Star Gazetesi yazarı Ardan Zentürk, 4 Şubat 2019 tarihli yazısında detay vermeden önemli bir ikazda bulundu ve dedi ki; “Venezüella tarzı gelişmeler, varoşlardan başlatılması planlanan ayaklanma stratejileri, narko-terör ile sağlanan silahların metropol mahallelerine yığılma çabaları, hepsi biliniyor, izleniyor.

Peki, bu metropol mahallelerine silah yığınağı işini kim yapıyor?

Geçtiğimiz sene Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul 36. Olağan İl Kongresi düzenlenmiş ve hatırlayacak olursanız Canan Kaftancıoğlu İl Başkanlığına seçilmişti. Aynı dönemde CHP’nin birçok il teşkilâtında da tasfiyelere gidilmiş ve yeni kadrolar göreve getirilmişti. Ardan Bey’in söyledikleri ile Canan Kaftancıoğlu ve CHP teşkilâtları ne alâka mı? Hemen izah edelim.



Devrimci sol örgütün Bedri Yağan’a bağlı olarak hareket eden kesimi, Dursun Karataş ile Necdet Menzir ortaklığıyla operasyon süsü verilen onlarca cinayetle ortadan kaldırıldıktan sonra, Devrimci Sol ile PKK arasındaki “kan uyuşmazlığı” giderilmiş oldu. PKK, DHKP/C, MLKP gibi örgütler tek bir güdüme sokuldu. Ayrıca Devrimci Sol içindeki Müslüman kökenliler bir bir tasfiye edilirken, örgüt, iler tutar yanı olmayan Kürtçü Alevî Sol bir örgüte dönüştürülmüş oldu. 

Şimdilerde, bu benzemezleri bir araya getiren güç, Gezi Olayları, 17/25 Aralık, 6-8 Ekim Olayları, Güneydoğu’da hendek çatışmaları ve 15 Temmuz ile başaramadığı işi kotarmak için, 31 Mart seçimlerinden sonra yeni bir girişime daha hazırlanıyor.

CHP, Hendek Operasyonları ve belediyelere kayyum atanmasının ardından PKK’nın siyasî yüzü olarak yeniden kurgulandı. Özellikle büyük şehirlerdeki CHP teşkilâtları, adeta örgüt yuvasına dönüştürüldü. İstanbul’da Gazi Mahallesi, Esenyurt gibi yerlerdeki örgüt yöneticileri son model Mercedes makam araçları içinde CHP teşkilâtlarındaki toplantılara taşındı. Bu bizim bizzat gördüğümüz ve bildiğimiz. Benzer hadiselerin Ankara, İzmir ve diğer büyükşehirlerde de yaşandığını tahmin etmek güç değil.

Canan Kaftancıoğlu’nun “ben örgütümle beraber geleceğim” açıklamasını herhâlde hatırlarsınız. O örgüt parti teşkilâtı değil, bizzat PKK’ydı. CHP’yi CHPKK yapan süreç de zaten o gün resmiyet kazanmıştı.

“Metropol mahallelerine yığılan silahlar” bahsine gelelim. 15 Temmuz’da tanktan uçağa dek her türlü silahla çıkmış olmalarına rağmen meydanları bu soysuz köpeklere dar eden milletimizin, benzer geniş çaplı bir girişimi bu sefer büyük ve geri dönülmesi mümkün olmayan bir halk ihtilâline dönüştüreceğinin şuurundalar. Bu sebeble de muhtemelen milletin bizzat hadiselere müdahil olmayacağını düşündükleri, büyükşehirlerin kenar mahallelerinde tıpkı Güneydoğu’daki hendek olaylarında olduğu gibi mevzi tutup, Türkiye’de bir iç savaş varmış imajı üreterek dünyaya servis etmeye ve bunun üzerinden de milletlerarası hukukun sağladığı imkânları sonuna kadar istismar edip Türkiye’nin üzerine çökmeye hazırlanıyorlar.

Bundan evvel de söylemiştik, bir kez daha söyleyelim. Türkiye’de iç savaş olmaz, olamaz. Olsa olsa, dışarıdan aldığı desteğe güvenerek kendi memleketine ve milletine ihanet edenlerin tarihte eşi benzeri olmayacak bir şekilde tepelenmesi olur.

Bu toprakların öz sahibi Müslüman Anadolu İnsanı’nın kahir kudretine silah doğrultmak, ona, “Gel senelerdir uğradığın zulüm ve maruz kaldığın aşağılık muamelenin birikmiş bütün kin ve öfkenin hesabını bana sor.” demekle eş anlamlıdır. Hele ki bu silahlar yabancılar tarafından ellerine tutuşturulmuşsa…

Hazret-i Ali Efendimizden öğrendiğimiz şiâr icabı; biz, şahsımıza yapılan kötülükleri affederiz ama milletimize yapılan kötülükleri asla affetmeyiz. 

Biz savaş ve kan tüccarı değiliz. İnşallah kimse böyle bir gaflete kapılıp da şehirlerin arka sokaklarına açtığı çukurlarda kendi kanında boğulmak zorunda kalmaz.

Baran Dergisi 630. Sayı
 
Editör: Haber Merkezi