İBDA-C davasından hüküm giyen gönüldaşımız Muhammed Topçu yeniden yargılama talebinde bulunmasının ardından tahliye edilmişti. Muhammet Topçu’nun yeniden yargılama talebinin kabul edilmesi, 28 Şubat’ın brifingli yargısı tarafından mağdur edilen yüzlerce Müslüman’a umut oldu. Bu meseleyi Muhammed Topçu’nun avukatı Abdullah Özbek Baran’a değerlendirdi.
 
Geçen hafta bir karar çıktı, Adalet Bakanlığı Bandırma Davası’nın dosyasını Yargıtay’a gönderdi; bundan sonraki süreçte neler yaşanacak hocam?
Dosya, Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine gönderilecek. Büyük bir ihtimalle bu daire dosyaya daha önce bakan 9. Daire olmayacak, çünkü Yargıtay’ın iç yapısı da değişti ve 9.Ceza Dairesi başka tür suçlara bakar hale getirildi. Yargıtay ilgili ceza dairesi bakanlığın vermiş olduğu bu kanun yararına bozma talebini kabul ederse, dosyayı bozacak, Bandırma’daki yerel mahkemeye tekrar geri gönderecek. Bandırma’nın önünde iki ihtimal kalıyor, ya “benim verdiğim karar doğrudur” diyerek direnebilir, ya da “bozmayı kabul ediyorum” diyerek dosyayı uyarlama açısından ele alabilir. Eğer öyle olursa da sanıklar ceza alsalar bile bu cezalar 1-2 senelik cezalar olabilir ve bu durumda da cezaevinde kalmaları gerekmez. İyi olan seçenek gerçekleşirse bu davadaki sanıkların en azından cezaevinde kalmalarını gerektirmeyecek tarzda bir sonuç bekliyoruz.
Bu hafta Muhammed Topçu’nun yeniden yargılama talebi kabul edildi. Bu kararın, diğer 28 Şubat mağdurlarının yargılanmalarında emsal olacağı düşünülüyor. Yani bu karar, cezaevinde tutulan altı yüz küsur Müslüman tutuklu ve hükümlü açısından ne gibi bir emsal teşkil edebilir?
Bu tahliyenin ardından bana Türkiye’nin muhtelif yerlerinden telefon edenler oluyor. Mesela Hizbullah davası vesaire hakkında da soruyorlar. Tabii ki bu karar diğer tutuklulara da emsal olabilir mahiyette bir karar. Ancak, 28 Şubat’ta ceza alan insanların hepsi örgüt üyeliğinden ceza almadı, değişik suçlardan ceza alanlar da var. Ama bu karar için şöyle düşünüyorum ben: İBDA-C örgütüne üye olmak suçu isnat edilen bu insanlara emsal olabilecek nitelikte bir karar. Ancak, adam örgüte üye olmanın yanı sıra başka suçlardan da ceza almıştır ve bunlara emsal olmaz. Burada düz bir mantık kuruluyor ne yazık ki.
Belli bir dönemde alınan kararlara mı emsal olacak? Netice olarak 28 Şubat yargılamaları adı altında resmi bir tasnif yok. İnsanlarda 28 Şubat zihniyetinin getirmiş olduğu bütün mağduriyetler bu emsal karar çerçevesinde giderilecekmiş gibi bir algı oluştu gazetelerde çıkan haberler sebebiyle…
İBDA-C örgüt üyeliğinden dolayı ceza alan insanlara emsal teşkil edecektir. İBDA-C ana davasında verilen karar için TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor, İBDA-C diye yasadışı bir örgütün olup olmadığını tartışmaya açtı. Diyelim ki ana davadan beraat kararları çıktı, bu kararın da anlamı şu olur; eğer böyle bir örgüt varsa bile, yani Salih Mirzabeyoğlu’nun liderliğinde bir örgüt varsa bile bunun yasadışı bir örgüt olmadığı... Böyle olunca da İBDA-C davalarının hepsi, hukuki şartların yoksunluğundan dolayı çöker, yani yeniden yargılama kararları vermek zorunda kalırlar; diğer taraftan bu karar, Hizbullah ve diğer davalar için kesin olmasa bile emsal teşkil edebilir. Bu gibi kararlar, daha genel bir ifadeyle, brifing verilmiş hakimlerin aldığı kararları da tartışmaya açabilir; ama sadece bu sonuç da yok.Biz  4 veya 5 gönüldaş için başvuruda bulunmuştuk, ancak ne yazık ki birinden müsbet bir sonuç alabildik. Neden diye soranlara da şu cevabı verebilirim: Çünkü her biri başka bir mahkemede ve kararlar mahkemenin inisiyatifine ve vicdanına kalmış… Yani mahkemeler içinde cumhurbaşkanının deyişiyle inlerine girilmemiş olanları var hâlâ ne yazık ki… Bu beraat kararını veren de İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesi ve bunlar sadece hukukî donelere bakarak bu karara ulaştılar, yani taraflı olmalarına gerek bile yok. Şu anki hukukî kaideler bile bu insanların suçsuzluğunu kanıtlamaktadır zaten. Bizim uğraşımız devam ediyor ve yılmadan diğer gönüldaşlar için de aynı cehdi göstererek çalışıyoruz. Algı meselesine gelirsek; benim verdiğim bazı mülakatlarda da sanki 28 Şubat kararlarının tümü çökmüş gibi bir algı oluşturuldu. Bunun sebebi de gazetelerin haberleri verme şeklidir. Böyle bir şey şu anda söz konusu değil ne yazık ki, keşke olsaydı… Sayın cumhurbaşkanımızın bir televizyon programında “mağduriyeti olanlar varsa gelsin bize müraacat etsin” diye ortaya attığı genel bir ifade vardı. Biz de bu çerçevede müracaatımızı gerçekleştirdik. Bu karar bizim için çok kıymetli ama diğer arkadaşlarımız için de müsbet sonuçlara ulaşmak için çabalıyoruz ve ben inanıyorum ki 3-5 arkadaş için de benzeri bir karar çıksa, inşallah bu bütün bir davayı müsbet yönden etkileyecektir. Bir kartopu etkisi oluşturacaktır.
Bu karar da birkaç soruyu beraberinde getiriyor; şu anda 28 Şubat darbecileri yargılanıyor, bu davanın ne kadar ciddi bir şekilde yürütüldüğü muamma. Bu insanların yok yere mağdur edildikleri bir bir ortaya çıkarken, bu mağduriyetlerin oluşmasına sebeb olan 28 Şubatçılar ne zaman cezalarını çekecekler? Bu gün medya, sermaye, finans ayakları göz ardı edilerek 28 Şubat’ın bütün sorumluluğunun askerlerin üzerine yıkılması ne kadar doğrudur?
Eğer, 28 Şubat ile ciddi bir şekilde hesaplaşılmazsa, bu durum hükümeti de, bu insanları da ve halkı da ciddi anlamda etkileyecektir. Ben Ankara’da görülmekte olan davaların da yeterli oldukları kanısında değilim… O yüzden bir an önce 28 Şubat, Paralel Yapı ve Ergenekon gibi davalar nihai sonuca erdirilmelidir. Bir de bunun medya ayağı var, finans ayağı var; sadece askerler bazında bir ihanet şebekesi değil 28 Şubat. “28 Şubat bin yıl sürecek” dediler, bin yıl geçmedi ama 18 yıl sonra bile hükümleri devam ediyor… O yüzden bu hüküm ve sonuçları ortadan kaldırabilmenin yollarını bulmak lazım. Biz de böyle kazıya kazıya değil de taleplerde bulunarak işimizi yürütebilmeliyiz. Zaten TBMM’deki ilgili komisyonca da bu kararların ne kadar sakat olduğu belirlenmiştir. Bunun için de özel bir hüküm getirilir ve içerideki insanlar için de infaz kararları durdurulur. Dolayısıyla 28 Şubat’ı gerçekleştiren insanların ortalıkta elini kolunu sallayarak dolaşması, 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilememiş olması 28 Şubat ile mücadele söyleminin altının ne kadar boş olduğunu göstermektedir. “Çözüm Süreci” deniliyor ve çok da değer veriliyor; ama bu sürecin nihayete erdirilmesi için bile 28 Şubat’ın çözülmesi gerekiyor. Özel Yetkili Mahkemeler ortadan kaldırıldı; ama DGM’ler de özel yetkili mahkemelerdi. Şimdi onların verdiği kararları nereye koyacaksın? “Hukuk devletiyim” diyorsan bunları ve bunların kararlarını ortadan kaldırmak zorundasın. Adamlar brifing almışlar ve bunlar hakkında resmi belgeler de var!
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Hayır, teşekkür ederim.
Biz de teşekkür ederiz.