Batı’nın siyasî ve iktisadî üstünlüğü ele geçirmesinin doğrudan veya dolaylı sömürgeleştirdiği toplumlardaki reaksiyonu, “kalkınma ve ilerlemenin yolu, Batılıların izlediği rotadan gitmekten geçer” düşüncesi olmuştur. Siyasî ve iktisadî sahada üstünlüğü elde eden Batı da, kârı maksimize etmek/azamileştirmek için, yani en az masrafla en yüksek siyasî ve iktisadî getiriyi elde edebilmek için, bir “beşinci kol” faaliyeti sadedinde bu düşünceyi teşvik etmiştir.
 
Kültür emperyalizminin en önemli hususiyeti, bir toplumun kültürüne dışarıdan dikte edilen unsurun, o toplumun geleneksel kültürüne ait mukabil unsurun yerine ikame edilerek saf dışı bırakmasıdır. I. Dünya Savaşı sonrası süreçte, Türkiye’den başlayarak Batılılaşmanın cihanşümul kavramı hâline gelen Kemalizm vasıtasıyla, başta Müslümanlar olmak üzere Doğu toplumlarının “redd-i miras” yaparak geçmişiyle bağlarını koparması arzulandı. Çünkü geleneksel İslâm kültürü, önemli sömürgelerin büyük güçlere maliyetini yükseltmekte ve sömürge halinin devamı konusunda tehdid arz etmekteydi.
Batılılaşma Projesi
Batılılaşma projesinin Anadolu’da başarılı kılınması ise İslâm’ın bu topraklardan süpürülmesinden geçiyordu. İslâm ile şereflendikten sonra nizam-ı âlem/ilayı kelimetullah davası güden milletin kültürel kodları ve hafızası kılık-kıyafetinden takvimine ve alfabesine kadar yapılan değişikliklerle silinmek istendi. İslâm ümmetini bir arada tutan hilâfet müessesesi kaldırıldı, İsviçre’den medenî kanun, Fransa’dan ticaret kanunu, İtalya’dan ceza kanunu kopyalanarak alınmak suretiyle Batı’nın ikinci sınıf taklidi bir hukuk sistemi ortaya çıktı. Devlet modeli, ekonomi sistemi, eğitim sistemi her şey baştan aşağı değiştirildi; bu değişime karşı çıkanlar Kemalizm despotluğunun zulmü altında ezildi. İslâm coğrafyasıyla olan bağlarımız koparıldı ve yaklaşık yüzyıl boyunca Batı’dan başka yöne dönmemize mâni olundu. 
 
Gelgelelim yapılan değişiklikler toplumumuzun bünyesine uygun olmadığından sindirilemedi ve bir kimlik bunalımını beraberinde getirdi. Tüm baskı, zorlama ve toplumsal mühendisliklere rağmen, aradan geçen yaklaşık yüzyılın ardından toplum özüne dönme arzusundan hiçbir zaman vazgeçmedi ve bugün bu arzunun aksülameli mesabesinde hadiseler ardı ardına yaşanıyor. Bu sosyolojik dönüşümün, değişmesini zarurî kıldığı siyaset müessesesi de hızlı bir şekilde değişiyor. Buna mukabil yüzyıllık kir, pas ve çamuru atmanın zorluğunun yanı sıra, cihan hâkimiyeti davası güden milletin ihtişamlı günlerine dönmeye başlaması Batı’yı da tedirgin ediyor. Dolayısıyla çevremizdeki çemberi de her geçen gün daraltıyorlar. Biliyoruz ki; zor bir süreçten geçiyoruz; fakat yine biliyoruz ki, Allah ıztırabı çekilmeyen şeyin nimetini vermez.
 
Dergimizin 563. sayısında Anadolu’nun Batılılaşmadan kurtulma sürecini işledik ve “Batılılaşma kâbusundan çığlık çığlığa uyanıyoruz” manşetini attık.