Selâm ile…

2018 yılının ilk çeyreğini geride bıraktık. İfade edilene göre, Türkiye 2017 yılında yüzde yedi küsurluk bir büyüme sağladı. Türkiye’nin borcu, millî gelire nisbetle yüzde yetmişlerden, yüzde yirmi sekizlere kadar geriledi. Bütçe açığı ise yüzde dört buçuklardan, yüzde ikiye kadar düşmüş; eğer bu rakamlar istatistikî bir takım problemler içermiyorsa gayet müsbet... Buna mukabil, mevzu bahis rakamların millete yansımaması bir şeylerin yanlış gittiğini gösteriyor. Ülkenin, iktisaden büyümesiyle, Anadolu insanının da adım adım refaha yaklaşması gerekmez mi? Bu soruya konunun cahili bile evet diyecektir. Fakat ülkenin ekonomik büyümede ivme kazanmasıyla elde edilen servetin topluma dağılımı arasında bir irtibat bulunmuyor; hatta eğer böyle devam ederse, toplam gelirle halkın hissesine düşen arasındaki fark gitgide açılacak.

Bu tenakuzun yegâne sebebi, bize göre, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yuvalanmış, Batılılardan daha Batıcı, bu memleketin öz değerlerine kökten düşman bir zümre, bir oligarşi... Bizim gibi parya statüsünde görülen ülkelerin kendilerine biçilen rolün dışına çıkmaması ve kontrolde tutulabilmesi adına kurulan mekanizmanın en önemli unsuru, toplumun öz değerlerine düşman ve kendi toplumunun ürettiği her tür maddî değeri efendilerine servis etmeye amade bu tür oligarşik yapılardır. Türkiye’de bu vazifeyi 1971 itibariyle Tüsiad çatısı altında toplanan sözde “sanayici” iş adamları üstlenmiştir. Zira ekonomik gelişimin önünü tıkayan ve insanımızın ürettiği, cemiyete yaygın vaziyetteki tasarruf ve üretim yekününü, yani milli sermayeyi her yıl belli bir tempoyla önce kendi ceplerine akabinde de Batı’ya aktaranlar bunlardır.

Bir millileşme sürecine giren Türkiye, kurulduğu günden bugüne Batı’nın tezgâhlayıp içerideki maşalarına ihale ettiği bir çok operasyona maruz bırakıldı. 28 Şubat darbesi ve 15 Temmuz darbe teşebbüsü gibi... Tüm bu operasyonların en tepesinde bulunan da yine Türkiye ekonomisinin %60’ını elinde tutan bu zümreydi. Türkiye, bugün de bir takım iktisadî müdahalelere maruz kalıyor. Bu sırada, mevzu bahis oligarşik yapı Türkiye’nin kaynaklarını dışarı aktararak operasyonda başrolü oynarken ezilen ise yine Müslüman Anadolu halkı oluyor. Tüm iktisadî veriler Türkiye’nin ekonomik olarak bir kriz içerisinde olmadığını gösterse de enflasyon sebebiyle vatandaşın alım gücü her geçen gün düşüyor.

Türkiye’de idareciler, memleketin iktisadî problemlerini çözmek ve toplumu refaha eriştirerek Türkiye’yi global bir güç hâline getirmek iddiasında samimiyseler, her şeyden evvel bu kan emicileri tasfiye etmekle mükellefler. Hatta tasfiye ederken, bunların milletten çaldıklarını millete iade etmekle işe başlanmalıdır.

Kapağımızı bu meseleye ayırdık ve “Ekonomik Kriz Yok TÜSİAD Terörü Var” manşetini attık. Ömer Emre Akcebe kapak mevzumuzu, “El-Bab, Afrin, Tüsiad” başlıklı yazısında işledi. Ayrıca bu meseleyle alâkalı Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Tatlıyer, “Yeniden Yapılanma Başkanlık Sistemiyle Mümkün” diyor...

Mâlum, geçtiğimiz hafta erken seçim kararı geldi. Gülçin Şenel bu vesileyle “Seçimin Edebiyatı” başlıklı yazı kaleme aldı. 

Nazif Keskin “Çağdaş Modern Kölelik Düzeni ve Demokrasi”, Çakal Carlos (S. Muhammed ise “Kölelik Gerçekten Kaldırıldı mı?” başlıklı yazılarıyla dergimizde...

Geçtiğimiz hafta 27-28 Nisan arasında “Muhaddis Allame Muhammed Avvame ve Hadis İlmindeki Çalışmaları” ismiyle bir sempozyum düzenlendi. Serdar Demirel ile bu meseleyle alâkalı bir söyleşi yaptık, Kâzım Albay da söz konusu sempozyumu yakından takib etti ve “Hadislerin Sıhhati ve Hadislere Bakış Açısı Mevzuu” başlıklı yazı kaleme aldı. 

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dünya ve kâinat plânını farklı veçheden ele aldığı Ölüm Odası B-Yedi eserinin bu haftaki alt başlığı “Konuşan Kedi”...

Osman Temiz, “Kust (Topalak Otu)” başlıklı yazısı ikinci bölümüyle devam ediyor.

Oğuz Can Şahin, “Venezüellalı Bir Orkestra Şefi” başlıklı yazısında Gustavo Dudamel’den bahsediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle Allah’a emanet olunuz.