Selâm ile...
Kemalizm, doğuşu itibariyle kendisini Anadolu topraklarından İslâm’ı silmeye adamış bir ifsad hareketidir. Kemalizm, niteliği itibariyle milletin öz değerlerine düşman, kökten Batıcı, ithal bir üçüncü dünya ideolojisidir. Kemalizm, Batılı efendilerinin emirlerine amâde bir şekilde Müslümanlara hayat hakkı tanımamayı şiar edinmiş insanların kof ve sözde fikir sistemidir. Bu özelliğiyle sadece Anadolu çapında değil, cihanşümûl mânâda İslâm düşmanlığının genel adıdır; memleketimizde rejimin sahip olduğu anlayışın tâ kendisidir. İktidara Müslüman, komünist, sağcı, solcu kim gelirse gelsin, Kemalist rejim mevcudiyetini muhafaza etmektedir. 
 
Yaklaşık yüz senedir Müslüman Anadolu halkına kan kusturan, kof ve ahlâksızlık abidesi nesiller yetiştirmek için türlü uygulamalar icra eden Kemalist rejim, Müslüman Anadolu’nun İslâm ahlâkını haiz fertlerini ortadan kaldıramadı, İslâm’ı Anadolu’dan süpüremedi. Buna mukabil ahlâksızlığı şiar edinmiş, İslâm düşmanlığı iliklerine işlemiş birçok fert yetiştirmeyi başarabildi. 
 
8 Mart 2019’da Taksim/İstiklâl Caddesi’nde yaşananlar bunun ispatı niteliğindeydi. İnsanın söylemeye imtina edeceği en galiz küfürlerin bulunduğu pankartları, yazılı ifadeler üzerine çizdikleri oklarla kendilerini işaret edecek kadar ahlâksızlaşan, kendini değersizleştiren; beş para etmezliğini ayan beyan ortaya sermesi yetmiyormuş gibi milletin değerlerine de saldıranları gördük. Bu manzaranın üzerine, ancak bir gavur ülkesinde olabilecek ezanın ıslıklanması hadisesi, Müslüman Anadolu insanının sabrını taşıran son damla olmuştur. 
 
Kapağımızda bu hadiseyi değerlendirirken İstiklâl Caddesi’ndeki mevzu bahis eylemden bir fotoğrafı paylaşıyoruz. Seküler Kemalist anlayışa tâbi insan müsveddeleri bu ifadeleri kendileri için kullanmaktan imtina etmeseler de, biz kullandığımız fotoğraf sebebiyle okurlarımızdan özür diliyor ve manşetimizde “Lâik Batıcı Kemalizmin Varacağı  Nokta” manşetini atıyor “vatanını satan hainler” diyoruz. 
 
Kapak mevzumuzu “Türkiye Çok Fena Karışacak!” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, cumhuriyet nesillerinin içinde bulunduğu ahvalden provokasyon meselesine ve iktidarın tavrına kadar çeşitli mevzulara temas ediyor.
 
Fatma Gülşen Koçak, Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu ve Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, 8 Mart günü yaşananları ve etrafındaki tartışmaları Baran Dergisi okurları için değerlendirdi.
 
Gülçin Şenel, “Feminizmin Sonu” başlıklı yazısında, kadının cinsel bir obje olarak görülmesini tenkit ederek doğan feminist düşüncenin geldiği noktayı, Taksim’de yaşanan hadiseler çerçevesinde değerlendiriyor.
 
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Venezüella’da İktidar Hainleri Temizleyemedi” başlıklı yazısında Venezüella’da bir haftadır süren elektrik kesintisinin emperyalist bir sabotaj olduğunu belirtirken bu sabotaja zemin hazırlayanın ise hükümet içerisindeki hainler tarafından uygulanan politikalar olduğunu söylüyor.
 
Kerim Bozdağ, “Seçim’in Bekâsı” başlıklı yazısında 31 Mart Yerel Seçimleri vesilesiyle Türkiye’deki siyasal şuuru tenkit ediyor ve önümüzdeki seçimin önemine değiniyor.
 
Nazif Keskin, “Karanlık Çağın “Demokrasi” Aldatmacasına Aydınlık Çağın ‘Yeni Dünya Düzeni’ni Teklif Eden Büyük Mütefekkir” başlıklı yazısında, müesses nizamın dayatmalarına karşın Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun destanlık direnişinden bahsediyor.
 
Baran Demir, yazısında Kafkas direnişinin önemli isimlerinden Kunta Hacı Kişiyev’den bahsediyor.
 
Osman Temiz, “İstikbalin Şekillendirilmesinde ‘Devletlerin Devleti’ Mânâsını Mündemiç ‘Dünya Devleti’ Olmaya Namzet İki Devlet Modeli: Leviathan ve Başyücelik Devleti” başlıklı yazısıyla dergimizde.
 
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...
 
Allah’a emanet olun...