Selâm ile...
Üstün bir ahlâka dayanan siyaset anlayışının en temel meselelerimizden olduğunu görmemiz gerekiyor. Eğer bir üst norm, herkesi kapsayan bir üst ahlâk olmazsa, ona dayanan siyaset de olamıyor maalesef. Meşhur “dün dündür” ilkesizliği siyaset sahasını işgal ediyor. Bu siyaset anlayışıdır ki, bize 300 sene kaybettirmiştir. Olan, yapılan samimi ve doğru davranışlar dahi bu sebeble faydası devşirilememiş çabalara dönüşmüştür.

Neyi nasıl yapacağını bilenlerin, muhtelif durumlara uygun, esnek bir siyaset geliştirmesinden daha tabii bir şey olamaz. Ama şayet hedef ve usul konusunda tereddüdler varsa, orada ilk elden yapılması gereken hedef ve usulün tam bir şekilde tesbit edilmesidir. Böyle yapılmadığı takdirde kendi yaptığını kendi bozan bir hale düşülmesi, kaçınılmaz olur.

Brunson meselesi başta Tayyib Erdoğan’ı destekleyenler olmak üzere halkın kafasını çokça karıştırmış vaziyette. Bu halk ki, ülke hep gelgitler yaşasın, bir türlü bir ideal etrafında bir araya gelemesin, istedikleri adamların elinde olsun diye getirilen “demokratik” düzeni hiç umulmadık şekilde onlara karşı kullanmasını bilmiş ve Erdoğan’ı hem oyuyla hem canıyla desteklemiştir. Bu millet 17/25, 15 Temmuz şu, bu bir tarafa, düşman cebhenin büyük bir arsızlık ve ümitle beklediği “ekonomik darbeyi” dahi muazzam bir olgunlukla karşılamıştır. Dolar fırladığında yapılan açıklamalara inandı ya da inanmadı, ama millet tek kelime etmedi. Pazarda fiyatlardan şikâyet eden halk, bunu şerefini emperyalistlere karşı müdafaa etmenin “ödenmesi gereken bir bedel”i olarak gördü. Başka herhangi bir iktidar zamanında olsa “kıyamet” kabul edilecek böylesi bir ekonomik dalgalanmada dahi herkes sessiz sedasız işine baktı!

Bu neyi göstermektedir? İşte bu, Necib Fazıl’ın “hükümet ile millet arasında uyum” dediği, gündelik itiş kakış ve hadiselerin üzerinde, büyük bir psikolojik dayanak noktasının tesis edildiğinin en bariz işaretidir. Dolar kuru bunu yıkamadı. Millet dolardan dolayı size tek kelime etmedi. Ama Brunson meselesinde sergilenentavır, Erdoğan’a her daim inanmaya hazır halkın zihnindebulanıklığa yol açtı. Daha kötüsü, eğer iş şantaja boyun eğip ABD’nin dediğini yapma noktasındaysa, ki görüntü öyle, gösterilen zaafiyet daha büyük saldırılara maruz kalmamıza yol açacaktır. Bu ise siyasi bir gaflettir. Denilebilir ki ABD’yi hizaya getirdik, istediklerimizi aldık, artık burada bizden izinsiz at oynatılamayacağını gösterdik, vs. Birincisi, bunların gerçek olup olmadığını bizim bilmemiz mümkün değil. İkincisi,Brunson dolayısıyla zıplayan dolar neden düşüyor? Yukarıdaki iddiaların aslını bilemeyiz, ama Brunson’un serbest kalmasından sonra doların hızla düştüğü gerçek. Yani “efendimiz” bizi cezalandırdı, şimdi de cezayı kaldırdı öyle mi? Bunun için salıverildiyse Brunson, çok yanlış yapıldı ve ABD’nin efendimiz olduğunu zımnen kabul ettik bir kere daha. Siyasi bağımsızlığımızın ekonomik olandan geçtiğini gösteren bu hadiseden güç alarak ülkeyi bir araya getirip kalkındıracak bir milli seferberliğe girişmek varken yine kolay olanı tercih ettik ve “efendimiz” ile zıtlaşmamayı seçtik öyle mi? Umarız bunlar sadece bizim kuruntularımızdır, ama verilen görüntü pek hoş durmuyor.

Kapağımızda, Amerikan ajanı Brunson’un bir tertiple serbest bırakılması meselesini yukarıda bahsettiğimiz minvalde işledik ve “Bu Ajanİnşaallah Karşılıksız Gitmemiştir” dedik. “Siyaseten” başlıklı yazısında kapak mevzumuzu işleyen Ömer Emre Akcebe, sürecin ne kadar başarısız ve basiretsizce idare edildiği üzerinde duruyor. Ayrıca Star Gazetesi Yazarı Ardan Zentürk’e, Brunson meselesiyle alâkalı görüşlerini sorduk.

Kâzım Albay, 1974-75’te mezun olduğu imam hatip lisesinin her sene düzenlenen programına katılması vesileyle “Yalnız İman ve Fikir” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Albay, o tarihlerden bugüne bazı hadiselerin muhasebesini yaparken, yapmış olduğu sohbetleri ve intibalarını da anlatıyor.

Bu hafta Yeni Söz Yazarı Ekonomist Yunus Ekşi ile global ekonomik sistemi tüm veçheleriyle ele alan bir söyleşi yaptık. Ekşi, ekonomik krizler, paranın kontrolü, doların rezerv para olma süreci ve bugün doların yerini alacağı söylenen kripto paralardan bahsederken, sömürü düzeninin ancak dayanışma ve topyekûn bir hareketle yıkılabileceğini belirtiyor. Bu söyleşiyi alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun dava arkadaşı, Gölge ile Akıncı Güç dergilerinde aktif rol alan Kaya Balaban 15 Ekim Pazartesi günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. 16 Ekim Salı günü İstanbul Ataşehir Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Ihlamurkuyu Kabristanı’na defnedildi.Dergimizin 12 ve 13. sayfasında Kaya Balaban ile Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şehadetinin ardından yapmış olduğumuz, daha önce hiç bir yerde yayınlanmayan söyleşiyi okuyabileceksiniz.Bu vesileyle Kaya Balaban’a Allah’tan rahmet, ailesine ve gönüldaşlara sabırlar diliyoruz.

Nazif Keskin “Kendi Düzenini Kuramamış Hiçbir Devlet, Bağımsız ve Milli Olamaz” başlıklı yazısında, yaklaşık beş asırdır en büyük problemimizin İslâm’a nisbetle kurulmuş bir dünya görüşü eksikliği olduğunu ve bu dünya görüşünün hâlihazırda Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu tarafından tesis edilmiş bulunduğunu anlatıyor.

Çakal Carlos (S. Muhammed), “Fransa’da Sistem Hukuksuzluk Üzerine Kurulu” başlıklı yazısında başına gelen bir hadise üzerinden Fransa’daki çürümüşlüğü anlatırken, Venezüella’nın Endonezya’ya deprem sebebiyle yaptığı yardım ve Türkiye’nin muhatap kaldığı ekonomik saldırıdan da bahsediyor.

Fatih Turplu, “Mekanik İnsan ve Müzik - Milyon Dolarlık Kemanı ile Çöp Kovasının Yanında JashuaBell”başlıklı yazısında makinenin gelişimiyle birlikte düşünebilen insanın, varlığını kendisi tarafından ürettiği düşünemeyen makineye nasıl teslim ettiğini anlatıp, bunu JashuaBell’in metro istasyonu girişinde verdiği bir konser ile misallendiriyor.

Osman Temiz, “Kadüse veya Ahenk Helezonunda Görünen Horoz” başlıklı yazısının yedinci bölümünde kadüsenin tepesindeki yuvarlak halka olan akaşadan ve tedai ettirdiklerinden bahsediyor.

Talat Duman, “Faiz” başlıklı yazısında, bugün hayatın her sahasına sirayet etmiş olan faizin olmadığı bir iktisadî düzenin nasıl olabileceğinden ve faizsiz bir ekonomi modelinin getirilerinden bahsediyor. 

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...