Afrin meselesini değerlendirirken, yazarımız Ömer Emre Akcebe’nin yazısının da başlığı olan “Amerika İçin Kaygılanma Vakti” manşetini attık. Gazeteci-Yazar Hilâl Kaplan, Yılmaz Bilgen ve Şeref Oğuz, Afrin operasyonunu farklı veçhelerden Baran okurları için değerlendirdi.

Cumali Dalkılıç, “Büyük Doğu ve Millet-Ordu” başlıklı yazısında sürecin Afrin operasyonuna nasıl geldiğini ele alıyor.

Abdullah Kiracı, “Makasıd-ı Hamse” başlıklı yazısında faize dayalı iktisadî modele alternatif sistem meselesine giriş yapıyor.

Bu hafta Önder’in düzenlediği Öğrenci Meclis Başkanları Kurultayı’na katıldık. Kurultay’da Bilâl Erdoğan, İsmet Yılmaz ve Numan Kurtulmuş’a dergilerimizi ve mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun kitaplarını hediye ettik. Ayrıca İmam-Hatiplerle alâkalı, Önder Başkan Yardımcısı Abdullah Ceylan ve Küçükçekmece İlçe Millî Eğitim Müdürü Cemal Yılmaz ile söyleşi yaptık. Dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

Fatih Turplu, “Basketbol, Beyzbol ve Hukuk” başlıklı bir yazı kaleme aldı, alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
***
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kâinat plânını farklı bir üslupla ele aldığı Ölüm Odası B-Yedi’nin 401. bölümünün alt başlığı “Sapmaz Çizgi (Hicrî 1400 Gergini’nden)… Ölüm Odası’nda Hicrî 1400’ün bâtınî ve zahirî mânâlarını ortaya koyan Salih Mirzabeyoğlu, bu hafta 1 Muharrem 1440 (milâdî 11 Eylül 2018) tarihine işaret ediyor. Biz de iki bölümden oluşturduğumuz kapağımızda Afrin operasyonunun yanı sıra bu mevzuyu da işliyor ve “Hicrî 1400 Gergini -Anadolu Ergini” manşetini atıyoruz.
***
Osman Temiz, “Socrates ve Horoz Borcu” başlıklı yazısının dördüncü bölümüyle dergimizde.

Fahri Özcan, “İmam-ı Azam Hazretleri’nden Birkaç Kaide” üzerinde duruyor.

Malûm, Müslüman Anadolu insanına karşı yapılan 28 Şubat darbesinin bir yıl dönümüne daha yaklaşıyoruz. Aradan geçen 21 yıllık süreçte memlekette yaşanan anlayış değişimine mukabil darbe sürecinde mücadele veren ve darbe mahkemelerince verilen hukuksuz kararlarla cezaevine gönderilen Müslümanlar hâlâ cezaevlerinde… Gülçin Şenel’in “28 Şubat Gazilerine Özgürlük” başlıklı yazısını arka kapağımızda değerlendiriyor ve bu zulmün artık nihayete erdirilmesi gerektiğini tekraren söylüyoruz.

Sizler için derleyip yorumladığımız haberler ile birlikte bu haftanın muhtevası böyle…

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…