Selâm ile…
15. İslâm asrının içerisindeyiz. Hadiseler çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Bilhassa İslâm dünyasında, Batı’nın hâkimiyet devresi boyunca kendisinden olmayan herkese reva gördüğü sömürü düzeni kaynaklı zulüm zirve noktasına ulaştı. Coğrafyamızda bir oluş sancısı yaşanıyor, hainler ayıklanıyor. Klişe tabirle şafak sökmeden önceki son demleri yaşıyoruz.

I. Cihan Harbi’nin ardından Osmanlı Devleti’nin çözülmesiyle Batılı emperyalist güçler Ortadoğu coğrafyasının üzerine akbaba misali üşüşmüştü. İngiltere ve Fransa’nın ardından II. Cihan Harbi’yle bayrağı devralan ABD ise Batılılar nazarında o güne kadar kurulmuş en kusursuz sömürü çarkını tesis etmişti.

ABD’nin süper güç konumuna geldiği günden bugüne geçen 70 yıllık süre zarfında, başta Müslümanlar olmak üzere tüm dünya milletleri zihnen prangalara vuruldu. Batı kendisini insan haklarının savunucusu, adaletin tesis edicisi gibi gösterirken, kendisine karşı çıkma potansiyeli olan herkesi yularını elinde bulundurduğu kukla idareciler tarafından etkisiz hâle getirmeye çalıştı. Bunda da kısmen başarılı oldu. Yine o pek kullanışlı idareciler eliyle aç gözünü doyurma gayretini de sürdürdü; fakat bir türlü doymadı. İşte o doyumsuz bünye, bugünkü yaşanılamaz hayatın ortaya çıkmasına sebebiyet oldu. Oldu olmasına ama aynı dünyada kendilerinin de yaşadığını hesaba katamadılar.

ABD’nin façası 11 Eylül 2001’de bir avuç mücahid tarafından fena hâlde çizilmişti. Afganistan ve Irak işgallerinde düştükleri vaziyet bunun tuzu-biberi oldu. Şimdi ise Suriye bataklığına saplandılar. Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin ABD’ye rağmen Afrin’e başlattığı operasyonla birlikte Amerika’nın sergilediği tavır, dakika başı yapılan tenakuz yüklü açıklamalarla serdettikleri tedirginlikleri, çaresizliklerinin de resmidir. İslâm sancağının düştüğü ve yeniden kalkacağı topraklar olan Anadolu’nun mânâsına kavuştuktan itibaren taşıdığı İslâm dünyasına liderlik etme vasfının yeniden kavuşmaya başlaması, Batılıların da bu coğrafyadan sökülüp atılma, Ortadoğu’nun idaresinin Ortadoğu insanına bırakılma vaktinin yaklaştığını ihtar ediyor.

Tabiî bir de, bugün Batı’ya karşı mücadele edilmesi sebebiyle pek fazla münakaşaya girilmeyen Rusya var ki, ona elbet zaman gelir. Malûm “ayıdan post gâvurdan dost olmaz!”

Kapağımızda bu Ortadoğu’ya ait olmayan tüm unsurların Ortadoğu’dan sökülüp atılması gerektiğini “Ortadoğu Ortadoğulularındır!” diyerek belirttik. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Biz Oyun Değil, Nizam Peşindeyiz” başlıklı yazısında işledi.

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Rusen Başkanı Salih Yılmaz ve Suriye Türkmenler Meclisi Eski Başkanı Semir Hafız Afrin operasyonunu, Soçi sürecini ve Suriye’de yaşanan son gelişmeleri Baran okurları için değerlendirdiler.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Afrin Operasyonuna Dair” bir yazı kaleme aldı.

Fahri Özcan, “Bütün Mesele Ölmeden Evvel Ölebilmek” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Malûm 28 Şubat darbesinin 21. sene-i devriyesine yaklaşırken darbenin sebeb olduğu mağduriyetler sürüyor. Bu mevzuyu, geçtiğimiz hafta dergimizi ziyaret eden Nabız Haber Genel Yayın Yönetmeni Şükrü Sak ile konuştuk.

Fatih Turplu’nun, meşhur Fransız Müzisyen Maurice Jarre vesilesiyle kaleme aldığı “Sanat Ne İşe Yarar?” başlıklı yazısını alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri “Ölüm Odası B-Yedi” 402. bölümüyle dergimizde… Alt başlığı “Ağızdan Çıkanı-Kulak İşitsin…”

Osman Temiz’in “Sokrates ve Horoz Borcu” başlıklı yazısı beşinci bölümüyle devam ediyor.

Gülçin Şenel’in yazısının başlığı “Kültür Bakanıyla Türdeb Toplantısı ve Akademya’nın Yeni Sayısı.”

Dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…



Baran Dergisi'ne Abone Olmak İçin Tıklayınız