Selâm ile…
Batı’nın Müslümanlar üzerinde tahakküm kurmasında, siyasî ve iktisadî üstünlüğü ele geçirmesi kadar Müslümanların şahsiyetlerini kaybetmesinin tesiri de son derece ehemmiyet arz eder. Osmanlı’nın son dönemleri ile başlayan, içeriden adam devşirme stratejisi üzerine kurulu İngiliz politikası bir kaç yüz yıldır tıkır tıkır işlemektedir. İslâm coğrafyasındaki siyasî ve iktisadî sistemleri bu vasıtayla kendisine bağlayan Batı, sosyal ve kültürel olarak emirlerine amâde “aydın”lar üretip işgalin çerçevesini genişletmiştir. En temelde ise İslâm milletinin dinini ifsad etmek suretiyle kolunu kanadını kırıp Batı’ya karşı koyamaz hâle getirmeye çalışmıştır.

Evvela İngiliz ardından Amerikan hegemonyası sürecinde Siyonist-Haçlı ittifakı, içeriden devşirdiği şahsiyetsiz işbirlikçi tiplerin iliğinden kemiğinden faydalanmak suretiyle hâkimiyetini muhkem hâle getirirken, artık işine yaramayacağına kâni olduklarını bir mendil gibi buruşturup atmaktan imtina etmemiştir. Bu döngü yüzyıllardır devam etmektedir.

Arap Baharı’nın ardından Mısır’da Müslüman Kardeşleri Batı destekli bir darbe ile indirip iktidara oturan Sisi’nin, krallık tahtını ele geçirmek için ABD ve İsrail’in desteğiyle bin bir türlü alavere dalavere çeviren M. bin Selman’ın, bunlarla birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’nde Batı’nın gönüllü ajanlığını yapan Zayed’in ve senelerce anti-emperyalist mücadele verdiğini söyleyip de devlet kurma hevesiyle emperyalistlerin kucağına oturduğu fâş olan PKK ve PYD’nin lider kadrosunun durumu tam olarak yukarıda bahsettiğimiz gibidir. Batı’nın gönüllü hizmetkârlığını layıkıyla yerine getirdikten sonra çöpe atılma vakitleri gelmiştir.

Kapağımızda bu meseleyi değerlendirirken “Kullanıp Atarlar Demedik mi Oğlum?” manşetini attık. Ömer Emre Akcebe, “Şahsiyetsizler” başlıklı yazısında kapak mevzumuzu işlerken Batı’nın bir mendil gibi kullanıp atmaya hazırlandığı şahsiyetsizler yerine bir diğerlerinin salyalarını akıtarak beklediğini belirtiyor.

Mustafa Özcan ile ABD’nin İran ambargosunu konuştuk. Özcan, ABD’nin ambargoyu aşamalı olarak uygulamayı düşündüğünü belirtti.

Kerim Bozdağ, “Kurtuluş” başlıklı ilk yazısında “İBDA’nın ortaya koyduğu doğruların hakikatine uygun bir hayatın tanzimi için BARAN’dayım.” diyor. Biz de bu vesileyle kendisine “aramıza hoşgeldin” diyerek mukabele ediyor, “ibadetin az da olsa sürekli olanı makbuldür” ölçüsünce yazılarının devamlı olmasını temenni ediyoruz.

Yunus Ekşi, “Uyuşturucu Maddeler Yasak Ama Finansal Uyuşturucu Serbest” başlıklı yazısında borca dayalı para sisteminin değiştirilmesi için mücadele etmek gerektiğini belirtiyor.

Geçtiğimiz hafta Ankara’da, bu hafta ise İstanbul’da İmam Mâtürîdî Hazretleri ile alakalı sempozyumlar düzenlendi. Doğru yolda olanları tenzih ederek söylersek; bu programlar buram buram reformistlik ve mezhepsizlik kokuyordu. Kâzım Albay, bu vesileyle “Mezhep İmamımız İmam Mâtürîdî Hazretleri” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Ehl-i Sünnet vel Cemaat çizgisinin itikadî zeminine yönelik gerçekleştirilen saldırıları Prof. Dr. Hilmi Demir’e sorduk. Demir, “Sabiteler Olmadan İtikad Olmaz” diyor.

Necati Atilla, “İslâmcılık Bizim Neo İslâmcılık Kimin?” başlıklı yazısında “Batı ne der?” kaygısıyla hareket eden Neo İslâmcılığı tenkid ediyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “BM’de Küba’ya Verilen Destek” başlıklı yazısında geçtiğimiz hafta BM’de ABD’nin Küba’ya yarım asırdan beri uyguladığı ambargonun kaldırılmasına ilişkin yapılan oylamadan bahsediyor.

Fatih Turplu, “Fantastik Fırıncı, Üçkağıtçı Spiker ve Toplum” başlıklı yazısında toplumumuzun manzarasını karşılaştığı bir vakıa vesilesiyle resmediyor.

Osman Temiz’in bu haftaki yazısının başlığı “Sen Çekil Aradan İBDA Etsin Yaradan”.

Gülçin Şenel, bu haftaki sayfasını Celal Fedai’nin edebiyat dünyasının fikirsiz, yörüngesiz, haritasız ve omurgasız bir kast sistemi kurduğunu tasvir eden yazısına ayırıyor; “Manifesto”...

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...