Geçtiğimiz hafta, Kökler Derneği Hukuk Birimi olarak, AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı, AK Parti Konya Milletvekili ve AK Parti İnsan Hakları Komisyonu Başkan Yardımcısı Hüsnüye Erdoğan, AK Parti İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Taha Ayhan’dan oluşan AK Parti heyetiyle birlikte Bolu F Tipi Cezaevi’ndeki 28 Şubat mağdurlarını ziyaret ettik. Sayın Kavakçı’nın başkanlığındaki heyet, 20 yılı aşan hukuksuzluk üzerine bir de cezaevi yönetiminin uyguladığı baskıları yerinde gördüler ve yıllardır yaşanan hukuksuzluğu bizzat mağdurlardan dinlediler. Ziyarette, hâlen Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulan Ali Acar, Cemil Şahin, Ethem Köylü, İsmail Uysal, Salih Baytap, Tamer Aslan ve Turan Bartın’la görüştük. Halkı katledenlerin ‘mağduriyet’ adı altında seslerinin çok çıktığı bir dönemde, 20 yıldır adaleti bekleyenlerin seslerini duyurmak gayesiyle görüşmede tuttuğum notları sizlerle paylaşıyorum.

İSMAİL UYSAL: 1995 senesinde tutuklandım. Mahkemelerimiz tiyatro gibiydi, hüküm kesilmişti. Oyunu hazırlayanlar onlar, bitirenler yine onlar... Sesimizi derdimizi anlatmaya çalışmak ne mümkün? FETÖ’nün deşifre olması ve yıllardır Müslümanları kandırdıklarının ortaya çıkması sevindirici. Nihayetinde bunlar hesap verirken, bunların yasadışı yollardan hesap sordukları bizlerin dosyaları yeniden ele alınmalı. Mağduriyetimiz ortadayken dik duruşumuz, mağrur oluşumuz da ortada. Bahsetmiş olduğumuz 28 Şubat dönemi darbeyse ve FETÖ terör örgütüyse bizlerin burada tutulmaması lâzım. Bu zulmün, adaletsizliğin son bulmasını istiyoruz. 

ETHEM KÖYLÜ: 23 yıldır cezaevindeyiz. 28 Şubat bitti diyenleri şaşkınlıkla karşılıyoruz. 28 Şubat’ın neticesi olan bizlerin buralarda tıkılması hâlâ çözülebilmiş değil. Unutulduk. Bize cezaları, 28 Şubat’ı yapan ve yöneten Gülen ve işbirlikçileri verdi. O dönemde bütün Kur’an kursları, yurtlar, dergiler gazeteler basıldı. Kimler zarar görmedi? Yine FETÖ’cüler. Bizler bu adamların hâkim ve savcıları tarafından yargısız infaza tabi tutulduk. Şimdi kendileri içeri girince 55’inci gün 56’ncı gün diye sayıyorlar. Ben yattığım günleri sayamam, kısaca 23 yıl diyoruz! Ne kadar basit değil mi?

ALİ ACAR: 18 yıldır cezaevindeyim. İstanbul DGM’de yargılandım. Ticaret Lisesi mezunu muhasebe müdürüydüm. Dosyama, İmam Hatip mezunu bir şahsın özgeçmişi konmuş. Mahkemenin her safhasında itiraz ettim ama dinleyen kim? İmam hatip mezunu ibaresi delil gösterildi ve müebbet hapis cezası aldım. DGM’ler kapandı, kanunlar değişti ama bizim dosyalarda değişiklik olmadı.

CEMİL ŞAHİN: 28 Şubat döneminde 15 Temmuz şehidi Halil Kantarcı’yla birlikte aynı dosyadan yargılandık. Bizler de o gece zindanda olmasaydık Şehid Halil gibi işgalciye karşı direnecektik. Lâkin, 15 Temmuz gecesi ülkeyi işgale teşebbüs eden Fethullahçı teröristlerin haklarımızda verdikleri kararlarla hâlâ buralardayız. Bir tarafta 28 Şubat cuntası diğer tarafta FETÖ’cüler yargılanıyor ama onların kurdukları kumpaslarla hapse atılan bizler için hiçbir şey yapılmıyor. Bu garip durumun izahını yapabilecek kim var?

TURAN BARTIN: 28 Şubat döneminde, gözaltında günlerce süren yoğun işkencenin ardından tutuklandık. Bizleri ‘terörist’ diye hapse atanlar 15 Temmuz gecesi halkı savaş uçaklarıyla bombaladılar, tanklarla ezdiler. Yeniden yargılama taleplerimiz kabul edilmez ise 2035 yılına kadar ben, bana işkence yapan, hakkımda hukuksuz karar veren 28 Şubat darbecileriyle ve FETÖ’cülerle birlikte cezaevinde kalacağım. Bu durum diğer arkadaşlarım için de geçerli. Yalnız şu hususu da gözardı etmiyor değiliz, 28 Şubat cuntası mensupları hiç hapse girmez ve FETÖ’cüler de birkaç seneye kalmaz tahliye olur ve bizler burada kalmaya devam ederiz. Bu utanç da, elinde yetki olup da adaletsizliği gidermeyen yetkililere dünyada ve ahirette yeter!

TAMER ASLAN: Turan Dursun ve Çetin Emeç suikastlarını emniyette günlerce yapılan işkenceyle kabul ettirmeye çalıştılar. Hakkımda verilen idam cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Mahkeme, o şartlarda alabildiğimiz işkence raporunu dikkate almadı. AİHM’e yaptığımız başvuru kabul edildi ve bizim lehimize karar verdi ama yerel mahkeme, yeniden yargılama yapmıyor. Açıkça bir hak ihlali var ama maalesef sesimizi duyuramıyoruz.

SALİH BAYTAP: Tamer Arslan gibi ben de aynı süreçten geçtim. İşkence raporuna rağmen, ki bu rapor bile davanın düşmesine ve beraat etmemize yeterliyken AİHM’in lehimize kararı bile yok sayılıyor. Hukuku tesis etmesi gerekenler hukuksuzluğa perde oluyorlar. Bizim istediğimiz adil yargılama ve kanun koyanların koydukları kanunlara uymaları. İşkence raporuna ve AİHM’in lehimize kararına rağmen 25 senedir cezaevindeyiz. 

“15 Temmuz şehidi Halil Kantarcı’yla aynı dosyadan yargılandık. Lakin 15 Temmuz gecesi ülkeyi işgale teşebbüs eden teröristlerin kararıyla hâlâ buradayız."
 

23 YILDIR HAK İHLALİ KARARINI BEKLİYORLAR

Bolu F Tipi Cezaevi’nde 20 yılı aşkın süredir adalet ve özgürlük için bekleyen 28 Şubat’ın yedi mağdurunun avukatı Hamza Uçan, dosyalarda adil yargılanma hakkının ihlalinden bahsediyor. 28 Şubat’ın darbe olduğunu gösteren TBMM Darbeler Araştırma Komisyonu’nun kararı varken mağduriyetlerin sürdürülmesinin adaletsizlik olduğunu vurguluyor.

- 28 Şubat Yargı mağduriyetlerine ilişkin temel bir değerlendirme yapar mısınız? 

28 Şubat yargı mağduriyetinin başlangıç tarihi olarak Milli Güvenlik Kurulu toplantısının yapıldığı 28 Şubat 1997 tarihi baz alınıyor. Oysa darbenin ayak sesleri 1990 yılların başında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde (DGM) duyulmaya başlanmıştı. 1990’lı yılların ilk yarısında DGM, statüko için tehlike olarak gördüğü belli kişi ve gruplar hakkında ‘Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya teşebbüs’ ettikleri iddiası ile hukuki temeli olmayan soruşturmalar başlattı. 28 Şubat 1997 hem bu tarihten önce kovuşturma aşamasındaki birçok dava dosyasının mahkûmiyetle sonuçlanması sürecini hızlandırdı hem de yeni soruşturmaların açılmasına sebebiyet verdi. Bu tarihten sonra tekrar soruşturma açılmış 2-3 göstermelik duruşma ile TCK’nın 146/1 maddesi delaleti ile mahkûmiyet süreci işletilmiştir. 

- 146’ncı maddenin muhtevası nedir?

28 Şubat döneminde açılan soruşturmaların merkezinde TCK’nın 146. maddesi yer alır. Bu durum, savcılara bu madde üzerinden soruşturma açılmasının dikte edilmesinden kaynaklanmaktadır. DGM kanaat mahkemeleridir ve mahkûmiyet kararları delillere değil mahkeme heyetinde yer alan kişilerin kanaatlerine dayanır.  

ARA DEĞİL İŞKENCE SEANSI

- 28 Şubat yargılamalarında adil yargılama hakkı ihlal edildi mi? 

Bir yargılama faaliyeti düşünün, hakkınızda usulüne bir yakalama kararı olmadan çoğu FETÖ ile bağlantılı polisler tarafından gözaltına alınıyorsunuz. Gözaltı sürecinde avukatınız yok. Suçun kabulüne yönelik sistematik işkence var. DGM’de duruşmanın provası yapılıyor. Polislerin biri mahkeme başkanı, ikisi üye olurken bir başkası duruşma savcısı oluyor. Size bir takım suçlamalar isnat ediliyor. Kabul etmediğiniz an duruşmaya işkence seansı arası veriliyor. Bu durum suçun kabulüne kadar devam ediyor. Nihayetinde avukatsız ve işkenceli itirafnamelerle terör örgütü üyesi yapılıyorsunuz! Dava dosyaları incelendiğinde 28 Şubat yargılamalarının en az yüzde 70’inin bu şekilde gerçekleştiği görülecektir. 

- Avukat yardımından faydalandırılmama ve işkence hak ihlali değil mi? Neden Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuyor? 

Hak ihlali için AYM’ye başvurmak gerekir. AYM’ye bireysel başvuru yolu ancak 23 Eylül 2012 sonrası kesinleşen kararlar için geçerlidir. 28 Şubat dosyaları bu tarihten önce kesinleştiğinden dolayı o döneme ilişkin mağduriyetlerin giderilmesi için yapılan bireysel başvuru talepleri ön inceleme aşamasında, süre yönünden reddediliyor. 

ANNEYE TEKMİL ZORUNLULUĞU  

- 28 Şubat mağdurlarının infaz süreci hakkında bilgi verir misiniz?

Cezaevine atılış süreçlerinde olduğu gibi infaz aşamasında da aynı hukuksuzluklara uğruyorlar. Her şeyden önce F Tipi cezaevinde kalmaya zorlanıyorlar. OHAL sürecine geçilmesi ile birlikte 28 Şubat zihniyetinin temsilcisi konumundaki bazı cezaevi idarecilerinin FETÖ ile mücadele ediyorum mazeretine sığınarak getirdikleri keyfi yasaklar da cabası. Bunlardan biri, Bolu F Tipi Cezaevi’nde yaşanıyor. Cezaevi idaresi mağdurlara kitap ve dergi yasağı getirmiş. Aylık ziyaretler iki ayda bire düşürülmüş. Hükümlülerin aileleri ile gerçekleştirdikleri telefon görüşmelerinde getirilen ‘Tekmil’ zorunluluğu keyfiliğin başka bir ispatı. 20 yıldan uzun süredir cezaevinde bulunan bir mağdur ailesini ararken, “Ben Cemil Şahin Bolu F Tipi Cezaevinde yatan hükümlüyüm” demek zorunda. Annesi ise benzer şekilde cevap vermek zorunda.Tekmilde en ufak hata olursa idare telefon görüşmesini sonlandırıyor. Şikâyetler üzerine Kökler Derneği Hukuk Birimi olarak AK Parti Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyon Başkanı Ravza Kavakçı Hanımefendi’nin kapısını çaldık. Kendisi konunun takipçisi olacağı sözünü yerine getirdi. Sn. Ravza Kavakçı, AK Parti Konya Mv. Sn. Hüsniye Erdoğan, AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Av. Taha Aydın, siz, Milat Gazetesi yazarı Tayyar Tercan ve Baran Dergisi Temsilcisi Fatih Selim Albayrak’tan oluşan heyetle birlikte Bolu F tipi cezaevine ziyaret gerçekleştirdik. 20 yıldan uzun süredir cezaevinde yatan İsmail Uysal, Ethem Köylü, Tamer Arslan, Ali Acar, Cemil Şahin,Turan Bartın ve Salih Baytap ile görüşüldü. Mağdurların ortak düşünceleri, hukuksuzluğun sonlanması gerektiği, cezaevi idarecilerinin keyfi uygulamalarının koşulları çok daha zor hale getirdiği şeklindeydi. Milletvekillerinin unutulan mağdurları ziyaret etmeleri psikolojik açıdan olumlu oldu. Bu sebeple başta Sn. Ravza Kavakçı ve Sn. Hüsniye Erdoğan olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ederiz. Kökler Derneği Hukuk Birimi olarak Bolu cezaevi idarecilerin keyfi uygulamalarının sonlanması için sürecin takipçisi olacağız.

- 28 Şubat mağduriyetlerin giderilmesine yönelik ilgililer yasal yollara başvurulmasını tavsiye ediyor. Yasal yollar nelerdir?

Yasal yollardan kastedilen CMK’nın 311. maddesi. Aslında bu madde ile mağduriyetlerin giderilmesi mümkün. Fakat bu yolla yine hukuksuz kararı veren mahkemeye başvurmak zorundasınız. Buradaki hâkimlerin pek çoğu yeni isimlerden oluşuyor. Fakat yıllar hâkimlerin zihniyetinde sadece küçük bir değişikliği sağlamış. Darbecilerin verdikleri kararları hükümsüz kılmaktan çekiniyorlar. Ve talepleri reddeden hâkimlerle ilgili maalesef zorlayıcı süreç işletilmiyor. Netice itibari ile 28 Şubat mağdurları, 23 sene önce hukuksuz şekilde içeri atılıyorlar ve 23 yıldır kendileri için verilecek Hak İhlali kararı ile ‘Pardon’ denilmesini bekliyorlar.