Büyük balıklar, devletlerin taşeronluğunu yapan ve perde arkasında devletleri sömüren kapitalistler; kısaca kan emiciler!

İktidar neredeyse, kan emici kapitalistler orada!

Öylesine vahşiler ki, dinleri, imanları, bütün hisleri yalnızca para. Kafalarını çalıştıran şey para, geceleri rüyalarına giren şey yine para… Bütün insanî münasebetleri, yalnızca para üzerine kurulmuş menfaat ilişkisinden öteye gidemez. Bu kan emiciler, ufak bir menfaat için renkten renge girebilirler. Zaten sermayelerini de bu ahlâksızlıklarına borçludurlar.

İktidar neredeyse, hangi görüşte ve hangi çizgideyse, ufak bir hamle ile iktidarın yanında yer almak, onlar için en basiti…

Şayet toplum nefes almak, ekonomik darlık ve sıkıntılarından bir nebze olsun kurtulmak istiyorsa, çaresi iktidarları sömüren bu kan emicilerin tepesine binmektir.

Sermaye sahibi olmak, zengin olmak dinimizce çok doğal karşılanır ve hatta Peygamber Efendimiz (sav) hadisleriyle zenginliği teşvik etmektedir.

Dolayısıyla, sorun zenginlerle değil, haksız kazanç elde ederek toplumu sömüren ve nefes aldırmayan kapitalist çevrelerledir. Zira İslâm zenginliği teşvik ederken, sermayenin urlaşmasına da müsaade etmez.

Son zamanlarda, ülkemizde bu kan emicilerin istilasına maruz kalmakta, bu istilayla birlikte halkımız ekonomik çıkmaza sürüklenmektedir.

Bu tespiti yapmak için sayısal verilere bakmak gerekmez. Eğer umursuyorsak sokağa çıkarak tanımadığımız birkaç insanla konuşup durumun ne boyutlarda olduğunu kolay bir şekilde tespit edebiliriz.

Özellikle her şeyi güllük gülistanlık gören, yoksulun halinden anlamayan körlerin ‘Ülkemiz zorlu bir süreçteyken, bu konuları konuşmak olur mu hiç!’ dediğini duyuyorum. Bizim ülkemiz ne zaman zorlu bir süreçte değildi ki?

İktidar, halkın hizmetkarı olmak zorundadır. Halkın hayatını kolaylaştırmak, refah düzeyini artırmak, sağlıktan savunmaya, hukuktan ulaşım hizmetlerine kadar birçok alanda icraatlar geliştirmek iktidarın asli görevlerindendir. Toplum devlet için değil, devlet toplum için kurulmuştur!

Şu olasılık daima var olmuştur ve dünyanın her tarafında karşımıza çıkmaktadır:

Kaos, kriz; var olsa da olmasa da iktidarlar tarafından şişirilerek halka korku salmak için kullanılan propaganda tekniklerinden birisidir. Bu korku beraberinde insanların korunma güdüsünü devreye sokar ve insanlar, kendilerini devletlerin bazen sıcak bazen soğuk olan kucağına teslim etmek zorunda hisseder.

Böylesi olasılıkların meydana geldiğine şahitlik etmek isterseniz, tarihe damga vurmuş siyasilerin hayatlarını ve politikalarını inceleyebilirsiniz.

Savunma ve teslimiyet güdüsünü meydana getiren bu korku; bir süre sonra toplumları uyutur ve gözlerini kör eder. Daima bir tehlike vardır ve bu tehlikeden toplumu kurtaracak tek kurum devlettir. Bütün yanlışlar, eksikler, yapılan haksızlıklar görmezden gelinir. İktidar yanlısı medyalar bu çizgide haberler yapar, kötü ve sıkıntılı konuları halka göstermez, her şeyin yolunda olduğuna halkı ikna eder. Aslında birçok şey yolunda değildir.

Vatan… Toplumun en önemli ortak paydasından biri vatandır. Bir toplumu oluşturan fertler vatanı ne kadar çok sever ve vatan müşterek paydasında buluşursa, iş birliği ve uyum o derece yerli yerince olur.

Biz Müslümanların vatan anlayışı ise, İslâm’ın hâkim olduğu yahut İslâm’ı hâkim kılma davasının güdüldüğü topraktır.

Vatan ve vatan sevgisi dedik… Eğer bir toplumda vatansever ve muhafazakâr suretine bürünerek iktidarın nimetlerini şahsî çıkarları için sömüren ve düzenin seküler prensiplerini İslâmî perspektife oturtmak gibi bir mücadele yerine, tersinden bu prensipleri yaşatan ve yücelten kan emiciler varsa, yüzüne tükürülmesi ve başının ezilmesi gereken çevre, ilk olarak bunlardır.

İşte bu kan emicilerin vatan sevgisi de, muhafazakârlıkları da menfaatlerinin bittiği yere kadardır. Menfaat bittiğinde, vatan sevgisi ve muhafazakârlık ahmaklık olur. Artık onlar için tüm bu değerler ahmak ve yoksul insanların anlam verdiği sembollerdir.

Kan emiciler pastadan pay kapmak için birbirleriyle rekabet halindeyken, onların altında ezilen halkımız, legal tefeci bankaların ve illegal tefecilerin kıskacında, faize bulaşmış vaziyette yaşam mücadelesi vermektedirler. Bulaştıkları faiz, dinî hayatlarından aile hayatlarına, yedikleri yemekten içtikleri suya kadar olumsuz şekilde sirayet ediyor; sağlıksız fertler, aileler ve dolayısıyla sağlıksız toplum meydana geliyor. Kan emicilerin tepesine binecek bir devlet idaresi tesis edilmedikçe yahut büyük balıklara had bildirilmedikçe bu olay örgüsü daima böyle devam edecek ve büyük balıklar, küçük balıkları daima yutacak!


Baran Dergisi 594. Sayı