Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in istifasından sonra yerine Prof. Dr. Ali Erbaş getirildi. Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkanlığı’na atanmasına ilişkin kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından bir takım iddialar kamuoyunun gündeminde yer buldu. Ehl-i Sünnet’e yakınlığıyla bilinen bir çok isme göre Erbaş, hayatını “Dinlerarası Diyalog” çalışmalarına hasretmiş birisi. “Dinlerarası Diyalog” sapkınlığı denilince akla tabiî olarak her şeyden önce FETÖ geldiğinden, tepkilerin dozu da yüksek oldu o dönemde. Erbaş’a yüklenilmesinin akabinde, çiçeği burnunda başkana medya ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ sahip çıktı. Biz de bu yazı dizimizde “Ali Erbaş kimdir?” sualine cevap aramaya çalıştık.

Dinlerarası Diyalog ve FETÖ

Fetullahçı yapılanmanın gerçek yüzünü feraset sahibi Müslümanlar 30-40 sene evvelinden görmüş olsa da, bunun ayan olması, FETÖ’nün hükümetle bozuşmaya başladığı demlere ve bilhassa 17-25 Aralık 2013 tarihine tekabül eder. Fetullah Gülen’in emperyalistler tarafından kurgulanan gayet tertipli bir projenin kuklası olduğunu o tarihe kadar anlamayanlar, 17-25 Aralık’ta bunu net olarak idrak etti mi bilemeyiz; fakat şunu belirtmemiz gerekiyor ki FETÖ’nün asıl misyonu, devletten ziyade Müslümanların imanına tasallut etmekti. 15 Temmuz 2016 gecesi, FETÖ’nün, zaten her kademesine Siyonist-emperyalistler tarafından sızdırıldığı devleti tamamen ele geçirmeye teşebbüs etmesinin ardından Müslümanların imanına yönelik yaptıkları taarruz da sekteye uğradı. İşte “dinlerarası diyalog” ve “ılımlı İslâm” bu taarruzun adıdır.

Bu zaman zarfında, bilhassa 17-25 Aralık’ın hemen akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paralel Yapılanmaya karşı bakanlar, milletvekilleri, profesörler, akademisyenler başta olmak üzere tüm vatandaşları birlik olmaya çağırdığı halde, başta Diyanet İşleri olmak üzere birçok devlet müessesesi Fetullah Gülen ve Dinlerarası Diyalog faaliyetleri konusunda doğru düzgün bir çaba göstermedi. 15 Temmuz’a kadar FETÖ ve Dinlerarası Diyalog hakkında hiçbir kelam etmeyenler, savaşı kimin kazanacağı belli olunca saflarını tayin etmeye başladı. 15 Temmuz öncesinde “ılımlı İslâm” ve “dinlerarası diyalog” projelerine en çok desteği veren Diyanet İşleri Başkanlığı ise 15 Temmuz sonrasında, FETÖ’nün Müslümanların imanını ifsad etmeye çalışan esas tehlikeli yönüne dâir gerçekçi bir izah getiremedi ve tepki koyamadı.

İşte böyle bir konjonktürde, ismi “dinlerarası diyalog” projesi ile anılan Ali Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkanlığı vazifesine getirilmesi Diyanet hakkındaki şüphelerin daha da artmasına yol açtı.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı

1994 yılında Fetullah Gülen’in kurduğu ve başkanlığını kendisinin yürüttüğü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından kurulan Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun yönetim kurulu başkanlığını 1994-1995 yılları arasında, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski dekanı Suat Yıldırım üstlenmişti. Fetullah Gülen’in eski bir ev arkadaşı olan Suat Yıldırım denilen şahıs, hem dinlerarası diyalog için hem de FETÖ’cü imamlar yetiştirilmesi için konferanslar vermiş birisi. Her ne kadar reddetse bile Ali Erbaş’ın da, Suat Yıldırım ile tüm Abant toplantılarında yer aldığı iddia ediliyor ve üstelik bazı isimlerin söylemleri ve bir takım belgeler Erbaş’ın o toplantılarda bulunduğunu ispatlar nitelikte. 15 Temmuz darbe teşebbüsünde dahli olan Amerikan ajanları Graham Fuller ve Henri Barkey’in de bu toplantılara iştirak ettiğini bir not olarak ekleyelim.

15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında Adil Öksüz ismini duymayan kalmamıştır. Darbe girişiminin kilit isimlerinden olduğu söylenen firarî Adil Öksüz’ün doktora tezini kabul eden jürinin başkanı da Suat Yıldırım. Jüride, Suat Yıldırım’la birlikte, Ali Erbaş, Davut Aydüz, Yakup Çiçek ve Muhammed Aydın’ın da imzaları bulunmakta. Yanlış anlaşılmasın, katiyetle, jüride bulunanların tamamını FETÖ’cü olmakla itham etmiyoruz; fakat Suat Yıldırım’ın FETÖ’den firarî olduğunu, yine jüride bulunan ve zamanında Samanyolu TV’de programlar yapan diyalogcu Prof. Dr. Davut Aydüz’ün de FETÖ’den tutuklu olduğunu belirtelim.

Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun yönetim kurulu başkanlığını yapan isimlerden birisi de Cemal Uşak... FETÖ’nün para babası ve Türkiye’deki sermaye ayaklarından biri olan Uşak, yine FETÖ’nün medyada tetikçiliğini yapan Rota Haber adlı sitede yazarlık da yapıyordu. Uşak’ın yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğü dönemde Kültürlerarası Diyalog Platformu (KADİP)’nun yönetim kurulu listesinde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş’ın ismi de yer alıyor.

Hülasa; Kültürlerarası Diyalog Platformu üye listesinin neredeyse tamamı FETÖ’cülerden müteşekkil. Ayrıca, KADİP’in eski ismi ise Dinler Arası Diyalog Platformu idi; fakat tepkilerden sonra ismi değiştirildi ve Kültürlerarası Diyalog Platformu olarak faaliyetlerine devam etti.

Abant Toplantılarına Kimler Katıldı?

“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kültürlerarası Diyalog Platformu” tarafından her sene tertib edilen “Diyalog” toplantılarında Ali Bulaç, Arif Gökçe, Cemal Uşak, Faruk Tuncer, İlyas Üzüm ve Niyazi Öktem ile beraber, Vatikan temsilcisi George Marovitch, Dozideos Anagnasdopavios ve Yusuf Altıntaş gibi Kilise ve Havra mensupları yer alıyordu. Elbette bunlardan ibaret değil toplantılara katılanlar. Abant Toplantıları listesinde Şahin Alpay’dan Murat Belge’ye, İbrahim Cerrah’tan Cafer Solgun’a yüzlerce isim bulabilirsiniz. Bu toplantılara katılan, ismini telaffuz ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının (!) müşterek paydası ise tamamının FETÖ’cü olması...

Erbaş’ın İmzaladığı Tezde Diyalog Propagandası

Adil Öksüz’ün tezi elbette ki okunduktan sonra onay veriliyor ve imzalanıyor. Gelelim Öksüz’ün tezinde yer alan Kur'an-ı Kerim'de Yahudiler ve Hristiyanlara yönelik ayetlerin çok sert olduğunu söylediği iddiasına. Adil Öksüz, “Ceza Hükümleri Açısından Tevrat ve Kur’an” isimli tezinde, Kur’an-ı Kerim’de kullanılan üslubun bugünün Yahudi ve Hıristiyanları için kullanılmasının şart olmadığını ve ayetlerin tarihsel olduğunu “…Kur’an’ın kullandığı aynı üslup, bugünün Yahudi ve Hıristiyanları için de kullanılacak diye bir şart, bir mecburiyet söz konusu olmayabilir. Bu ayetlerin Kur’an ayetleri olduğu kesindir. Fakat o ayetlerin ilk günden bu yana bütün Yahudileri içine aldığı kesin değildir. Dolayısıyla her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmemiz ve bugünkü davranışlarımızda da bugünkü tavırları esas almamızın gerekli olduğu söylenebilir…” diyerek öne sürüyor.

Müslüman düşmanı olarak bilinen ve Türkiye'nin Ermenistan'a soykırım yaptığını savunan İsreal Drapkin'nin eserlerinden fazlaca yararlanan Öksüz, 276 sayfa olan tez çalışmasında Dinlerarası Diyalog’u savunuyor ve şu cümleleri kuruyor: “Özellikle ulaşım ve haberleşme alanlarındaki ilerlemeler insanların, geçmiş dönemlere göre birbirileri ile daha çabuk ve daha hızlı bir şekilde iletişim kurmalarına ve etkileşimlerine neden olmuştur. Bunun en çarpıcı örneklerinden birini, din müntesipleri arasındaki diyalogun oluşturduğu söylenebilir. Bu bakımdan böyle bir diyalogun gündemde olduğu bir dönemde her iki semavi dinin kitapları içinde yer alan ortak bir konunun, karşılaştırmalı bir şekilde incelenmesinin ayrı bir önemi olacağı kanaatindeyiz.” Teze imza atan Erbaş, burayı okuduğu zaman neden müdahalede bulunmamış ve imza atmaktan vazgeçmemiştir?

Ali Erbaş: Müslümanlığı Peygamberimize Tahsis Edemeyiz

Hayrettin Karaman'ın “Polemik Değil Diyalog” isimli kitabının 40. sayfasında Ali Erbaş’ın “Müslümanlığı Peygamberimize tahsis edemeyiz" sözü yer alıyor. Sözün akabinde ise Karaman, “…’Din Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın’ ayetini ‘herkes Müslüman oluncaya kadar onlarla savaşın’ şeklinde anlayamayız. Bence ‘din özgürlüğünün yaşanacağı ortam sağlanıncaya kadar savaşın’ şeklinde anlamalıyız…” diyerek kâfirlerle savaşmama konusunda kendince yorum getiriyor.

“Dinlerarası Diyalog”a Katkıda Bulunmaktan Bahtiyarmış

Michel Lelong’un “İslamla Yüzleşen Batı” isimli kitabının çevisirisini Ali Erbaş yapıyor. Erbaş kitabın önsözünde şunları yazıyor: “…Bu çeviriyle Dinlerarası Diyaloga bir nebze olsun katkıda bulunmuşsak kendimizi bahtiyar hissedeceğiz.”(1)

Diyalog Faaliyetleri İçinde Michel Lelong da Yer Alıyor

Suat Yıldırım’ın fethullahgülen.com’da yayınlanan diyalogla alakalı yazısında “…Bir kısım Hıristiyanlar kendi ülkelerinin bir kısım dertlerini belki de Müslümanlarla görüşme yapmak suretiyle, onlardan alacakları güzel tesirlerle tedavi edecekleri düşüncesini taşımaktadırlar. Bunu samimi olarak düşünen Olivier Lacombe, Michel Lelong, M. Watt gibi birçok Hıristiyan vardır. Bunlar iyice maddeye gömülen materyalist ve seküler hâle gelmiş Batı'nın Müslümanlardaki iman ve teslimiyet gücünü görerek, dine yönelecekleri kanaatlerini açıkça yazmaktadırlar. Şu hâlde eğer Müslümanlar böyle bir fayda sağlayabileceklerse, kendilerine ihtiyaç duyan kimselere neden el uzatmasınlar ki...” (2) cümlesi geçiyor. Dinlerarası Diyalog faaliyetlerin içinde Michel Lelong da yer almaktadır.

Lelong’u Türkiye’ye Tanıtan Erbaş

Kendisi bir papaz olan ve aynı zamanda “Katolik dünyasının kalbi mesabesindeki Vatikan”ın Müslümanlarla Münasebetler Sekreteryası danışmanı olan Michel Lelong’u Türkiye’ye tanıtan isim Ali Erbaş. Fransızca’dan Türkçeye çevirdiği Michel Lelong’un “İslamla Yüzleşen Batı” kitabında da devrilen çamların hattı hesabı yok. Erbaş’a sormak gerekiyor: Müslümanlarla Hristiyanların bir araya gelmesini isteyen Michel Lelong gibi bir diyalogcunun kitabını -ki kitabında da bu düşünceler yer alıyor- neden Türkçeye çeviriyor? Ayrıca bu kitap da FETÖ’cülerin kitaplarını çıkaran Kaynak Holding’e bağlı Ufuk Yayınları tarafından basılıyor. Ufuk Kitapları’nın bastığı kitapları tetkik ettiğimizde de, Fetullah Gülen’in Dinlerarası Diyalog çalışmaları için kurulmuş bir örgüt olduğunu görüyoruz. Kaynak Holding’in de FETÖ’nün olduğunu bilmeyenimiz yoktur herhalde. Haliyle orada basılan herhangi bir kitaba da güvenmek aptallık olur doğrusu! Şunu da eklemek gerekir ki, Hayrettin Karaman’ın “Dinlerarası Diyalog Nedir?” ve “Polemik Değil, Diyalog” kitapları da Ufuk Yayınları’ndan çıkmıştır. Diyalog çalışmaları olan mezhepsiz sapığın Diyanet Vakfı Yayınları’ndan çıkan bir de meali var. Diyanet’in meali de Karaman’ın çalışmalarıyla yapılmıştır. Bu meseleye de yazımızın ileriki bölümlerinde değineceğiz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılan kitaplardan biri de Ali Erbaş’ın “Hristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi” isimli kitabı…

Ali Erbaş’ın çevirisini yaptığı “İslamla Yüzleşen Batı” kitabının arkasında ise şunlar yazmaktadır: “İnancına bağlı bir Hıristiyan Kur'an'a ve Peygamber Muhammed'e karşı olamaz, tıpkı bir Müslümanın Mesih'in sırrına karşı olmadığı gibi. Aynı şekilde Müslümanlar Hıristiyan inancını paylaşmaksızın, İsa'yı yüceltirler ve onun Allah'ın nezdindeki seçkin yerini kabul ederler. Peki, aynı şekilde Hıristiyanlar da Müslüman inancını paylaşmasalar bile Kur'an'ın Allah kelamı, Muhammed'in de O'nun elçilerinden biri olduğunu kabul edemezler mi? Kabul etmek zorunda değiller mi? Fransa ve Doğu arasındaki ilişkileri hatırlatan De Gaulle: “Akdeniz'in diğer tarafında gelişme yolunda olan ülkeler ve ülkelerin bir medeniyeti, kültürü, insancıllığı ve bizim endüstrileşmiş toplumlarımızda kaybolma sürecine girmiş insani ilişkiler vardır. Eğer biz büyük medeniyetlerin beşiği olan Akdeniz'in çevresinde Amerikan modeline benzemeyen ve insanın araç değil amaç olacağı endüstriyel bir medeniyet kurmak istiyorsak, kültürümüzü çok geniş bir şekilde onların tamamına açmamız gerekir.””Ali Erbaş’ın “Batı’nın Son Bulmayan İddiası/İftirası: İslam ve Şiddet” isimli yazısında Dinlerarası Diyalog övülüyor.“…gayrimüslimlerle ilişki konusunda teorik olarak üç seçenek vardır: 1. Çatışma, 2. İlgisizlik, 3. Diyalog…”, “...Hz. Peygamber tarihte ‘Medine Sözleşmesi’ adıyla yerini almış olan 52 maddelik anlaşmayla farklı inançtaki insanların bir arada yaşaması imkânının temellerini atmıştı. Esasen ‘dinlerarası diyalog’ veya ‘kültürlerarası diyalog’ üzerinde çalışanların başvurmaları gereken en önemli örneklerden birisiydi bu. Mekke’de kabileler arasında bile onlarca yıl süren savaşların olduğu bir anlayıştan gelen insanlardan oluşan bir toplumda böyle bir medeniyet anlayışının doğuyor olması büyük bir dönüşüm idi…” (3)

Bozulmuş Dinlerle İslam Dinini Bir Tutuyor

Ali Erbaş’ın “Melek Düşüncesinin Farklı İnançlardaki Tezahürleri” başlıklı makalesinde Yahudilik, Hristiyanlıkta ve İslam olan melek anlayışını kaleme alıyor ve üçü arasında mukayese yapıyor. Buraya kadar normal mi bilmem fakat makalede “semavi dinler”, “üç din” gibi kavramlarla aslı bozulmuş, tahrif olmuş dinlerle İslam dinini bir tutuyor. Özellikle de tahrif dinlerle İslam dininde hangi ortak özellik varsa onlar üzerinde duruyor ve tahrif olan dinleri de İslam dini gibi doğru bir din olarak göstermeye çalışıyor.Ali Erbaş’ın 2006’da Diyanet İlim Dergisi’nde yayınlanan “İslam’ın Temsil ve Takdiminde Doğru Tutumların Belirlenmesi” isimli makalesinde Dinlerarası Diyalog’u öven bir cümlesi yer almaktadır. “…herkesin Müslüman olması söz konusu değilse bile, Müslümanları İslam'dan uzaklaştırma, çıkarına ve hatta Hristiyanlaştırma gibi her an karşı karşıya olunan tehlikeleri ancak böyle temsil ve takdim davranışları sergileyenlerin diyalog ve hoşgörü anlayışıyla oluşturdukları engeller durdurabilecektir…”, “…Tüm Müslümanların Allah'ın Kur'an'da tarif ettiği ılıınlı, yumuşak, hoşgörülü…” gibi cümleler geçmekte ve makalenin 82. sayfasında da FETÖ’cü Graham Fuller’den alıntı yapmaktadır. Graham Fuller ise 15 Temmuz darbe girişiminde bizzat dahli olan biri. Yakalanması için Baran Dergisi suç duyurusunda bulunmuş ve daha sonra hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı.

Erbaş’ın Kaynakları Diyalogcu Aydın’dan

Vatikan’da misyoner teolog Montgomery Watt’ın doktora öğrenciliğini yapmış, Devlet eski Bakanı ve Ak Parti İzmir eski milletvekillerinden Prof. Dr. Mehmet Aydın, Ankara Bilkent Üniversitesi'nde ders veren bir diyalogcu. Bir dönem de Diyanet’te sorumluydu. Yazdığı eserler olsun, yurtdışındaki çalışmaları ve Türkiye’deki söylemleri olsun tamamen diyalog üzerine. “Avrupa Birliği’ne girecekseniz bu ayeti batılılara izah edemezsiniz. Mü’min kadının, Hıristiyan erkekle evlenemeyeceğini söyleyen bir ayet, Batı’da sıkıntı doğurur. Bunu gidermek lazım”(4) diyen bir Fetullahcı... Aynı zamanda Abant Toplantı’larında yer almış, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın da Başkanlığını ve Dinlerarası Diyalog çalışmalarının organizatörlüğünü yapmış ve ayetlerin kiminin tarihsel olduğunu savunan biri. Bu şahıs hakkında birçok bilgiyi bulabilirsiniz fakat mevzumuz bu değil. Ali Erbaş, “Protestan Reformu ve Martin Luther”(5) isimli makalesinin neredeyse her sayfasında Mehmet Aydın’ın kitaplarından alıntı yapıyor ve Hristiyanlıkta anlattığı birçok meseleyi ondan referans alıyor.242. sayfada yer alan Diyalog bahsinde de Leroy Rouner’dan alıntı yaparak “…pek çok Avrupa sömürge devletlerinde hâkim mezhep olan Protestanlık, başlangıçta Dinlerarası Diyaloğu, sosyal ve kültürel açıdan faydalı gördü…” diye yorumluyor Erbaş.

Erbaş ‘Diyalog’a Bilinçlenme Olarak Bakıyor

Yazının 243. sayfasında da Erbaş, “Dinlerarası Diyalog”u övmeye devam ediyor: “…1971'de Addis Ababa'da düzenlenen WCC merkez komite toplantısında Dinlerarası Diyaloğun önemi vurgulanmış ve nihayet bu İman ve Şehadet Birimi (Unit on Fait and Witness) bünyesinde “Yaşayan Dinler ve İdeolojilerin Insanlarıyla Dialog” alt-birimi (Dialogue with People of Living Faiths and İdeologies) kuruldu. Bu birim 1990 yılında “Dinlerarası İlişkiler Bürosu” (Office on Inter-Religious Relations) ismini almıştır. Büro yayınladığı rehber kitapla da hıristiyanları müslümanlarla, yahudilerle ve hindularla, Dinlerarası Diyaloğa girmeye teşvik etmekte ve bu konuda faaliyetler düzenlemektedir. Bu büro üyelerini Dinlerarası Diyalog konusunda 1971 yılından beri bilinçlendirici yayınlar da yapmaktadır…”

Tarafsız olarak Hristiyanlığı ele alan bir Müslüman’ın Hristiyanmış gibi yaptığı bu yorumlar bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Ayrıca Dinlerarası Diyalog meselesini de “bilinçlenme” olarak lanse ediyor. Bunu da “olumlu temas” olarak görüyor Erbaş.Erbaş yazısının devamında “Dünya Kiliseler Konseyi” olan WCC üyelerinin diyaloğu özümsediğini, günümüzde büro tarafından yayınlanan rehber kitaplarda "misyon" ve "evangelizm" gibi terimlerin kullanılmaması, bunların yerine "diyalog" teriminin tercih edildiğini ve bu yorumu da Yrd. Doç. Dr. KTÜ, Rize İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Mustafa Alıcı’nın doktora tezi olan “Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim Işığında İslam-Hıristiyan Diyaloğu”ndan yapıyor. Alıcı da Dinlerarası Diyalog çalışmalarında bulunmuş, eserler vermiş biri. Hatta Alıcı’nın “Müslüman-Hıristiyan Diyaloğu” eseri de mevcut.

Erbaş: Diyalog İçin Kutsal Metinler Dikkate Alınmamalıdır

Ali Erbaş’ın Ekev Akademi Dergisi’ne yazmış olduğu “İncil'de Yahudi İmajı” isimli makalesinin 112. sayfasında “…Günümüzde ise Yahudilerle Hristiyanlar arasında geçmişe ait soğukluklar pek fazla gündeme getirilmemekte, hatta güçlü bir ittifak içerisinde oldukları gözlemlenmektedir. Bunun sosyal, siyasal, ekonomik vs. birçok sebebi olabilir. Sosyal bilimciler, özellikle de siyaset bilimcilerinin bu konuyu araştırması gerekir. Yahudilerle Hristiyanların karşılıklı menfaat ilişkilerinin, İncil'deki Yahudi imajının üzerinin örtülmesine, görmezden gelinmesine sebep olduğu söylenilebilir. Ancak böyle bir ittifakı başka büyük bir dini grubu hedefe alarak gerçekleştirmeye çalışmak büyük bir tehlike oluşturur, dünya barışını zedeler. Önemli olan bu tür ittifakların inanç ayırımı yapmadan ve karşılıklı menfaat ilişkilerine girmeden yapılmasıdır. II. Vatikan Konsili'nde (1962-1965) gündeme getirilen Dinlerarası Diyalog anlayışı ve bu çerçevede Hıristiyanlık dışı dinlere yaklaşım konusunda alınan kararların da kısmen bunda etkisi olmuş olabilir. Çünkü küreselleşmenin çok hızlı bir şekilde geliştiği 21. yüzyılda artık inançları ne olursa olsun insanların birlikte yaşama zorunluluğu vardır. Böyle bir diyalog ortamında kutsal metinlerde mevcut olan yaklaşımlar ve imajlar dikkate alınmadan bir arada yaşayabilmenin şartları oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu tür bir diyaloğa bazen seküler diyalog ismi de verilmektedir…” yorumunu yapıyor Erbaş. Dinlerarası Diyalog’un önemli olduğunu vurgulan ve bunun propagandasını yapan Erbaş, bir arada yaşamanın şartları diye absürt bir algı oluşturuyor; bunun da gerçekleşmesi için Kur’an’da yer alan ayetlerin dikkate alınmamasını öneriyor.

Dinlerin Beraberliği!

2012’de düzenlenen “XVII. Kelam Anabilim Dalları Koordinasyon Toplantısı & Gnostik Akımlar ve Okültizm Sempozyumu”nda Doç. Dr. Yusuf Benli, “Gnostizmin Şia’nın İlk Oluşumuna Etkileri Meselesi”nde Ali Erbaş’ın çevirisini yaptığı Mircea Eliade-Ioan P. Couliano’nun Dinler Tarihi Sözlüğü’nden şu alıntıyı yapıyor: “…Mukayeseli dinler tarihi eserlerinde hemen bütün dinlerde birçok ortak inançlara veya birbirine benzeyen inançlara rastlamak mümkündür. Dinlerin birçoğunda birçok inancın farklı biçimlerini görmek de mümkündür. Bu durum esasında dinler ve kültürler arasındaki etkilenmeyi veya birçok farklı din ve kültürün menşe beraberliğini gösteren bir durumdur…”

Erbaş Dinlerarası Diyalog Dersi Veriyor

16 Aralık 2003 tarihinde hazırlanan “Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Enstitü Kurulu Toplantı Tutanağı” Enstitü Kurulu, Enstitü Müdürü Doç. Dr. Recai Coşkun’un başkanlığında toplandı ve maddeler sıralandı. Ders verecek eğitim üyelerinin isimleri ve hangi dersi vereceği de kaydedildi. Ali Erbaş’ın seçmeli ders olarak vereceği ders “Dinlerarası Diyalog” dersiydi.

Hristiyan’ı Aklamaya Çalışıyor

Ali Erbaş’ın editör ve yazarlığını yaptığı ve Açıköğretim Üniversiteleri’nde ders olarak verilen “Yaşayan Dünya Dinleri” kitabında da Erbaş’ın diyalog propagandaları bitmemekte, kitabın 230. sayfasında yer alan “Hıristiyanların İslâm'a Bakışı” başlıklı yazısında 1962-1965 yıllarında yapılan II. Vatikan Konsili’nde Dinlerarası Diyalog çalışmalarında Müslümanlar da alındığını ve Hristiyan’ın bundan sonra İslam’a karşı yaklaşımlarda yumuşama olduğunu vurgulamaktadır.

Erbaş’ın Savunması Bile Sahtekârca

Ali Erbaş, KADİP yönetim kurulu üyeliği için YeniBirlik Gazetesi ve medyamit.com sitesi köşe yazarı Murat Başaran’a bir açıklama göndermiş ve açıklamada “17-25 Aralık öncesi KADİP ile devletin ve hükümetin ilişkileri o kadar normal idi ki, kurucu başkanı Prof. Dr. Hacı Bekir Karlığa aynı zamanda hükümetin “Medeniyetler İttifakı” projesinin başına getirdiği kişiydi. Karlığa’ya 24 Aralık 2013’te Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi ve hâlen Başbakanlık Başdanışmanı olarak görevini sürdürüyor. Belki dinler tarihi hocası olduğum için ismim bu platforma bilgim dışında yazılmış. 17-25 Aralık’ın hemen ertesinde müdahale ederek ismimi sildirdim…” demiş. Bu yazı da gazetenin köşesinde yayınlandı. Bilgim dışında dediği KADİP üyeliği konusunda her hangi bir yaptırımda yahut açıklamada bulundu mu sormak gerek? Ayrıca Dinlerarası Diyalog çalışmalarının çoğunda ismi olan biri bu kadar “salak” mı ki ismini sildirdikten sonra yine ismini yazmış olsunlar? 17-25 Aralık’ın hemen ertesinde “müdahale ettim” diyen biri o yıla kadar Dinlerarası Diyalog için her türlü çalışmaya imza atmış. İddiasında samimi ise içine düştüğü durumun vahametini göremeyecek kadar aptalın biridir. Eğer samimi değilse zaten hocası gibi takiyecinin tekidir. Hali itibariyle her iki durumda da bu adama itibar edilmesi doğru değildir. Basiretsiz, ferasetsiz biri Diyanet’in başına geçmiştir diyebiliriz.
Üyelerin arasında Ali Bulaç, Arif Gökçe, Cemal Uşşak, Faruk Tuncer, İlyas Üzüm, Niyazi Öktem ile bir Hıristiyan olan Vatikan temsilcisi George Marovitch ve Dozideos Anagnasdopavlos ile bir Yahudi olan Yusuf Altıntaş yer alıyor ve bu isimlerin arasına üye olmadan Erbaş’ı nasıl alıyorlar, sormak gerek?


Hayrettin Karaman mı Yalancı Yoksa Erbaş mı?

Hayrettin Karaman, “Necat Konusunda Bir Tartışma” isimli yazısında diyalog toplantıları yaptığını ve bu toplantılara Ali Erbaş’ın da katıldığını söylüyor.(6) Ayrıca “Polemik Değil Diyalog” isimli kitabında da orada konuşulan mevzular yer alıyor. Hatta kitapta Erbaş’a da soru soruluyor. Şimdi sormak lazım; diyalogcu kankası Hayrettin Karaman mı yalancı yoksa “ismim bu platforma bilgim dışında yazılmış” diyen Erbaş mı?Gazeteciler ve Yazarlar Derneği’nin 1 Şubat 2006 tarihinde Cemal Reşit Rey’de düzenlediği “Dinlerarası Diyalog Paneli”nin moderatörlüğünü de Ali Erbaş yaptı. Yoksa bilgisi dışında mı moderatör yapmışlar Erbaş’ı!.. 2013’te gerçekleşen ve haberleri basında yayınlanan “Aileler Buluşuyor Projesi” isimli konferans, Kültürler Arası Diyalog Platformu (KADİP) ve Diyalog ve Dayanışma Derneği (DİDADER) işbirliğinde GVY’nin Kuzguncuk’taki yerinde yapıldı. Malumunuz olduğu gibi, haberde de geçtiği üzere “…herkesi kendi konumunda kabul etmelerinin amaçlandığı farklı din ve kültürlerdeki insanların bir araya gelmesi…” sözleri söylendi.

Diyalogcunun Kitabının Sunuş Yazısını Görmez Yazıyor

Diyanet Dergisi’nin -Haziran 2015- 294. sayısında Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları’ndan çıkan Nathan Lean’ın “İslamofobi Endüstrisi” kitabının reklamı yer alıyor. Kitabın sunuş yazısını da Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez kaleme alıyor. Diyanet Yayınları’ndan çıkan bu eserin sahibi Dinlerarası Diyalog için şunları söylüyor: “İslamofobik hisler güden liderleri oylarımızla tasfiye etmeli, onları fonlayan ve arkalayan gruplara baskı uygulamalıyız. Bu da, sivil haklarla ilgili çalışmaları olan gruplarla, barışı destekleyen ve nefreti önlemeye çalışan inançlar arası diyalog gruplarıyla iş birliği yaparak, yerel gazetelerde yorum sayfalarında makaleler yazarak, Müslüman arkadaşlar ve komşular edinerek, bilgi için doğru kaynaklara başvurarak, toplumun uzman olarak gördüğü, saygı duyduğu, eğitimli insanlardan daha fazla şeyler öğrenerek mümkündür.”

Diyanet’in Kur’an Mealindeki Diyalog Çalışması

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından çıkan ve çalışmasını Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Ali Özek, Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş ve Doç. Dr. Ali Turgut’un yaptığı “Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir” isimli kitapta “Dinlerarası Diyalog” aşılanıyor ve devamlı bu mesajlar veriliyor. “…Batılılar’ın Müslümanlığı Hıristiyanlığa karşı, Müslümanları da Hristiyanlara karşı tehlikeli bir güç olarak algılamaları, İslâm’a ve Müslümanlara karşı daha zalim ve haksız tavırlar sergilemeleri sonucunu doğurmakta; bu yüzden bir kısmı iyi niyete dayalı dinler arası diyalog ve benzeri teşebbüsler de ya sonuçsuz kalmakta veya Müslümanlar aleyhine bir komplo şüphesini haklı çıkaran işaretler taşımaktadır…”“…Hatta 64. âyetin tefsirinde açıklanacağı üzere Ehl-i kitaba yapılan diyalog çağrısını…”Yukarıda geçen Dinlerarası Diyalog propagandası yapan bu ekibin geçmişlerine ve şimdiki durumlarına da baktığımızda tamamen diyalogculuk çalışmalarına imza attıklarını ve FETÖ zihniyetini benimsediklerini görüyoruz. Meal-tefsir adı altında çıkarılan bu eser binlerce baskıyla satıldı. Başka bir yazıda değineceğimiz bu eserin toplatılması da elzem…

Tefsire M. Aydın’dan Kaynak Yapılıyor

Tefsirin birçok yerinde yapılan alıntıların kaynağı ise Vatikan’da misyoner teolog Montgomery Watt’ın doktora öğrenciliğini yapmış, devlet eski Bakanı ve AK Parti İzmir eski milletvekillerinden Prof. Dr. Mehmet Aydın’dan yapılıyor. Bakan Aydın, bu eserin Din İşleri Yüksek Kurulu onayından geçmek zorunda olduğunu ifade ederek tefsiri hazırlayan Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Mustafa Çağırıcı ve Prof. Dr. Sadrettin Gümüş’e 11 Mayıs 2001 tarihinde yapılan sözleşmeyle 300 bin dolarlık brüt ücretin ödendiğini kaydetti.“Kur’an Yolu Türkçe Meali ve Tefsir” isimli eseri hazırlayan dört profesörün, bilimsel çalışmalarla kendilerini kanıtlamış ve halen Diyanet’te görev yapan binlerce vaiz ve müftüyü yetiştirmiş bilim adamları olduğunu belirten Aydın, tefsirin kişisel görüşler içermesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Diyanet’in Sünni olmadığını, dini ayrılmalara gidildiğinde toplumsal birlik ve bütünlüğün tehdit edileceğini ifade etti.

Diyanet Hala Diyalogcuların Kitaplarını Satıyor

Fetö ve diyalogla alakalı çalışmalar yapanların neredeyse çoğunun Türkiye Diyanet Vakfı Diyanet İşleri Başkanlığı ve İSAM / İslam Araştırmaları Merkezi’nden çıkan eserleri mevcut. Misal olarak; Ali Bardakoğlu, Mustafa Çağrıcı, Şinasi Gündüz, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Hayrettin Karaman… Diyanet’te Fetö temizliği yapılacak olsa içeride kimse kalmayacak korkusu olmalı ki, tam teşekkül bir temizlik olmamış ki, hala başkanından kitap satışlarına kadar hiçbir değişiklik yapılmamış!Diyanet’te asıl değişimin 17-25 Aralık itibariyle olması ve Mehmet Görmez’in o andan itibaren FETÖ’ye karşı mücadeleye başlaması, Diyanet kurumunda ne kadar Dinlerarası Diyalog ile alakalı çalışma varsa hepsini sonlandırması gerekirken, 15 Temmuz’da da gerekeni gösterememiş hazırladığı FETÖ ile alakalı rapor da samimi bir şekilde yapılmamıştır.

FETÖ ile devleti barıştırmaya çalıştılar

Fetullah Gülen'in 17 Aralık 2017 darbe girişiminin ardından bir grup ilahiyatçı da devletle FETÖ’yü barıştırmaya çalıştı. Fetullah Gülen'in sağ kolu olarak gösterilen Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Şerif Ali Tekalan, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez'i ziyaret ederek Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıya yönelik söylemlerinden rahatsızlık duyulduğunu söyledi. Prof. Tekelan, özetle 'Bizler ilim adamı olarak bir şeyler yapmamız lazım' önerisinde bulundu.Prof. Görmez ise, 'Benim söyleyecek bir şeyim yok. Karşı taraf da 'firavun' dedi. O zaman müdahil olmadıysak şimdi de devreye girmememiz lazım' ifadelerini kullandı. Gülen'i kastederek 'Hocanızın adım atması lazım. 'Beddua yanlış oldu' desin. 'Biz bir ahlak ve hizmet hareketiyiz. Devletin şebekelerinde işimiz olmaz. Bizi seven bürokratlar varsa devlete tabi olmuyorlarsa bizden değildir' desin' önerisinde bulundu.Görmez'in bu sözleri üzerine Prof. Tekalan akil adamlar heyeti oluşturma teklifinde bulundu. Cemaat tarafından Zaman Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Mustafa Yeşil, bir dönem Kaynak Holding'in başında bulunan işadamı Mustafa Özcan ile Prof. Suat Yıldırım'ı önerdi. Görmez ise eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Prof. Hayrettin Karaman, Prof. Mehmet Akif Aydın gibi ilahiyatçılar ile eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ı tavsiye etti. Görüşmede Görmez ve Tekelan önerilen isimlerle akil adamlar heyeti oluşturulması konusunda anlaştı.Görmez, mutabakatın ardından Ali Bardakoğlu, Tayyar Altıkulaç, İsmail Kahraman, İbrahim Kafi Dönmez, Hayrettin Karaman ile Suat Yıldırım ve Mustafa Özcan ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Görüşülen isimler akil adamlar heyeti oluşturulmasına destek vereceklerini söyledi. Pensilvanya'dan 'Ameliyat başladı, ilaç tedavisine dönülemez!' mesajı gelince destek sona erdi.Meselenin neresinden bakarsak bakalım; Görmez’i ve Bardakoğlu’nu rahatsız eden şey aslında Fetullah Gülen ve Dinlerarası Diyalog faaliyetleri değil, beddua etmesi… Yani Gülen, yapıcı olarak yaklaşsaymış, bunların hepsi dünden razı olurmuş hükümeti Gülen’le barıştırmaya…

İslam Ansiklopedisi’nde Diyalog

Dinlerarası Diyalog propagandası İslam Ansiklopedisi’ne de bulaşmış vaziyette. Dinlerarası Diyalog çalışmalarıyla bilinen İstanbul Eski Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı ansiklopedide yer alan “Müsamaha” bahsinde, yine diyalog çalışmalarıyla bilinen Şinasi Gündüz de Misyonerlik bahsinde Dinlerarası Diyalog’un propagandasını yapmaktadır. (7)

Bekir Topaloğlu, M. Aydın, Ali Bardakoğlu, Bekir Karlığa ve daha birçok FETÖ-Diyalogcu tayfa ansiklopedide yer almaktadır. Türkiye Diyanet Vakfı’nda da hala kitapları bulunmaktadır. Ve hala Ali Bardakoğlu’nun “İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme” kitabının satışı yapılmaktadır.

Darbe Kadar Tehlikeli: Dinlerarası Diyalog

FETÖ darbesi kadar bile Dinlerarası Diyalog meselesi tehlikeli görülmüyor. Fetullah Gülen bu Hristiyanlaştırma projesini Türkiye'de Ehli Sünnet vel Cemaatin dışında hiçbir cenah sorun olarak görmedi. Hâlbuki 15 Temmuz Darbe Girişiminin amacı, “Dinlerarası Diyalog”u yaymak ve bu doğrultuda Anadolu'yu Hristiyanlaştırmaktı. Genel çerçeveden baktığımızda, aşağılık kompleksine kapılan bu güruh, İslam dinini, diğer tahrif olunan dinlerle birleştirmeye ve eşit görmeye çalışıyor ‘diyalog’ adı altında. Papa’nın başlattığı ve Feto Gülen’in elini öperek “misyonunuzun bir parçasıyım” dediği bu proje, İslam’la birlikte Türkiye’yi de değiştirmenin bir çabasıdır. Diyalog projesinin içerisinde takiyyecilikten şerefsizliğe, vatansızlıktan darbeciliğe kadar her şey mevcut. Yeter ki muradları yerine gelsin, olmayanı oldururlar, kitabına uydururlar!Ali Erbaş’ın da bu projenin içinde olduğunu düşünmemek hata olur. Çalışmalarını, hayatını bu projeye vakfetmesi; yazdığı makaleleri ve kitaplarındaki Dinlerarası Diyalog’u dinin bir gereği gibi göstermeye çalışması neyin ne olduğunu aşikâr etmektedir.

“Hadislerle İslam” Eserinde Diyalogcular Var

Mehmet Görmez’in “Hadislerle İslam” Külliyatı eserinin önsözünde “…Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Bardakoğlu projenin başlamasına ve hayat bulmasına vesile oldu. Bu özgün ve hayırlı çalışmaya katkı sunan herkese en kalbî şükranlarımı sunuyorum…” diyerek Diyalogcu Bardakoğlu’na teşekkür ediyor. Hayrettin Karaman, Şinasi Gündüz, Ali Erbaş, İ. Kafi Dönmez, Mustafa Çağrıcı’dan alıntılar yapıyor ve kaynak gösteriyor.Geçen sene hatırlayacağınız üzere, Mehmet Görmez’in Fetullah Gülen’e yolladığı mektup diye haberler gündeme gelmişti. Gerçekten yolladı mı yollamadı mı bilemeyiz fakat meseleye baktığımızda Feto Gülen’in beddua ederken hemen sağ omuzunun üzerinde yer alan kitaplıkta bu kitapların özellikle yer alması, içinde isim yazmasa da kendisinden büyüğe tazim olarak yazılmış olan bir mektubun olması da mektubun Feto Gülen’e yazıldığı şüphesini doğuruyor.

Diyanet’in “İlmi Dergi”sindeki Sapkınlar

Diyanet’in süreli yayınlarından 3 aylık çıkan “İlmi Dergi”de yer alan birçok yazının sahipleri diyalog için konferanslar vermiş kişilerden oluşuyor. Hatta yazıların geneline baktığımız zaman alıntıların ve kaynakların çoğu da Ehli Sünnet sapıklarından oluşmaktadır. İbni Teymiye’den Afgani’ye, Reşit Rıza’dan Abduh’a ve Mehmet Okuyan’a kadar birçok sapkın dergide yer almaktadır.Daha düne kadar içinize kadar giren ve hala da çıkmayan başta Ali Erbaş olmak üzere birçok FETÖ'cüyü barındırdınız ve barındırıyorsunuz. Fetullah Gülen'i hoca saydınız ve sapkınlığını görmezden geldiniz. Dinlerarası Diyalog'u desteklediniz. 15 Temmuz'da bile yeterli direnişi gösteremediniz ve milleti temsil edemediniz. Sizin din âlimi diye kaale aldığınız ve Abant toplantılarından çıkmayan Hayrettin Karaman'ı besleyip durdunuz.

Fıkıhçı dediğiniz adamın azıcık basireti, feraseti olsaydı Fetö Gülen'in sapkınlığını görebilirdi. Fıkıhçı demek dine gelecek zararları önceden tespit eder ve mani olur. Diyanet şimdiye kadar neye mani olabildi?Hatta Meridyen Derneği tarafından düzenlenen 'sonpeygamber.info' projesi kapsamında, 7. Hadis ve Siret Araştırmaları Ödülleri kapsamında Hayrettin Karaman’a 'Hadis ve Sirete Hizmet Meridyen Özel Ödülü verildi. FETÖ’nün yargılandığı dönemde Diyalogculara neyin ödülü veriliyor? Ayrıca 'sonpeygamber.info'ya girip aramalara bakarsanız hala Fetullah Gülen ve güruhuyla yapılan çalışmaları görebilirsiniz.(8)

Aralık 2017 tarihinde verilen Kudüs mevzuulu hutbe de baştan başa fecaat. İsrail Başkenti olarak gösterilen Kudüs meselesini ele alan hutbede Erbaş, nedense ne ABD’den ne de İsrail’den bahsetti. Hutbe dönüp dolaşıp müslümanlar birlik olalım iman kardeşliğini pekiştirelim diye bitiyor. Hutbenin amacı Müslümanları şuurlandırmak değil yani. Cumayı kurtarmak!.. Kudüs yakınması ve barış propagandası da yaptı hutbede. “...Barışı baltalayalanlara firsat verme...” diyor. Anlayamadığımız ise, ortada barışın olmaması. Güya barışın şehri olmaktan çıkmış Kudüs. Hangi barış, kiminle barış? Kudüsü bu hale kim getirdi, hutbede geçmiyor maalesef!(9)

Geçtiğimiz günlerde Ali Erbaş, Azerbaycan’ın başkenti Bakü'de düzenlenen "2017 İslam Dayanışması Yılı: Dinler ve Medeniyetler Arası Diyalog" Uluslararası Konferansı'na katıldı. Bu konferansın önceki çalışmalarına baktığımız zaman diyalog çalışmaları olduğunu görebilmek mümkün.(10)

Müslüman madem aynı yerden ikinci defa ısırılmaz, o halde feraset ve basiretle hareket edilmeli, ciddi bir şekilde çalışmalar güdülmeli, en ufak taviz verilmemeliydi fakat Diyanet, kuruluş misyonuna uygun hareket etmeyi tercih etmekte ısrarlı!

KAYNAKLAR:
1- İslam'la Yüzleşen Batı, Michel Lelong, Ufuk Kitapları, Çevr: Prof. Dr. Ali Erbaş, Sh. 14.
2- http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:RiDon6FwQj4J:fethullahgulen.com/tr/turk-basininda-fethullah-gulen/fethullah-gulen-hakkinda-kose-yazilari/1998-kose-yazilari/2528-Prof-Dr-Suat-Yildirim-Zaman-Ic-Diyalog-Tartismalari-Durulurken+&cd=15&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
3- Diyanet Aylık Dergi, Aralık 2012, s. 37
4- 23 Nisan 2000 tarihinde Samanyolu TV’de yapılan programdan alınmıştır.
5- Ali Erbaş “Protestan Reformu ve Martin Luther” isimli makale Dinler Tarihi Araştırmaları - III - Sempozyum, 09-10 Haziran 2001, Ankara. 2000. yılında Hıristiyanlık (Dünü, Bugünü ve Geleceği)
6- https://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/necat-ahirette-kurtulu-konusunda-bir-tartima-12421
7- İslam Ansiklopedisi, Mustafa Çağrıcı, Müsamaha maddesi, cilt: 32; sh: 73. Şinasi Gündüz, Misyonerlik, Cilt: 30; Sh: 199.
8- http://www.sonpeygamber.info/arama?q=fethullah%20g%C3%BClen
9- http://www2.diyanet.gov.tr/DinHizmetleriGenelMudurlugu/HutbelerListesi/Kapanmayan%20Yaram%C4%B1z%20Kud%C3%BCs.pdf
10- http://diyanet.gov.tr/tr-TR/Content/PrintDetail/11130

 

Baran Dergisi 572. Sayı