Selâm ile...

Bu hafta “Mütefekkir yetiştiren mütefekkir” Üstad Necip Fazıl’ın doğumunun ve vefatının sene-i devriyesi...
 
Necip Fazıl deyince şuurlarda beliren ilk mefhum ne olabilir?

Mesela o şairlerden bir şair midir?

Edebiyatçı mıdır, yazar mıdır, gazeteci midir; nasıl bir insan olarak tanımlanabilir?

Eski Yunan’ın “büyük bilge”leri, Yunan düşünce geleneği icabı kanun vaazında da bulunan şahsiyetler olarak bilinir. Thales, Solon gibi, insanoğlunun en basit oluş faaliyetinden en komplike sosyal belirişine kadar nizam fikri vazeden görüş ve düşünce sahibi adamlar...

Modern zamanlarda ise insan ve toplum meseleleri üzerinde duran şahsiyetler için umumiyetle “aydın” tabiri kullanılıyor.

Üstad bir münevver, aydın bir insan mıydı?

Üstad sadece münevver bir insan olmayıp İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun ifadesiyle, “mütefekkir yetiştiren mütefekkir” idi.

Üstad, okul kurucu şahsiyet olarak Büyük Doğu’yu, “Büyük Doğu’nun çerçevesine giren her şey Büyük Doğu’nundur” şeklinde hayata geçirmiş, toplumun genel şuur seviyesine oturtmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla Üstad’ı tanıyışta ve tanımlayışta asgari istidat, O’nun mütefekkir hüviyetiyle yakınlık belirtmesi gerekmektedir.

Büyük Doğu Külliyatı’na göz atıldığında, insan ve toplum meselelerinin tüm incelikleriyle ve her sahada tahkik edildiği, İslam’a nisbetle üstün nizam fikrine bağlandığı görülür.

Necip Fazıl, “İslamiyet’in Emir Subaylığı” olarak işaret ettiği Büyük Doğu Fikriyatı ile İslamî terbiye ve disiplini altında Yahudi-Hristiyan mistisizminin bile rüyasında göremeyeceği devlet ve toplum görüşünü yansıtmıştır. Böyle bilinmelidir.

Üstad’ın 40’lı yılların sonuna doğru kaleme aldığı İdeolocya Örgüsü dünya çapında oluşuyla dikkate alınacak olursa, dengi sadece Batı’da değil, Doğu’da da yoktur.

Üstad Necip Fazıl’ın vefatının 36. yıldönümünü idrak ettiğimiz bir süreçte BARAN dergisi olarak O’nu bu hüviyetiyle hatırlatmanın sorumluluğunu vazife addediyoruz ve kapağımızda “Dünyaya İman Edenlerin Köşe Bucak Kaçtığı, Türkiye’nin Kurtuluş Reçetesi İdeolocya Örgüsü” diyoruz. Kapak mevzuumuzu “Türkiye’nin Oluş Sancıları” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe işledi. Ayrıca Yazar Durali Yılmaz, Muzaffer Doğan ve Mahmut Bıyıklı’ya “Üstad Necip Fazıl denildiğinde neler söylemek istersiniz?” sualini yönelttik.

Geçtiğimiz hafta Şehid Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şehadetinin sene-i devriyesi vesilesiyle Baran Dergisi öncülüğünde Türkiye Yazarlar Birliği’nde bir panel gerçekleştirildi.

Aylık Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Mevlüt Koç’un açılış konuşmasını yaptığı, Baran Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Kâzım Albayrak, Star Gazetesi Yazarı Ardan Zentürk, Yeni Şafak Yazarı İsmail Kılıçarslan ve Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Kuloğlu’nun da konuşmacı olarak katıldığı “Şehadetinin Sene-i Devriyesinde Salih Mirzabeyoğlu ve Büyük Doğu İbda” başlıklı panelin haberini dergimizin orta sayfasında bulabileceksiniz. Dergimizin yayın kurulu üyesi Kâzım Albayrak’ın mevzubahis panelde yaptığı konuşmanın tam metnini ise “İbda'nın İman, Aksiyon ve Klasik Metin Olma Yönü” başlığıyla alâkanıza sunuyoruz...

Kerim Bozdağ “Teğmen Ruhsat!” başlıklı yazısında bir hatırasından yola çıkarak bizi yüzyıl evveline götürüyor.

Osman Temiz, “Ümit ve Korku Ekseninde Berzahtan Taşan Mânâ: Ahid Sandığı veya Tabut-u Sekîne” başlıklı yazısının ikinci bölümüyle dergimizde.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Nice sayılarda görüşmek dileğiyle, Allah’a emanet olunuz...