Ehli Sünnet vel Cemaat yolu, mezheplerden bir mezhep olmayıp, doğrudan doğruya Allah Resûlü’nün nur yoludur; doğru yoldur. Nur yolunun varisleri olan Hakk ehli âlimlerin kaydettiği itikat ve amel ölçüleri, tüm manzumesiyle tartışılmaz, her türlü şüphe ve tereddütten uzak yerli yerinde duruyor.
Bu nisbet yekûnu, ruhunu işte o nurda eritmiş büyüklerin halka halka intikaliyle yeni zaman ve mekânlara ulaştı. Peygamber nuruna veraset, peygamber ruhaniyetine sığınmış ilk İslâm büyüklerine tâbi âlimlerle itikad ve amel ölçülerini günümüze taşıdı.
Allah’a, Allah Resûlü’nün buyurduğu ölçülerle iman, itikad ve ibadet usûlünün ehliyet makamı âlimlerimizin izindeyiz. “Mü’minin ferasetinden sakının, zira o Allah’ın nuruyla bakar” buyuran Allah Resûlü, o nurdan nasibli mü’min kulunu işaret ediyor.
Ölçülere riayet usûlünce o nurdan nasiblenebiliriz. İlim ve tefekkür, o ölçülere tâbi olmak durumunda. Ehli Sünnet, ilim ve tefekkürü iman nuruyla aydınlatan idrak ölçülerini belirlemiştir. Nursuz ilim ve tefekkürle iman ve bağlanıştan bahsedilemez; gerçek imanda olunamaz.
Allah Resûlü’nün getirdiği tüm beşerî oluş ölçülerinin tatbikini en güzel, en doğru, en iyi şekilde sahabe efendilerimizde müşahede ediyoruz. O mübarek toplulukta tüm ölçüler yerinde ve tüm zamanlarda yaşamış/yaşayacak toplumlara misal teşkil ediyor. Öyle bir insan ve toplum şuuru ki, inanışta ve bağlanışta emsalsiz.
Sahabe toplumunu takip eden zaman ve mekânın o nurdan nasibi azaldıkça azaldı. Ölçüler yerli yerindeyken iman ve bağlanış zafiyeti gösterildi ve sadece ferdî plânda hakikî oluş örneklerine şahitlik edilebildi. Artık “ehil” örneğimiz, toplumun oluş sahasından çekilip ferdî derinlikte, “derin mümin”lerde kendini göstermeye başladı. Ehli Sünnet’in temsil plânı, İslâmî hassasiyeti koruyan ve yeni zamanlara, yeni nesillere taşıyan derin mü’minlerde... O mü’minler ki, insanına “yaşanmaya değer olan hayat”ın enerjisini, nurunu, oluş yolunu göstermiş, çağının insan ve toplum anlayışını o nura nisbetle değerlendirmiştir.
Bu “yol” ve “usûl”ün kıyamete kadar “ehil”siz temsil olmayacağını nur yolunu çizen Allah Resûlü vadetmiştir. O nura verasetin ehil imam ve ehil âlimlerini İslâm tarihi kaydediyor.
Tanzimat’la birlikte iyice açığa çıkan çatlakları nifak ve küfür sardı. Bu tehlikenin farkına varan Mevlana Halidî Bağdadi Hazretleri’nin uyarıları ve talimiyle birlikte İslâm’ın son kalesi Anadolu muhafaza altına alındı; Ehli Sünnet de tüm direnç ve hamle sanatına erdi.
Peşinden gelen devrelerde şiddetini koruyan saldırılara karşı manevî direniş ve hücum kuvvetini yine o nur kaynağına borçluyuz. Batı’nın bu kaynağı fark edişiyle birlikte dini içeriden tahrib ve ifsad planına geçildi; binbir çeşit isim ve kılıkta İslâm vatanına sızıldı. Bugün yaşanan saldırılar tüm cepheleriyle Ehli Sünnet’i içeriden parçalamayı ve yıkmayı hedefleyen hareketlerin cephe cephe uzantısıdır.
Bu anlamda Türkiye, Ehli Sünnet’in son temsil planında ve düşmanları, tüm güçleriyle bu topraklara abanmaktadır. Dolayısıyla Ehli Sünnet’e ihanet Türkiye’ye, Türkiye’ye ihanet Ehli Sünnet’e ihanet anlamı taşımakta... Buradan tüm hainleri uyarıyoruz: Nasıl ki bu zamana kadar Ehli Sünnet vel Cemaat yolunu müdafaa uğruna bedel ödemekten çekinmediysek, bugün de gerekene, gerektiği yerde, gereken tavrı göstermekten çekinmeyeceğiz!
Bu mevzuyu kapağımıza taşıdık ve “Türkiye’ye Yönelik En Büyük İhanet: Ehli Sünnet Düşmanlığı” manşetini attık.  Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Ehl-i Sünnet’e Saldıran Kuyrukçular, Ateşle Oynadıklarının Farkındalar Mı?” başlıklı yazısında işledi.
Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu ile geçtiğimiz hafta Ehli Sünnet’e olan saldırılar üzerine yapmış olduğumuz görüşme sonrası, “Bu Diyanet mi Cemaatlere Çatı Kuruluş Olacak?” başlıklı yazısını yayınlanmak üzere bizle paylaştı. Dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.
Fahri Özcan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ehli Sünnet’e yapılan saldırıları tenkid ettiği konuşması vesilesiyle “Bu Millet Canı Pahasına İtikadını Korumayı Bilir” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Kâzım Albay, “Kapitalist Modelin Arazları” başlıklı yazısında bir kapitalizm eleştirisi yaptı.
Abdullah Kiracı iktisat mevzuuyla alâkalı yazı dizisine “Faiz Niçin Gerekli?” başlığıyla devam ediyor.
Gazeteci-Yazar Müfid Yüksel ile IKBY referandumu vesilesiyle Ortadoğu’yu konuştuk. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun kâinatı dil üzerinden tahlil eden eseri Ölüm Odası B-Yedi’nin bu haftaki alt başlığı “Takdim Yazım (Dualar İçinde…)”…
Çakal Carlos (S. Muhammed), “Bu Savaşı Kazanabiliriz” başlıklı yazısında Katalonya, ABD ve Türkiye’deki hâdiseleri değerlendiriyor.
Gülçin Şenel’in bu haftaki yazısının başlığı, “Gençleri İdeolocya Örgüsü ile Buluşturmak”...
Dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...
İntikam hissiniz dâim olsun.