Selâm ile...
Stratejik ehemmiyetinin yanı sıra yeraltı ve yerüstü kaynaklarının zenginliği sebebiyle yaşadığımız coğrafyada birçok medeniyet filizlenmiş, büyümüş ve gelişmiştir. Türkler de Ortaasya’dan Anadolu’ya, hayvanlarını otlatabileceği ziraî olarak verimli toprakları vesilesiyle yerleşmiştir. Bu coğrafyada devlet kurabilmek için nice muharebeler yapmış, meşakkate katlanmıştır. 

Tüm bunları düşündüğümüzde, bugün memleketimizin her sahada olduğu gibi tarım ve hayvancılıkta da ithalat yapan bir ülke konumuna gelmiş olması, sanıyoruz ki faciadan başka hiç bir kelime ile izah edilemez. Tüketime dayalı bir ekonomik modelin uygulandığı memleketimiz, iklim çeşitliliği sebebiyle ziraî ürün çeşitliliğinin bol olması dolayısıyla tarım ve hayvancılık sahasında kendi kendine yetebilme potansiyeline sahip iken, bugün bu iki sahada da ithalat yapar vaziyete gelmiştir. Hiç şüphesiz, bu durumun ortaya çıkmasında plânlama ve politika yanlışlarının olduğu aşikâr; fakat bunun daha üzerinde ehemmiyeti haiz mesele ise sistemli bir ideoloji etrafında teşekkül etmiş bütüncül bir devlet yapısı yokluğudur.

Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “Tarım Ülkesinde Tarım Faciası” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Ziraî Temele Dayanan Kalkınma” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, mülkiyet, eğitim, göç, makineleşme ve maliyetler gibi Türkiye’de tarım üretiminin başlıca sorunlarına ve hayvancılığın temel sorunlarına temas ediyor. Her fırsatta telaffuz edilen “yerli ve milli” söylemine atıfla “yerli ve milli kalkınma”nın nasıl olması gerektiğini irdeliyor.

“Organik Masallar” başlıklı yazısında kapak mevzumuzu başka bir veçheden ele alarak tarımın global iktisat için ehemmiyetine değinen Talat Duman, “tarımsal üretimde kendi kendine yeten bir ülkede temel besin maddelerinin ithal edilmesi, süt ve etin dünyanın en yüksek fiyatı ödenerek tüketilmesi gibi tablolarla karşılaşılabilir mi?” sorusuna cevap veriyor, Türkiye’nin tarımdaki içler acısı hâlini bir takım verilerle ifade ediyor.

Dergimizin 12 ve 13. sayfalarında kısa kısa malûmatlar ile Türkiye’nin tarımdaki manzarasını sizler için resmetmeye çalıştık.

Yine kapak mevzumuz ile alâkalı olarak Gazeteci-Yazar Kemal Özer ile bir röportaj yaptık. Tohum ile oynanma sürecinin başlamasını, genetiğiyle oynanmış tohumların Türkiye’ye girişini ve Türkiye’nin tarım alanındaki manzarasını konuştuğumuz bu söyleşide Özer, her meselede olduğu gibi bu meselede de eğitimin nasıl bir ehemmiyet arz ettiğinin üzerinde hususiyetle durdu. Alaka ile okuyacağınızı düşünüyoruz. 

Kâzım Albay, “İç ve Dış Dünyasıyla İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu” başlıklı yazısında Kumandan Mirzabeyoğlu’nun perde ardına geçmesine mukabil çağımızın ihtiyacına cevab veren, meselelere çözümler getiren yeni bir ideoloji bıraktığı için İbda Külliyatının dinamikliği ve yol göstericiliğinin sürdüğünü anlatıyor. 
Çakal Carlos (Salim Muhammed), bu hafta Türkiye ve Venezüella ilişkilerine kısaca temas ediyor ve Türkiye’nin tam bağımsızlığına kavuşması için “İşgal Üslerinin Kapatılması Gerek” diyor.

28 Şubat’ın brifingli yargısı tarafından kesilmiş hüküm ile çeyrek asırdır cezaevinde olan ve hâlihazırda Bolu F-Tipi Cezaevi’nde tutsak bulunan gönüldaşımız Ali Acar, “Trump Dollar-Twitter Attack” başlıklı bir yazı ile ekonomik sahaya sirayet eden Türkiye ile ABD arasındaki siyasî gerilime temas ederken, bu süreçte değişen dünya şartlarına nisbetle Türkiye ekonomisine bir ayar çekildiği tesbitinde bulunuyor.

Fatih Turplu, “Makine ve Müzik” başlıklı yazısında teknolojik gelişmeler sebebiyle çok hızlı bir vaziyet alan hayatın geleneksel olanla karşı karşıya kaldığı sahalarda bir takım intibak problemlerine yol açtığını belirtiyor. Akabinde ise “Makine terakkisi arttıkça bu nisbette ruhun açlığı artarak bütün dünyada müziğe olan alaka fazlalaşmıştır.” tesbiti etrafında yazısına devam ediyor.  

Osman Temiz, “Kadüse veya Ahenk Helezonunda Görünen Horoz” başlıklı yazısının altıncı bölümünde, kadüse hakkında malûmatlar vermeye ve bu malûmatların yol açtığı tedâileri paylaşmaya devam ediyor.

Gülçin Şenel, “Hafıza Kuvveti ve Sözün Gücü” başlıklı yazısında teknolojik terakki sebebiyle insanın hafızasına daha az müracaat ettiğini ve dolayısıyla hafızada bir gerilemenin ortaya çıktığını belirtirken, “Hadis” ilmi etrafındaki tartışmalar çerçevesinde “hafızaya ve söze güvenmemek çağımızın afeti mi?” sualine cevap veriyor.
Dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberlerimizle birlikte bu haftanın muhtevası böyle...

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...