Selâm ile...
Ankara Yeni Mahalle’deki Harb İş Sitesi içindeki camide, okunan Cuma hutbesinde 30 Ağustos şehitleri anılıp, M. Kemal’in adının geçmemesine tepki gösteren Kemalistler, camiyi terk etti. Bu esnada Müslümanlarla Kemalistler arasında arbede yaşandı. Kemalistlerin okunan Cuma hutbesine gösterdikleri bu tepki spontane gelişen bir durum değildi. Okunacak hutbede M. Kemal’in adının geçmediğini bir gece öncesinde yayınlanan metinden bildikleri için akılları sıra cemaati kışkırtmak için böylesi bir eylem tezgâhladılar; fakat cemaat onları yaka paça camiden atmasını bildi.

Yine 30 Ağustos Cuma günü, İstanbul Büyükada Sinagogu’nda “Zafer” kutlamaları yapıldı. Kemalistlerin Kafkasya Marşı’ndan apardığı İzmir Marşı çalındı ve “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” sloganları atıldı.

İsrail’de bulunan bir M. Kemal büstünün üzerinde “İsrail halkı sana ebediyen minnettar kalacaktır.” yazdığı herkesin malûmu. Müslümanların baş nefret kutbu M. Kemal, Yahudiler için neden bu kadar kıymet arz ediyor diye sorabilirsiniz? Bunun için Türkiye’nin kuruluşuna ve yakın tarihine bakmanız yeterli olur. Cumhuriyet tarihinin özeti İsrail’de bulunan büstte yazanlarda ve 30 Ağustos’ta Büyükada Sinagogu’nda yaşananlarda ayan beyan ortaya çıkmaktadır.

Yaşanan hadiseler gösteriyor ki, bir Müslüman topluluğun içinde, özellikle de bir camide bir İslâm düşmanının adının anılması utanç sebebidir. Eğer bir sinagogda adına marşlar söyleniyorsa, bu da hakikati ele veren bir vesika niteliği taşır. Zamanla sırlar ifşa oluyor ve Üstad Necip Fazıl’ın Ayasofya Konferansı’nda bahsettiği, “Bu millete iyilik etmiş sanılan kötüler ve kötülük etmiş sanılan iyiler”in gün be gün açığa çıktığına şahitlik ediyoruz.

Biz bir sinagogda M. Kemal için marşlar söylenmesine karşı değiliz, şaşırmıyoruz da; zira bizler Büyük Doğu-İBDA dünya görüşünün bağlıları olarak herkese hakkını vermeyi ve herkesi hak ettiği yere koymayı kendimize vazife biliyoruz. Hak ettiği yer orasıydı, kendini ve adamlarını bilen hakiki Atatürkçüler tarafından hak ettiği yerde anıldı.

Biz de kapağımızda bu konuyu işledik ve “İşte Kendini Bilen Gerçek Atatürkçüler” manşetini attık.

Kapak mevzuumuzu “Siz Gerizekâlı Mısınız?” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, 30 Ağustos hutbesi çevresindeki konuşmaları değerlendiriyor ve Müslümanın, Anadolu’da inisiyatifin artık kendisinin eline olduğunun şuuruna ermesi gerektiğini vurguluyor.

Hasret Yıldırım, “Kemalist Yaratıkların Hezeyanları” başlıklı yazısında 30 Ağustos’ta Büyükada Sinagogu’nda yaşanan hadiseyi ele alıyor.

Bu sayımızda, Üstad’ın “Put Adam” kitabı hakkında verilen toplatma kararı ile alakalı, kitabın yayıncısı Osman Akyıldız’la yapmış olduğumuz bir röportaj bulunuyor.

Faruk Hanedar, “Ortadoğu’da İki Yahudi Devleti!” başlıklı yazısında sahte kahramanların bir bir yıkıldığını ve geriye yıkılması gereken yalnızca bir sahte kahraman kaldığını belirttiği yazısında kapak mevzumuzu başka bir veçheden işliyor.

Kâzım Albay, İstanbul’da düzenlenen Sahih-i Buharî hatmi vesilesiyle , “İslâm Geleneği Yaşatılıyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Gazeteci-Yazar Ersin Çelik, Baran Dergisi okurları için orman yangınları ve CHP’nin PKK ile ittifakı hakkındaki sorularımızı cevapladı.

Doğu ve Güneydoğu bölgesi araştırmalarıyla tanınan, Diyarbakır eski Sur Belediye Başkanı Cemal Toptancı, HDP’li belediye başkanlarının görevden alınması sonrası yaşanan gelişmeleri ve Ekrem İmamoğlu’nun tepki çeken Diyarbakır HDP Genel Merkezi Ziyareti hakkında Baran Dergisi’ne görüş belirtti.
Kerim Bozdağ’ın bu haftaki yazısının başlığı, “Hayali Bile Gerçek!”.

Carlos (S. Muhammed), Boris Johnson, Türkiye ve Latin Amerika’daki Orman Yangınları”ndan bahsediyor.

Sinami Orhan’ın, “Kim Vurdu” başlıklı yazısının ikinci bölümünde 15 Temmuz cumhurbaşkanına suikast davasındaki bir takım tutarsızlıkları işlemeye devam ediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip-yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle. Allah’a emanet olunuz.