Siyonist terör örgütü İsrail’in Kudüs’ün “İsrail’in başkenti” iddiasına Amerikan yönetiminin desteğiyle birlikte Filistin yeniden dünya gündeminin ilk sırasındaki yerini aldı. Dünyanın birçok şehrinde protestolar düzenlendi. Siyonist bayrakları yakıldı, İsrail lanetlendi. Türkiye’de Cuma eylemlerinin ardından geçtiğimiz haftalarda Yenikapı’da büyük bir miting düzenlendi. Kudüs için sloganlar atıldı, marşlar söylendi. Yenikapı’da birkaç müzisyen de sahne aldı. Kitleler büyük bir duygu seli içinde sevk ve idare edildi.

Siyonistlerle işbirliği ve ABD koruması altında Filistin’e karşı İsrail’le birlikte hareket edeceği Telaviv tarafından da duyurulan Suudi Arabistan yönetimi, bir süre önce müslümanların İsrail aleyhine tavrının meşru olmadığına dair “fetva” ilanında bulunmuştu.  Bu fetvayla birlikte Mekke ve Medine’nin de işgal siyonist işgal altında olduğu söylenebilir. Suudi Arabistan yönetimine beklenen düzeyde tepkiye rastlanmadığı gibi, hain Suud fetvasından günler sonra Kudüs yeniden saldırıya uğradı.

Kudüs merkezli gelişmeler daha öncekilerden belirgin farklılıklar arzediyor. Geçmişte kimi isim ve çevreler tarafından dile getirildiğinde burun kıvrılan, sırıtılan, alaylara maruz kalan “kıyamet savaşı, armageddon, tanrıyı kıyamete, mesihi inişe zorlamak” vs şeklinde söylemler artık ciddiye alınmış, geniş tartışmalara mevzu olmuş durumda... Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da “bu işin arkasında Evangelistler var” diyerek Siyonizm davasına bağlı ve yıllardır ABD yönetiminde etkili malum kişi ve çeteleri işaret etti.

ABD'nin kararı, Kudüs'e olan ilgiyi de arttırdı. Tur şirketleri taleplere yetişmekte zorlanıyor. Tur şirketleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından edindiği bilgiyi göre, Türkiye'den Kudüs'e giden ziyaretçi sayısında büyük artış yaşanıyor.

ABD'nin kararına en büyük tepkiyi gösteren ve konunun İslam İşbirliği Teşkilatı ve BM nezdinde ele alınmasına öncülük eden Türkiye, Kudüs ziyaretlerinde İslam ülkeleri arasında da ilk sırada yer alıyor.

STK temsilcileri ve turizm şirketleri yetkilileri, ilgiden memnuniyetlerini dile getirirken, bilet fiyatlarına ve ABD doları kullanımına ise tepki gösteriyor.
Öte yandan El-Aksa’nın çökertilmek üzere altının oyulduğu artık tüm dünyanın malumu. Durum bu derece kritik. Dünya siyasetinde Kudüs, Batı ile Müslümanlar arasında hesaplaşmaya sahne olduğu kadar Hristiyan dünyası için de hassasiyetle takip ediliyor.

"Kudüs  Satılık Değil"

Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın ofisi, 300 milyon dolarlık yardımı kesebileceğini söyleyen ABD Başkanı Donald Trump'a "Kudüs satılık değildir" diyerek yanıt verdi.

Ancak bir problemimiz daha var. Kudüs adına gerçekleşen protestolar?
Bu protesto eylemlerinin birçoğunda rastlanan yığınlar üzerindeki telkin ve propagandaya dikkat çekmekte fayda var. Kudüs davası dün olduğu gibi bugün de slogan popülizminden yakasını bir türlü kurtaramıyor. Kudüs’ü birkaç klişe slogan etrafında güya idrak, güya sahiplenmenin zamanı geçmiştir. Kudüs siyonist terör tarafından fiili durumlara maruz kalır ve ciddi bir engelle karşılaşmazken adeta gözümüzün içine baka baka yıkılmaktadır. Kudüs’e Türkiye’nin her tarafından yapılan ziyaretler İsrail üzerinde ciddi bir etki uyandırsa da, ileride bunun da geçici bir hassasiyet olduğu anlaşılacaktır. Kudüs bizden daha yüksek bir bilinç beklemektedir. “Bekle Kudüs geliyoruz” romantizmi hiçbir dönem kâr etmemiştir. Kudüs vaade edilen bir mabed değildir. Kudüs İslâm hakimiyetinde bir mevki ve mevzidir. Kudüs yakın tarihimizin can alıcı, vicdan kanatıcı mazlumluk sembolü ve moral değeridir. Görüldüğü gibi Arap rejimleri Kudüs’ü kendi bekaları uğruna siyonizme çoktan teslim etti. Arap coğrafyasındaki rejimlere emanet edilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu itibarla Kudüs bilinci vakit kaybetmeden eğitim-öğretim hayatımıza girmelidir.

Filistin’de İsrail ordusunun karşısına dikilen küçük yaştaki çocukları hayranlıkla ve dualarla izleyen Türkiye ve dünya müslümanlarının da şu soruyu kendine sorması gerekiyor:
Kudüs davasının yeni kuşaklarda küçük yaştan itibaren şuurlaştırılmasına ne zaman başlanacak?