Son zamanlarda, giden gidene...

Gerçi geliş de, gidiş de Kıyâmete kadar hiç kesintiye uğramaz amma biz, gelenlerden çok gidenlere alâka duyuyoruz.

Önce Kadir Mısıroğlu geçen hafta Mehmed Şevket Eygi, şimdi de bir başka dâvâ adamı büyüğümüz Süleyman Arif Emre ebedî âleme göç etti.

Giden gidene...
Biz, henüz burada olanlar, her ne kadar burada olsak da bizler de “gidiş yolu” üzerindeyiz.

İsmine, 70’li yılların başında Büyük Doğu Mecmuası’nda rastladım.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in avukatlığını yaptığını öğrenince içimde kendisine karşı bir muhabbet uyandı.

Üstad’a çekine çekine bir defter dolusu şiir götürdüğünü, Üstad’ın ise, “Süleyman, iyi bir şairmişsin!” diye takdir ettiğini ve bazı şiirlerini Büyük Doğu’da yayınladığını biliyoruz.

Kendisine bu durumu sorduğumda, nüktelerle süsleyerek anlatmıştı.
Genzinden konuşarak anlatışını hatırlıyorum.

Daha sonra, MNP, MSP, RP kurucuları arasında yer aldı. Cumhuriyetle birlikte doğsa da, Cumhuriyet Halk Fırkası/Partisi değerlerine(!) değer vermeyen bir siyâset ve dâvâ adamıydı.

Hâtıratını yazan nâdir siyaset adamlarındandır.
Sağlam bir müslüman ve sağlam bir dâvâ adamıydı.
“Arif Emre, her ne etse râzıdır fermânına,
Sahibimsin, hem efendim, hem de sultanım benim.” mısralarında gördüğümüz gibi bir tevekkül adamıydı.
Bu tevekkülle huzura varmasını ve Rabbimizin, onu cennetine koymasını niyaz ediyorum.


Baran Dergisi 654. Sayı