Saldırgan emperyalist ve siyonist sistemi koruyanlarla hainler, ABD Başkanı Donald Trump’a karşıdır bugün. Söylediği her şeye katılmak zorunda değiliz ancak kendisinin ABD’nin en iyi devlet başkanı olacağını düşünüyorum ben. Şayet “herkes için tek bir İsrail devleti” istiyorsa, iyidir ve bizim çıkarımızadır bu. Bir fedai kumandanı olarak bunu söylüyorum ki, Filistin’in kurtuluşu mücadelesine tüm bir hayatımı verdiğimden ve bundan dolayı hâlâ hapiste bulunduğumdan kimsenin kuşkusu yoktur muhakkak.

Benim mücadelem, “yahudilere karşı” bir mücadele değildir. Kaldı ki, Filistin’e giden yahudilerin çoğu, oraya gitmekten başka bir alternatiflerinin olmadığına inanıyorlardı. Üstelik, Birinci Dünya Savaşı öncesinden başlayarak Filistin’e giden ve bilâhare 1948’de İsrail devletini kuran siyonistler bile çoğunluğu itibariyle ırkçı suçlular değildi. Ne var ki, sonrasında ırkçı suçlular iktidarı ele geçirdi ve devleti onlar kontrol etti hep bundan sonra. İşte yine bu ırkçı suçlulardır masrafları karşılamaları için emperyalistlerin objektif müttefiki olanlar.
Yeri gelmişken, Arab ülkeleri, meselâ Suudî Arabistan, Körfez ülkeleri ve Mısır, silâhlanma için niçin o kadar para, niçin milyarlarca dolar harcıyorlar ki? Kiminle savaşmak için?.. Tek düşman İsrail olması gerekirken, bunların hiçbiri cesaret edemiyor oysa buna?.. Suriye’yi hariç tutuyorum ama onlar da İsrail’le savaşabilecek seviyede değil elbette. Öyleyse tüm bu manipülasyonlar, tüm bu yönlendirmeler niçin?.. Maksat, birilerine para kazandırmak tabiî. Hâlbuki Suriyeliler olsun, Iraklılar olsun, zamanında bedava veya üç kuruşa tonla silâh temin edebiliyorlardı Sovyetler Birliği’nden!..

Evet, mevcut durum itibariyle, her gün daha fazla gireceğimiz bir terör deliğine doğru ilerliyoruz hızla. Terör derken, basbayağı “terör”ü kastediyorum. Kaldı ki, tüm dünyadaki emperyalist ve siyonist saldırganlıklar tarafından provoke edilmiş bir terördür bu.

Bu vesileyle, neredeyse kırk yıl önce okuduğum bir haber geldi şimdi hatırıma. Şu ânki Hindistan’ın kuzey doğusunda bir kabile yaşıyor ve bunlar Doğu tarzı yaşayan, çoğunlukla çekik gözlü insanlar. Gerçi yahudi geleneğinde “kayıb yahudi kabilesi” gibi inanışlar da vardır ama bunlar köken itibariyle “yahudi” değil, “semitik” değil. Buna rağmen kendilerini dinen yahudi hissediyorlar ve Filistin’e, İsrail devletine gitmeleri söz konusu oluyor. İsrailli yöneticiler hemen atılıyor ve “gelsinler, gelsinler!” deyip kucak açıyorlar bunlara. Zira erkeklerini askere gönderecek, kadınlarına da ev işi yaptıracaklar. En ön safta savaştırabilecekleri askerlere ihtiyaçları var çünkü. Müslüman olmamak şartıyla, çalıştırmak için Afrikalılara falan da ihtiyaç duyuyorlar aynı şekilde. Resmî evrakları bulunmayan insanlara bile yine böyle göz yumuyorlar, çünkü sömürebilecekleri insanlara muhtaçlar.

Gelmek istediğim nokta şudur: Barış ve huzur getirmek için bile olsa, bir savaş verilecektir mutlaka. Benim sevgili ülkem, dünyanın en zengin ülkelerinden Venezüella bugün tam bir ekonomik karmaşa içerisindeyse, hükümetin yaptığı iki yanlış yüzündendir:

Birincisi, ekonomiyi sabote etmek veya yolsuzluk yapmak üzere devlete sızanlara engel olmamak; aynı şekilde, Venezüella devlet başkanının karısının yeğenleri gibi –ki ülke dışında yakalanıp ABD’ye götürülmüşlerdir- uyuşturucu kaçakçılığı falan yaparak ihtiraslarına yenik düşen aptal insanlara göz yummak…

Tamam, bu çerçevede manipülasyonlar da yapılıyor olabilir ama şayet insanlar bu tür manipülasyon tuzaklarına düşüyorlarsa, bu onların ideolojik, politik, inzibatî bakımdan ülkeyi kontrol edemediklerini de gösterir.

Dolayısıyla, ikinci yanlışları da odur ki, ülkelerinde asayişi sağlayamamışlardır. Oysa, devrim yapılan bir ülkede asayiş yoksa, o ülkede bir devrim de yoktur artık!..
Küba, emperyalistlerin tüm düşmanlıklarına ve –geçmişte Venezüella dahil- kendilerine tüm diplomatik kapılar kapatılmasına rağmen bugün bölgesinde tek başına ayakta durabiliyorsa hâlâ, işte bundandır, yâni ülkesinde asayişi sağlayabilmiş olmasındandır. Fakat buna rağmen tüm milletler, üstelik ülkelerinde bir devrim yaşanmamış ülkelerde bile herkes, Küba’ya ve Fidel Castro’ya bir sempati beslemiş, Che Guevara’yı bir kahraman olarak görmüşlerdir. Devletlerini tam olarak kontrol edebildikleri, asayişi tam olarak sağlayabildikleri için olmuştur bu.

Gönüldaş Erdoğan’a temas edeceğim bu vesileyle. Tekrar ediyorum; “Gönüldaş Erdoğan”. Zira, hepsine olmasa bile, aldığı siyasî pozisyonların çoğuna katılıyorum ben. İnşallah günün birinde –Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut sınırları içinde yaşayan tüm halkların haklarını teslim ettiğinde!- Gönüldaş Erdoğan’ın siyasî çizgisiyle yüzde yüz aynı fikirde olmayı da umuyorum. Ki, bu takdirde, -daha önce düşman ajanları tarafından öldürülmezse şayet- yaşça ne kadar olgun olursa olsun, ölene kadar devlet başkanlığını sürdüreceğini ümit ediyorum.

Evet, bir yandan ülkesindeki herkesin haklarını tanırken, diğer yandan da ülkesinde merkezî bir kontrolü ve umumî asayişi sağlamalıdır bir idareci. Sağda solda Erdoğan’ı diline dolayanlar muhtemelen abartıyor da olabilir, teferruatını Türkiye’deki kardeşlerim ve gönüldaşlarım elbette daha iyi bilir ama, yüzbinlerce kişiyi devlet kadrolarından attığı ve bir kısmını tutukladığı, böylece etkili bir temizlik gerçekleştirdiği görülüyor. Zira, asayişi mutlaka sağlamalısınız ülkede. Şayet asayiş yoksa, devrim de yoktur çünkü.

Gerek Venezüella’da, gerekse diğer Latin Amerika ülkelerinde demokratik seçimler neticesinde iktidara gelmiş sol kanattan hükümetler, tek tek iktidarı kaybediyor bugün. Niçin? Ülkelerindeki halkın emniyetini sağlayamadıkları için!.. Hâlbuki, ilk yapmaları gereken işti bu.

Lenin’i unutmayalım, Stalin’i unutmayalım, Ho Chi Minh’i unutmayalım, Kim İl-sung’ı unutmayalım. Çeşitli sömürgeci komşularla veya İngiltere, Fransa, ABD gibi sömürgeci güçlerle savaşan halkların devrimci kazanımlarını muhafaza etmek için, gerekirse en baskıcı sistem dahi olsa tatbikata konulmalıdır.

Karamsar değilim ama şu ân cezaevinde oluşum bile Venezüella’da iktidarda olanların ihaneti yüzündendir. Devlet başkanının kendisi yüzünden değil, tüm bir sisteme sızmış hainler yüzünden!.. Bunlar her yerdedir ve ceplerine para doldurmaktadırlar.

Şahsım için yapabilecekleri çok basit ve sadece birkaç imza atarak hâlledebilecekleri şeyler var ama bunu bile yapmıyorlar. Niçin? Çünkü söz konusu olan insan benim ve böyle yaparlarsa Amerikalılar ile siyonistlerin hiç hoşuna gitmez bu. “Siyonistler” dedim, zira ülkede hâlâ güçlüdür onlar. Başka hiçbir Arab ülkesinin cesaret edemediği şiddette Chavez’in iktidarı altındaki Venezeülla siyonist saldırganlığa karşı en etkili siyasî tavrı almış ülke olmasına rağmen hem de!.. Şimdi Venezüella da bunun bedelini ödüyor zaten.
 
25 Şubat 2017

Baran Dergisi 530. Sayı