Türkiye’de siyasî tartışma ve kavgaların temelinde sistem-hukuk ve ahlâk yokluğu görülmektedir. Öyle ki hukuk, bir tarafın maşası ve silahı olmuş ve adalet uzak diyarlara sürülmüş. Gücü eline geçiren, hak-hukuk gözetmeden karşı tarafa uyguluyor.
Hukuk ve adaletin hâli-pür meâlinin en iyi görüldüğü müşahhas hadise ise Mirzabeyoğlu davasıdır. 1998 yılı sonunda gözaltına alınıp 2001’de idam cezası verilen ve 14 sene hücrede olmak üzere 16 senedir cezaevinde yatmakta olan ve üstelik Telegram işkencesine maruz kalan mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’na şu ana kadar hukuk ve adalet erişebilmiş değil.
Biz bu yazımızda Bandırma İBDA-C koğuşu İsyan Davası’ndaki hukuksuzluklara değineceğiz. 33 İBDA-C tutsağına, birini şehid edip 32’sine toplam 228 yıl ceza veren sistemi konuşacağız.
Hatırlatalım, 2000 yılında, 10’un üzerinde cezaevine, Hayata Dönüş-Noel Baba Operasyonları kapsamında Jandarma tarafından baskınlar düzenlenmişti. Bunlardan biri de 5-7 Ocak 2000 tarihinde Bandırma İBDA-C koğuşlarına yapıldı. Hücre tipi cezaevlerine gitmek istemeyen Müslüman mahkumlardan Hasan Meriç isimli gönüldaş Jandarma kurşunuyla şehid edilip, bir çoğu kurşunla olmak üzere 15 gönüldaş yaralanmıştı. Devlet, yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabı, üç gün boyunca koğuşlara girmek için askerin tahrip ettiği ve yer yer yangın çıkardığı hadiseleri tek yanlı tutanaklarla mahkumlara yıkmıştı. Ve akabinde açılan isyan davası 2005 yılında ağır cezalarla sonuçlanmış ve bu cezalar yeni TCK uyarınca hafifletilecek ve zamanaşımından düşülecek yerde, 15 Aralık 2012’de tekrar verilmiş ve paralel yargının karargahı olduğu söylenen Yargıtay 9. Ceza Dairesi de 25.12.2013’de bu hukuksuzluğu onamıştı.
Hayata Dönüş-Noel Baba operasyonları vesilesiyle Türkiye’de 10-15 cezaevine kanlı baskınlar düzenlenmiş, 30’un üzerinde ölüm ve yüzlerce yaralanma olmuştu. Ve açılan davaların çoğu zamanaşımından düşmüştü. Bandırma İsyan davası hariç. Şu an Hayata Dönüş Operasyonlarından cezası infaz edilen tek dava Bandırma İsyan Davasıdır. Tamamen benzer olan öbür isyan davalarının çoğu zamanaşımından düşmüş olup bir kaçı halen devam ederken birinin de infazı durdurulmuştur. Kısaca bu davalara değinmekte fayda var. Çünkü “Yargıda Birlik İlkesi” açıkça ihlal ediliyor. Yargıtay bütün bu benzer davaları zamanaşımından düşürürken Bandırma İBDA-C davasını her ne hikmetse onaylamıştır. Tamda suç tarihinden 13 yıl sonra. 19 Aralık 2000 tarihli çoğu sol görüşlü mahkemelere yönelik Hayata Dönüş Operasyonları Davalarının toplayabildiğim bilgileri şöyle
• Bayrampaşa Cezaevi İsyan Davası, Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesince 2008 yılında zamanaşımından düşürüldü. Silahlı isyan diye açılan dava, “silahların sanıklar tarafından kullanılıp kullanılmadığı tespit edilememiş” denilerek “silahsız isyan” şeklinde değerlendirilip dava zamanaşımından düşürülmüştür.
• Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi, 16.09.2008 tarihli kararı ile beraat verdi
• Ümraniye Cezaevi isyan davası, İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesinde hâlen devam ediyor. Uzatılmış zamanaşımına girecek.
• Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi 2006 yılında beraat verdi.
• Ceyhan I. Asliye Ceza Mahkemesi 2009 yılında zamanaşımı kararı vermiştir.
• Çankırı Asliye Ceza Mahkemesi 2010 yılında zamanaşımı kararı vermiştir.
• Noel Baba Operasyonu da denilen (1999-2000 tarihleri) Metris İBDA-C İsyan Davaları ise şöyle: Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Dosya No: 2000/285) sanıkların bir kısmına 3 yıl 2 ay ceza verdi. (İsyandan 1 yıl 6 ay, tahribattan 1 yıl 6 ay olmak üzere) bir jitem itirafçısının ifadeleri üzerine ise 2012 yılında infazlar durdurulup yeniden yargılama başlatıldı… Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi ise, “silahsız isyan” diye değerlendirip 7,5 yıl üzere zamanaşımından düşürdü. Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesi ise, bir kısım sanıklara ceza verdi. Yeni yasaya göre isyandan 1,5 sene verdi. Diğer suçlardan ise beraat verdi… Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde asker rehin alma davası hâlen devam ediyor
• Bandırma İBDA-C isyan davasında ise (5-7 Ocak 2000), 12 yıl sonra, TÜM SANIKLARA, 6 yıl 8 aydan başlamak üzere 11,5 yıla kadar toplam 228 yıl ceza verildi. Bu listeden de anlaşıldığı üzere, Bandırma davası vesilesiyle, “yargı birliği ilkesi eşitlik ilkesi, kanunilik ilkesi, eşit suça eşit ceza kuralı” gibi temel ilkeler ihlal edilmiştir.
• Yakup Köse ve Ercan Bucak isimli gönüldaşlar isyan olduğu iddia edilen koğuşa hastane dönüşü tekrar sokulmuştur.
• Tutanaklar asker tarafından tek taraflı tutulmuş ve mahkeme başka bir delili tahkik etmemiştir. Eksik soruşturma yapılmıştır.
Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığı şeriat korkusunu o raddeye vardırıyor ki, “sanıkların eyleminin kül halinde Devletin Temel Anayasal Düzenini ortadan kaldırmak amacıyla mensubu oldukları İBDA-C örgütü emirleri doğrultusunda eylem yaptıkları, TCK 146. maddeleri gereğince yargılanmaları gerektiği kanaatiyle” yani idamdan dava açılması düşüncesiyle dosyayı İstanbul DGM. Başsavcılığına göndermiş fakat patlayıcı ve kesici delici aletler davası İstanbul’da açılarak (daha sonra zamanaşımından düşmüştür) isyan ölüme neden olma davaları için dosya geri gönderilmiştir. Ölüme neden olma ise, askerin vurduğu fakat gönüldaşlara yıkılmak istenen şehid Hasan Meriç davasıdır. Takipsizlik verildi. Şehid Hasan Meriç yakınlarının suç duyurusu (2011 yılında yapıldı) ise Bandırma Savcılığı tarafından kapatılmış vaziyettedir
Bandırma 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise gerekçeli kararında şeriat korkusunu şöyle dile getirmiş: sanıkların toplu olarak devletin temel anayasal düzenini ortadan kaldırmak amacı ile mensubu oldukları İBDA-C örgütünün emirleri doğrultusunda eylem yaptıkları, bu konuda haklarında DGM de dava açıldığı…
Seyfi Oktay dönemin atanan hakimlerden olduğunu bildiğimiz Bandırma 2. Asliye Ceza Hakimi Yusuf Özgan ise, sanıkların lehine kanun yorumuna sapmamak için kanun maddelerini karıştırarak en üst sınırdan ve nitelikli halleriyle kararı vermiş ve yüksek mahkeme denilen Yargıtay ise, Başsavcılığın zamanaşımı dolduğuna dair tebliğnamesine rağmen kararı onamıştır.
Bandırma Davasına Yakup Köse’nin mazlumluğu edebiyatından yola çıkarak sahip çıkan aydın ve yazarlar olmaktadır. Bilhassa İslâmcı bilinenlerin işin sistem sorunu olması İslâm nizamı tesisi yönünü bu vesileyle işlemesi gerekir. 28 Şubat’a ve Kemalist zulme direnen İBDA hareketinin zindanda bile davasını onurunu dik tutmasının anlaşılması gerekir. Çünkü o günler olmasa bugünlere gelinemez, küfür geriletilemezdi.
Bandırma Cezalarını Aylık dergisi Şubat 2014 sayısının kapağında, “Boyun Eğmek Tapınmaktır; Boyun Eğmeyeceğiz!” başlığı ile vermiş, keza haftalık Baran Dergisi ise 378. Sayısının kapağında cezaların infazlarının başlaması haberini şöyle duyurmuştur: “Bir TC. klasiği: 32 Müslümana 228 yıl ceza Al sana 28 Şubat”.
İslâm davası için can vermeyi her şeyden aziz bilmeliyiz. Bu açıdan Bandırma Cezaevinde jandarma kurşunuyla şehid edilen gönüldaşımız Hasan Meriç’i de sık sık anmalıyız! Bu dava uğrunda can vereceklerin sayesinde Müslümanlığımızı biraz daha rahat yaşadığımızı ve başımızın daha dik olduğunu unutmamalıyız! Belki şehidimizi ve şehidlerimizi unuttuğumuz için bu haller başımıza geldi veya başka musibetler gelecek diye de düşünmeliyiz! Ilımanlaşan Müslümanların ve gönül bağını kaybeden gönüldaşların halinden, samimiyetsiz İslâmcılık ve ehliyetsiz İBDA’cılıktan Allaha sığınırız!
Şehidler başımızın tacı, cezalar ise nefsimizin kırbacıdır.


 
Baran Dergisi 379. Sayı.