Selâm ile…
Türkiye, Fırat’ın doğusunu PYD-PKK'dan temizlemek üzere 9 Ekim Çarşamba günü “Barış Pınarı Harekâtı”nı başlattı. Harekât kapsamında Resulayn ve Tel Abyad ilçe merkezleri ABD-İsrail destekli PYD-PKK'dan arındırıldı ve genişleyerek devam eden harekât kapsamında Münbiç operasyonu başlatıldı.
 Türk Ordusu ve Suriye Millî Ordusu, Resulayn ve Tel Abyad’ı PYD-PKK'dan temizlerken, dünya çapında adeta kıyamet kopmasına da sebeb oldu. Amerika, Avrupa, Rusya başta olmak üzere onlarca devlet, aralarındaki bütün ihtilâfları bir kenara bırakarak Türkiye’ye karşı olmak paydasında hemen bir araya geldiler. Siyasîlerin açıklamaları, medya ve sosyal medya üzerinden başlatılan kara propaganda ile Türkiye’yi açıktan hedef aldılar.
 
Suriye krizinin ilk gününden itibaren, bölgedeki kaosu hem doğuran ve hem de fırsata çeviren güçler eliyle, Türkiye’yi tabiî hinterlandı içerisinde bulunan İslâm âleminden izole etmek maksadıyla Fırat’ın doğusunda bir koridor oluşturuldu. Türkiye güvenliğini tesis etmek ve mültecileri güvenli bir şekilde memleketlerine geri gönderebilmek için harekât düzenleyerek, bu koridorunu yıkmaya ve güvenli bölgeyi oluşturmaya mecburdu.
 
Harekât, Türkiye’nin mülteci yükünü hafifletmesi, sınır güvenliğini tesis etmesi ve tabiî hinterlandı içerisinde bulunan İslâm âlemi ile arasına konmak istenen engelleri kaldırması açısından hayatî önem arz ediyor. Zira Müslümanların yaşadığı ülkelerin rejimleri harekâta karşı gelseler de, İslâm milletlerinin kalplerinin Türkiye ile beraber attığı şüphesiz…
 
Türkiye vurdukça bir taraftan içerideki hainlerin maskeleri düşerken, diğer taraftan da içerideki ve dışarıdaki Müslümanların kenetlenmelerine vesile oluyor. Mevzubahis harekât genişletilebildiği yere kadar sürdürülmeli, Batılı devletlerin kukla rejimlerinde zulüm gören Müslüman milletlerin ümidleri de boşa çıkarılmamalıdır.
 
Burada Münbiç ve Rusya’ya ayrıca bir parantez açmakta fayda var. Münbiç’ten Amerikan ordusu çekiliyor, PKK ile anlaşan ve Suriye ordu üniforması giyen milisler yerleşiyor. Bunları korumak için de Rus ordusuna bağlı kuvvetler, Türk ordusu ile Suriyeli milisler arasında koruma devriyesi gerçekleştiriyor. Hiç kusura bakmasınlar ama anlaşıldığı kadarıyla Vladimir Putin burada cereyan eden hadiseyi tam mânâsıyla kavrayamamış. Türkiye’nin böylesi bir harekâta girişmesinin başlıca sebeblerinden biri de Esad rejiminden kaçarak ülkemize sığınan 3-4 milyon civarındaki mülteciyi yeniden Suriye topraklarında iskân etmektir. Hâl böyle iken, Rusya’nın müttefiklik iddia ettiği Türkiye’ye karşı, Esad’dan taraf olarak Münbiç’e girmesi, büyük bir stratejik hatadır. Suriyeliler, Esad zulmünden kaçtığı için buradalar. O bölgeye Esad rejimi yerleşecek olursa bu mültecilerin yeniden Suriye’ye dönmesi mümkün olabilir mi? Olamayacağı açık olduğuna göre, Rusya, 3-4 milyonluk mültecileri alıp Moskova’da bakmak ister mi? Buradan açıkça ifâde edelim, Putin aklını başına alsın ve siyasî leş hükmündeki Esad’la iş tutacağına, Suriye’nin istikbâlinde de rol sahibi olabilmek için şimdiden Türkiye ve onunla beraber hareket eden Suriye Millî Ordusuyla birlikte hareket etmeye başlasın. 
 
Tekrar umumî gündeme dönecek olursak. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı operasyonlarının ardından, Barış Pınarı Harekâtı’nın da başlatılması, Türkiye’nin yüzyıl önce kaybettiği hafızasının geri gelmeye başladığına işaret ediyor. Türkiye, Kemalizm’den uzaklaşarak İslâm’a ve İslâm âlemine yaklaşmaya başlayınca, hafızası da yavaş yavaş geri geliyor. Artık pusan ve sinen değil, hakkını namlusunun ucuyla arayan bir Türkiye’ye doğru tekâmül ediyor.
 
Bu mevzuyu kapağımıza taşıdık ve “Anadolu Yeniden Hakiki Kimliğine Kavuşurken…” manşetini attık. 
 
Kapak mevzumuzu “İhtilâl Ateşimizi Söndürmek İçin Benzin Döktüler” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, bu operasyonla inisiyatifi eline alan Türkiye’nin hamlelerine devam etmesi gerektiğini ifade ediyor. Türkiye’nin tarihî misyonunu üstlenebilmesi için İslâm müşterek paydasını merkeze alarak fikrini, siyasetini ve diyalektiğini yeniden buna göre değiştirmekle mükellef olduğunu söylüyor.  
 
Bu sayımızda, İran Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Mehmet Koç ile Barış Pınarı Harekâtı’nın İran’a yansıyan yönlerini, Suriye’de başlayacak olan yeni dönemi ve Irak’taki protestoları konuşmuş olduğumuz bir mülakat yer alıyor.
 
Kerim Bozdağ, “Savaş Yeni Başlıyor-Barış Pınarı Harekâtı’nın İlk Şehidine Selam!” başlıklı yazısında, Türkiye’nin çıktığı bu seferden, zaferle dönmesi durumunda, aynı hizaya dizilmiş düşmanların, sıranın kendilerinde olduğunu anlayacaklarını ifade ediyor.
 
Mustafa Özcan, Baran’a verdiği mülakatta Türkiye’yi harekâta iten sebeblerden ve Arap Birliği’nin, operasyon hasebiyle Türkiye’yi kınama kararının Siyonizm’e hizmet ettiğinden bahsediyor. 
 
Güvenlik ve Savunma Uzmanı Yusuf Alabarda’nın, Esad rejiminin Türkiye’ye karşı çıkabilecek bir pozisyonda olmadığını ve Türkiye’nin ABD’ye bölgedeki gücünü kabul ettirdiğini vurguladığı söyleşiyi alâka ile okuyacağınızı dü-şünüyoruz.
 
Ayrıca Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun, şanlı Gölge Dergisi’nin altıncı sayısında yayımlanan “Can Çekişen Emperyalizm ve Kuyrukçular” başlıklı yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
 
Rüstem Pehlivanlar, “Hudut Namustur” başlıklı yazısında Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu PYD-PKK'dan temizlemek maksadıyla başlatmış olduğu “Barış Pınarı Harekâtı”nın, içerideki hainlere yönelik büyük ve kapsamlı bir operasyonla taçlanması gerektiğinin altını çiziyor.
 
Sabah Gazetesi Dış Haberler Müdürü Bercan Tutar ile de kapak mevzumuzla alâkalı bir söyleşi yaptık...
 
Ayrıca dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
 
Allah’a emanet olun…