Selam ile…
Kendisinden başkasını insan yerine koymayan ve yaşama hakkı tanımayanlar, artık hangi katliamın daha meşru olduğunu tartışma noktasına geldi. Barbarlığı ile malûl Batı medeniyetinin hakimiyet devresi açıldığından bu zamana süregelen insan kıyımı son günlerde birbirlerine nazire yaparcasına gerçekleştirdiği katliamlarla devam ediyor. Katledilenler ise alışkanlık hâline getirdiği üzere yine Müslümanlar!

Geçtiğimiz hafta Filistinli Müslümanların silahsız bir şekilde giriştiği “Büyük Dönüş Yürüyüşü”ne karşı gerçek mermilerle katliama girişen İsrail’in ardından, ABD, Afganistan’da hafızlık icazet töreni esnasında bir medreseye yönelik kasıtlı bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda yüzü çocuk iki yüz Müslüman şehid oldu. Hadise dünya ve (ilginçtir) Türk basınınca görmezden gelindi. Tabiî olarak işi dünya basınını takip etmek olan “bizim” basın da ABD katliam yapmış, çocukları öldürmüş, hiç mi hiç umursamadı.

Akabinde Suriye-Doğu Guta’da gerçekleştirilen kimyasal saldırıyla, insanın görünce nefes almasını dahi imkânsız kılan görüntüler ortaya çıktı. Henüz birkaç gün evvel Afganistan’da Müslümanları katleden ABD ise bu hadiseden çok rahatsız olmuş pozlarına bürünerek Suriye’ye müdahale tehditlerinde bulundu. “Senin kimyasal katliamın illegal, benim güdümlü füzelerle, misket bombalarıyla ve dahî nice silah ile gerçekleştirdiğim katliam legal.” “Bana her şey hak, sana her şey yasak” sözü, bu gavurların mottosudur.

Tüm bunlar yaşanırken, başsızlığın-lidersizliğin ıstırabını çeken Müslümanlar ise suspus oturmaya devam etti. Dünya bir “hayvan çiftliği”ne dönmüş vaziyette ve zulüm insanlığın kaldırabileceği haddi çoktan aştı. Bu zulmün son bulup da her şeyin yerli yerine konulduğu düzenin ortaya çıkması için ne gerekiyorsa yapılmalı; “fikirse fikir, kavgaysa kavga!” Ne diyordu Kumandan Salih Mirzabeyoğlu:

“Savaş ve çarpışma kötü mü?
Kötü olan kötüyle savaşmamaktır.
Kötü olan kötüye yavşamaktır.
Kötü olan kötünün savaşıdır.”  

Kapağımızı bu mesele etrafında şekillendirdik ve “Batı’nın İnsan Hakları Palavrası” manşetini attık. Kapak mevzuumuzu Ömer Emre Akcebe, “Müslümanları Katleden Hangi Silâh Daha Meşrû?” başlıklı yazısında işledi. 

Çakal Carlos (S. Muhammed), “Doğu Guta ve Güçlü Türkiye’nin Ehemmiyeti”nden bahsediyor. 

Abdullah Kiracı, “İçtihad ve Fetva” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Gazeteci-Yazar Mustafa Özcan, ABD’nin Afganistan’da bir medreseyi hedef alıp yüzlerce kişinin canına kastettiği ve enteresan bir şekilde dünya medyasında yer bulmayan saldırıyı Baran okurları için değerlendirdi. Özcan, “Pentagon’u Manyaklar Yönetiyor!” diyor... 

Geçtiğimiz hafta Diyanet Başkanı Prof. Ali Erbaş bilim adamlarıyla beraber Kur’an-ı Kerim’i tefsir etmek istediklerini söylemişti. Oğuz Can Şahin “Kuru Akılcılar ve Kur’an Tefsiri” başlıklı yazısında bu meseleye değiniyor. 

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kainat plânını farklı veçheden ele aldığı eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin alt başlığı “Mühr Dehan”... 

Osman Temiz, “Ramazan Müjdesi Horoz Borcu” yazı dizisine “Asklepios ve Horoz Borcu” alt başlığıyla devam ediyor. 

Geçtiğimiz hafta sonu “Okuma Kültürünün Geliştirilmesi Çalıştayı” isimli bir etkinlik düzenlendi. Cumali Dalkılıç bu programı yakından takib etti ve bu hususta “Okuma Kültürünü Geliştirme Davası” başlıklı bir yazı kaleme aldı. 

Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı “Her Şeyi Tutan Bir Şey”... 

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri bulabileceksiniz. Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olunuz.