Biz isterdik ki, “hayır” cebhesinde kendi ideolojilerine fikir namusuyla bağlı olanlar olsaydı da, bu yazıyı entelektüel planda kaleme alsaydık; fakat olmadı.

Demokratım diyenin seçmeni aşağıladığı, halkçıyım diyenin kendi içinden çıktığı millete düşmanlık ettiği, antiemperyalistlerin emperyalistlerle birlik olduğu, ulusalcıların gayr-ı millî çizgide koşturduğu, Kemalistlerin BM yahut o olmazsa NATO müdahalesi olsun diye ortalıkta dolandığı, 1980 darbesi mağdurlarının darbe anayasasına sahip çıktığı, devrimcilerin statükocu olduğu bir demde, hayır cebhesini meydana getiren bu taraf ile fikir planında ne konuşulabilir ki?
Üzülerek, hakikaten üzülerek devam edelim...

Kemal Kılıçdaroğlu, Fetullah Gülen, Meral Akşener, Cemil Bayık, Can Dündar, Michael Rubin gibi aktif ve kimi AK Partililer gibi pasif kampanya yürüten şahıslar; Sözcü, Cumhuriyet, Aydınlık, Hürriyet gibi gazeteler; meslek odaları, sanatçılar ve liboşlar; FETÖ, PKK, CHP, Vatan Partisi ve kimi sol örgütler “hayır” cebhesinde ön plana çıkıyor. Kadroya ilk bakışta hemen görülebileceği gibi, eğer ki bahse konu olan kişiler inandıklarını iddia ettikleri dava yahut misyonlarında samimi olsalar, bırakın aynı çizgide buluşmayı, birbirlerini gırtlaklarlar. Ne var ki, mesele İslâm düşmanlığı ve Batı kuyrukçuluğu olduğunda, yukarıdaki tüm isimler, organizasyonlar ve örgütler bir ânda aynı çizgide kol kola girebiliyor... Bütün dertleri de şu ki; Müslüman Milletimiz eskiden olduğu gibi onların uşağı olarak çalışmaya, bunların ceplerini doldurmaya devam etsin ve onlar da Batı efendilerinden taklit ettiği şekliyle istediği gibi yesin, içsin, s.çsın, çifleşsin...

Doksan küsur senedir alışkanlık hâline getirilmiş taklitçi hayat tarzının artık Anadolu topraklarında barınması mümkün değil. Anlamıyorlar! Taklitçiliğini yaptıkları Batı zihniyetinin bugün köhnemiş, içler acısı hâlini idrak etmekten de acizler. Her ne kadar CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt denen dangalak, senelerdir akıttıkları kanalizasyona rağmen kurutamadıkları ruh kökünün evlatlarını denize döküp ancak Batı’ya ve bu topraklarda ise olsa olsa hayvanat bahçesine yakışan hayat tarzını idame ettirmek istiyorsa da, böyle olmayacağını anlamalı artık... Ayrıca bir not düşmek gerekirse; Yunan’ı denize döken de biziz; ve siz, düşmanımızla birlik olup, bizim zaferimizin üstüne yatıp Anadolu’ya boyunduruk vurduran vatan hainlerisiniz. Bunu da unutmayın!

Devam edecek olursak... Biraz evvel “hayır” paydasında buluşan bir sürü isim ve müessese saydık ama bize göre “hayır” kampanyasının sembol şahsiyeti olmaya bunlardan hiçbiri değil, Pelin Batu lâyıktır.

Oyuncu, ressam, yazar, yönetmen ve müzisyenlerden oluşan 250 sanatçı, geçtiğimiz hafta (Bir ağaç gibi tek ve hür bir orman gibi kardeşçesine yaşamak için ‘Hayır’) sloganıyla bir kampanya başlattı. Bu kampanya toplantısında gözyaşları içinde konuşma yapan oyuncu ve yazar Pelin Batu, “Ben buraya gelirken anneme yalan söyledim. Bunu söylerken gözlerim doluyor, çok üzülüyorum. Niye söyledim anneme; şiirlerimi basmak için fotokopiciye gideceğim dedim. Çünkü annem benim için korkuyor. Kızının hapse girmesinden korkuyor. Kızının sokakta vurulmasından korkuyor. Ben ‘Hayır’ diyorum. Çünkü bu kadar çok annenin korkmasından içim ağlıyor artık. Bugün haberleri izlerken de böyle ağladığım gibi ağlıyorum. Her gün çocuklar ölüyor hiçbir şey yapamıyoruz. Her gün arkadaşlarımız, hocalarım, gazeteci arkadaşlarım içeri giriyor, hiçbir şey yapamıyoruz. Sadece izleyiciyiz. Ben izleyici olmaktan bıktım. Gece yattığımda arkadaşlarım için ne yapabilirim diyorum, müthiş suçluluk duyuyorum ve hiçbir şey yapamıyorum. Kendi korktuğumdan değil, ben korkmuyorum; ama ben annem için korkuyorum. Çünkü annemin içi parçalanıyor kızının başına bir şey geleceği için. Dolayısıyla ‘Hayır’ diyorum; çünkü bu ülkeyi çok seviyorum, vicdanlı bir insanım” dedi. Bu kadının annesi, bu kızcağız 16 yaşındayken onu Ataköy’de bir diskoteğe götürüp, bira içme yarışmasına katılmasından ve erkeklerin kucağındaki balonları sırayla patlatma oyununda eğlenmesinden hiç ama hiç korkmuyordu; fakat mesele bu toprakların aslî sahibi olan milletin idare şeklini millîleştirmesi olduğunda, bu kadın da, annesi de korkuyor. Pelin Batu’yu tanıyorsunuz değil mi? Hızlı trenleri kömürle çalışıyor zannedecek derecede cahil fakat modern bir “yazar”, “oyuncu”...

Kadınların yaşı söylenmez fakat tutarlılığını arz etmek açısından beyan edecek olursak, bugün 38 yaşında olan ve 16 yaşından beri de tutarlı bir şekilde “çağdaş” ve bir o kadar da cahil bir hayat süren Pelin Batu, bize göre yukarıda saydığımız isimlerin hepsinden daha ziyade “hayır” kampanyasının sembol şahsiyeti olmaya lâyıktır.
***
Başa dönecek olursak... Bizim aradığımız düşman, bizim fikrimize ifâde ve hız olacak kanlı canlı düşmandır. Ne var ki bugün ülkede ne kadar leş varsa bir tarafta toplanmış vaziyetteler ve yürüyen olarak bizim ayağımıza dolaşıyorlar. Yayın çizgimizi takib edenlerin bileceği üzere, biz, onların necis cesetlerine çarpmaktan elimizden geldiğince kaçıyorsak da, yürüyen olmamız hasebiyle yalnız ayağımıza dolananları ittiriyoruz.
***
Ayrıca yukarıdaki manzarayı midesi kaldıran herkese, şimdiden hayırlı “hayır”lar dileriz...

Baran Dergisi 536. Sayı