Selâm ile,
Son birkaç haftadır, bazı hocaların ve bilhassa Nureddin Yıldız’ın vaazlarından pasajlar kesmek suretiyle bir algı operasyonu yürütülüyor. Nureddin Yıldız hakkındaki kanaatimizin ne olduğu herkesin malûmu; kendisinin Ehl-i Sünnet’e mugayir görüşlerini tenkid etmekten asla geri durmadık. Söylediklerimizin sonuna kadar arkasındayız. Ve hatta kesilen o videolarda dahî sakat görüşler mevcuttur, o ayrı mesele. Fakat N. Yıldız üzerinden Müslümanlara bir operasyona kalkışıldığı aşikar; bu operasyona teşebbüs edenleri, akıbetlerini düşünerek uslu uslu oturmaları gerektiği hususunda son bir kez uyaralım. Kimsenin bu ülkede artık açıktan ya da sinsice İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlık edemeyeceğini, aksi takdirde bunun neticelerine katlanmaları gerekeceğini söyleyelim.

Suyun iyice bulanıklaştığı bu demlerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da öyle bir konuşma yaptı ki;ham yobaz, kaba softa tiplere cevap vereceğim derken tüm sapıkların ağzı kulaklarına vardı.Yanlış anlaşılmaya son derece müsait cümleler sarfeden Erdoğan’ın sözlerine kaba softasından reformistine, Kemalist’inden liberaline tüm zevatlar mal bulmuş mağribi gibi atlarken Ehl-i Sünnet vel Cemaat bağlısı Müslümanlar ise sükûtu hayale uğradı.

Bu durumun ardından bir açıklama daha yapan Erdoğan, kastının dinde reform olmadığını söyledi. Bir kelime ile böyle bir tartışmanın alevlenmiş olması, esasında toplumda yeni bir anlayışa duyulan ihtiyacın göstergesi. Zira, Üstad Necib Fazıl’ın ifadesiyle “İslâm yenilenmez, anlayışı yenilemek gerek”... Bilhassa İlahiyat ve Diyanet çevrelerinde yenilenme ihtiyacını yanlış mecralara çeken, “mezhepler üstü olmak” iddiasıyla Ehl-i Sünnet’i aşıp (!), “mezhepsizler mezhebi”ne varan o kadar çok sapık var ki, Erdoğan’ın “güncelleme” sözünü dinde reform çağrısı olarak algıladılar. Bu mesele etrafındaki tartışmaların ilmî bir mecraya çekilmesi zarureti ise kendisini dayatıyor.

Müslüman Anadolu insanı, Kanunî devrinden itibaren kaba-softadan da, maymunvarî taklitçiden de, Kemalist yobazdan da çok çekti. Bugün ise aslına musallat olan sahtenin, reformist ve mezhepsiz cereyanların tehdidi altında... Yeni bir istiklâl mücadelesinin verildiği bu süreçte muvaffak olunmak isteniyorsa, her şeyden evvel İslâm’a muhatap anlayış meselesinin neticeye kavuşturulması ve tüm sahte cereyanların kökünün kazınması gerekiyor.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Hakikat Yerli Yerinde, Ona Bakacak Göz Nerede?” manşetini attık.

Kapak mevzuumuzu, Ömer Emre Akcebe “Lüpçülük Krizi ve Türkiye’nin ‘Oluş’ Sancıları”, Baran Demir “Başını Taştan Taşa Vurmak: Kimlik Bunalımı”, Gülçin Şenel “İslâm’ı Yenilemek Mi?” başlıklı yazılarında işledi. Öte yandan kapak mevzuuyla alâkalı Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Bolay, “İslâm’ın reforma ihtiyacı olmadığını” vurguladı.

Çakal Carlos (S. Muhammed), “Rusya ile ABD Arasında Türkiye” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Prof. Dr. Caner Arabacı ile medrese eğitimiyle alâkalı bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu söyleşiyi alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz.
Abdullah Kiracı iktisat mevzuunu “Kur’an ve Sünnette Ticaret” başlıklı yazısıyla işlemeye devam ediyor. 

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dergimizde tefrika edilen eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin bu haftaki alt başlığı “Her Şey Sahici’ye Delil...”

Fahri Özcan, “Mübarek Üç Ayların İlki, Haram Ayların SonuncusuRecep Ayı Niçin Esamdır?” başlıklı yazısıyla dergimizde.
Osman Temiz, “Asklepios ve Horoz Borcu” başlıklı yazı dizisinin üçüncü bölümünü işliyor.

Cumali Dalkılıç, 3. Arapça Kitap ve Kültür Günleri Etkinliği’ni takip etti. Etkinlikle alâkalı gözlem ve notlarını paylaştı.

Bu hafta muhtevamız böyle... Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. İntikam hissiniz daim olsun, Allah’a emanet olun...