Selam ile…
Evvela gündemdeki en ehemmiyetli mesele olan İdlib’le başlayalım. Astana ve Soçi süreçlerinde sürekli olarak “Türkiye’yi oyalama politikası” güden Rusya, Suriye’de Esad rejimi ile birlikte İdlib’i vurmaya ve ilerlemeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta rejim saldırılarında sekiz askerimizin şehid edilmesinden sonra, 10 Şubat Pazartesi günü yine rejim unsurları tarafından Türk gözlem noktasına yapılan saldırıda beş askerimiz daha şehid oldu. Rusya’nın havadan desteğiyle İdlib’i ateş topu haline getiren rejim güçleri, geçtiğimiz günlerde İdlib’in en büyük ilçesi ve kritik öneme sahip olan Sekrakib’i ele geçirdi. 

Dergimizi baskıya hazırladığımız saatlerde açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib’de rejime ciddi mânâda bir darbe vurulduğunu ve devamının geleceğini ifade etti; fakat sürekli bu cümleleri duyuyoruz ve yeterli aksiyonu bir türlü göremiyoruz. İdlib operasyonuna geç kalındığını müteaddit defa dergimiz sayfalarında dile getirmiştik. Artık bu işin geri dönüşü yok! Bu çerçevede sorduk: “İdlib için daha neyi bekliyoruz? Azdan az, çoktan çok gider!” 

Kapak mevzumuza gelecek olursak; millî şuur ve müktesebata dair ne varsa kaybederek tamamen asimile olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs Türklerinin hakkını korumak için yıllarca dış politikasını onlara göre belirleyen Türkiye’ye karşı, geçtiğimiz hafta alışıldık bir Beyaz Türk ihanetine imza attı. Bir İngiliz gazetesine röportaj veren Akıncı, “Ana Vatan-Yavru Vatan” tanımlamasına karşı olduğunu söyledi ve Suriye'deki Fransız mandasına bağlı Hatay Cumhuriyeti'nin 1939'da referandumla Türkiye'ye bağlanmasını kabul eden Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen'e atıfta bulunarak, “İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım.” ifadesini kullandı.

Esasında bu tavır bize çok da yabancı değil. Türkiye’de ruhunu Batı’ya satmış birçoğunun benzer ifadelerine her gün rastlıyoruz. Üstelik memleketimizde bu insan tipi devlet politikası olarak yetiştirilmeye hâlen devam ediliyor. Bu vesileyle Akıncı’nın ifadelerini kapağımıza taşıdık ve “Beyaz Türk İhanetinin Kemâli” manşetini attık.

Kapak mevzumuzu “Kahverenginin 50 Tonu” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Mustafa Akıncı’nın bu zihniyette yalnız olmadığını, Türkiye’de de Akıncı ile aynı zihniyeti paylaşan kesimler olduğunu ve bu zihniyeti doğuran düzen ile hesaplaşmadan kuru kuruya Mustafa Akıncı’yı eleştirmenin havada su dövmekten farksız olduğunu ifade ediyor.

KKTC’nin Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı ve yeni dönem Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Erhan Arıklı ile yapmış olduğumuz mülakatta, Mustafa Akıncı’nın İngiliz gazetesine verdiği röportajdaki Türkiye karşıtı söylemlerini konuştuk.

KKTC I. ve III. Cumhurbaşkanları Politik Danışmanı Prof. Dr. Ata Atun, dergimiz için “Kıbrıs Türk’ü Türkiye’siz Olamaz” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Atun yazısında, “Türkiye elini çektiğimizde başımıza gelecekleri çok iyi biliyoruz; ki hedefleri zaten Kıbrıs’ı Türkiye’den koparıp bir lokmada yutmak.” diyor.

Gazeteci Yazar Yılmaz Bilgen ile yapmış olduğumuz mülakatta İdlib’de son zamanlarda yaşanan hadiseleri konuştuk. Bilgen, Türkiye’nin mevzubahis İdlib operasyonu için çok geç kaldığını, asıl düşmanın Türkiye’yi yıllardır oyalayan Rusya olduğunu ve İdlib’den sonra Rusya ile rejimin hedefinin Hatay olacağını söylüyor.

Bu sayımızın orta sayfasında Astana ve Soçi süreçlerinden itibaren İdlib’de yaşanan önemli hadiseleri kronolojik sıraya göre sizler için derledik.

Çakal Carlos (S. Muhammed) “Türkiye Mültecileri Avrupa’ya Göndermeli” başlıklı yazısında İdlib’de yaşananlardan ve mülteci meselesinden bahsediyor.

Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay ile Kırım, Rusya ve Ukrayna’yı konuştuğumuz mülakatta Karatay, Rusya’ya Kırım işgalini unutturmamak gerektiğini vurguluyor.

Oğuz Can Şahin “Ruhsuzlukta Makinelerle Yarışıyor muyuz?” başlıklı yazısında Steinback vesilesiyle bir meslekten ve üslup meselesinden bahsediyor.

Ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…