Bir buçuk ay evvel bir basketbol müsabakasında çıkan kavganın haberine rast gelmiştim. Gözü morarmış ve parmağı kırılmış bir hanım, ismini de vererek falanca şahsın kendisine saldırdığını, darp ettiğini, şikâyetçi olduğunu söylüyordu. Bu habere tesadüf eden herkes gibi, ben de gördüğüm bu manzaraya nisbetle böyle gaddarca davranılmasından rahatsız olmuştum. Fakat yine de şuurumda kesin bir hükme açık kapı bırakmıştım. Gözlerimizle gördüğümüz ile hakikat arasında zannettiğimizden daha da büyük farklılıklar olabileceği ihtimalini çoğu zaman unutmamaya çalışırım. Çünkü biliyorum ki, çocuklarını okuldan almak için bekleyen bir adamı örgüt hücresinde, memleketini savunmak için savaşan bir adamı sıçan deliklerinde yakaladıklarını iddia eden ve bu iddialarını birçok görüntü bombardımanı ile insanların hafızasına kazıyarak buna inandırmayı başarmış devletler vardır… Zaten, sadece bir gün sonra suçlanan şahıs kendisine saldırıldığını, darp edildiğini iddia edenin kendisine saldırırken yaralandığını, hâdiseyi çarpıttığını söyleyerek elinde bulunan kamera kayıtlarını aynı haber kanalında gösteriyordu. Hakikaten, ilk başta suçlanan şahsın söylediği gibi, morarmış göz ve kırık parmakla bizi etkisi altına alıvermiş olan ablamız bir arbedenin ortasına freni patlamış kamyon gibi, Fransa’yı tekrar kurtaracak yeni Jean d’Arc gibi dalıyor ve o kalabalık içerisinde kimin ona vurduğu belli olmayacak şekilde yaralanarak gerisin geri bir köşeye düşüyordu. İşin tuhaf tarafı, bu ablanın içine daldığı kalabalığın çoğunluğu, bizim suçlu zannettiğimiz fakat azıcık dikkatle baktığımızda kendisini korumaktan başka bir şey yapmayan şahsa saldırıyordu… Yani suçlayan ile suçlanan bu arbede esnasında bırakalım temas etmeyi, birbirlerine yakın mesafelere dahî girmemişlerdi ve şiddet uyguladığı söylenen şahıs şiddete maruz kalmıştı…

Eğer bu meseleye hukukî açıdan bakarsak memleketimiz bu tip hâdiselerin kaynadığı uçsuz bucaksız bir ovadır. 20 yıl evvel yapılmış olan darbenin mağdurlarını bile yüksek hukuk normlarımız sayesinde hâlâ hapishânelerde tutmayı başarıyoruz. Ergenekon meselesi ve davalarında bizatihi kirli olduğunu bildiğimiz yüzlerce insan arasından mağdur türetmek de memleketimiz hukuk camiasına nasib olmuştu… Neyse, biraz evvel bahsettiğim basketbol müsabakası etrafında gelişen basit hâdise bana başka bir müsabakanın, beyzbol maçının kilit noktası olduğu bir hukuk skandalını hatırlattı; hukuk ile skandal’ın tahin ile pekmez misâli ayrılmaz bir ikiliye dönüşmesi sadece bizde değil dünyanın her bir tarafında aynı maalesef…

Juan İgnacio Catalan 1978 senesinde Los Angeles’te doğdu.  Ağabeyi ile birlikte araba teyplerini çalmak gibi ufak tefek hırsızlıklar yapmış ve bu yüzden de bir kez tutuklanmıştı. Ama Juan bu işlerde bile arabada beklemekten öte başka bir suça karışmamıştı. Babasının tamirhanesinde çalışıyor ve hayatını bir düzene sokmak için çabalayıp duruyordu…
12 Ağustos 2003 senesinde ayrı yaşadığı eşini aradı ve yanına gelmek istediğini söyledi. Evden çıkar çıkmaz kapısının önünde hazır bekleyen polisler onu bir anda yüzükoyun caddeye yatırarak tutukladı. İddiaları 12 Mayıs 2003’te 16 yaşındaki Martha Puebla isimli bir genç kızın öldürülmesiydi. Martha Puebla aynı zamanda, Juan’ın ağabeyinin cinayetten tutuklandığı bir davadaki tek tanıktı…

Juan’ın kuzeni ona bir savunma avukatını tavsiye etti. Todd Melnick isimli bu avukat Juan’ın davasını aldığında çok şaşırdı. Çünkü bu dava etrafındaki bütün kanaat ve deliller Juan’ın aleyhineydi; üstüne üstlük savcılığın elinde Martha Puebla’ya Juan’ın ateş ettiğinin görgü şahidi bile vardı. Ve Juan’a karşı davayı yürüten cinayet savcısı meslek hayatındaki hiçbir davayı kaybetmemişti…

Melnick sadece gözüne değil kalbine de itimat eden bir avukattı. Zaten böyle düşünmese kaybetme ihtimâlinin yüzde doksan dokuz nokta dokuz olduğu böylesine bir dava üzerine çalışmayı kabul etmezdi. Juan İgnacio Catalan avukatı Todd Melnick’e suçsuz olduğunu ve cinayetin gerçekleştiği gün küçük kızı ile birlikte LA Dodger ile Atlanta Braves takımları arasında oynanan beyzbol maçında olduğunu ısrarla iddia ediyordu. İşin tuhaf tarafı bu maçın biletlerini annesinin gitmeyeceğini bilse de anneler günü için hediye olarak almıştı. Melnick için işler bir anda kolay bir hâl almıştı; o gün maçta olduğunu kanıtlayabilirse Juan’a yapılan suçlamaları düşürebilirdi. Avukat, Juan’ın hanımı Alma’dan maçın biletlerini bulmasını istedi. Ev altına üstüne getirildi ve üzerinde Dodgers yazan bir zarfın içerisinde üç bilet bulundu… Mahkeme, biletin olmasının Juan’ın maça gitmiş olduğu anlamına gelmeyeceğini, orada olduğunun ispat edilmesini istedi. Bunun üzerine Melnick, Dodgers’ın kıdemli başkan vekili Sam Fernandez ile irtibata geçerek stadyuma gitti. O günün kamera kayıtlarını alarak 56.000 kişi arasından Juan’ın orada olduğunu doğrulayabilecek bir şahid bulmak için hararetli bir çalışmaya başladı. Onun küçük kızıyla birlikte oturdukları tribünü bildiğinden bazı hesaplamalarla şu neticeye ulaştı ki, maç esnasında ne vakit solak olmayan bir beyzbolcu vuruş yapsa kamera açısı Juan’ın oturduğu taraftaki kümeyi gösteriyordu. Üç saatlik maçı ağır çekimde tetkik etmesi yirmi dört saat sürmüş ve sonunda Juan’ın o gün orada küçük kızıyla bulunduğuna dâir bir görüntüye ulaşabilmişti...

Bununla beraber onun karşısında ve yakın çevresinde olabilecek tribünleri tespit ederek bazı görgü şahidlerine ulaştı fakat onlar gördüklerinin Juan olabileceğini doğrulayamayacaklarını, maça konsantre olduklarını söylediler… Melnick elindeki görüntüyü mahkemeye sunarak savunmasına devam etti.

Mahkeme küçük kızın tanıklığını zayıf bulmakla beraber Juan’ın kameradaki görüntüsünü de net olmadığı sebebiyle kabul etmedi. Davanın bu aşamasında işleri çözdüğünü düşünen Todd Melnick için her şey tersine döndü ve dava da başladığı yere geldi; yani deliller ve kanaâtlerin tümünün sanığın aleyhine olduğu noktaya…

Melnick, Juan ile Dodger maçının olduğu güne dâir tekrar tekrar konuştu ve bazı teferruatlar üzerinden giderek o gün maç esnasında Juan’ın kızı için dondurma ve şeker almak için gittiğini, geri döndüğünde ise güvenlik görevlilerinin TV komedi programlarından birisinin çekimleri için bir süreliğine onların oturduğu taraftaki koridoru geçişe kapattığını öğrendi…
Bu ipucunu kovalamak için stadyuma tekrar dönen Melnick 12 Mayıs günü stad girişlerinin bir kopyasını alarak o gün çekim yapan yapım şirketine ulaştı ve şirketin HBO TV kanalı için bir program yaptığını öğrendi. Bu komedi programı, bir vakitler bütün dünyada meşhur olmuş Seinfield’in yapımcısı Larry David’e aitti. Todd Melnick o güne ait çekimlerin kopyalarını alarak görüntülerde Jaun’ı bulmaya çalışacaktı. 6 dakikadan oluşan sekiz beta kasedi inceledi ve tam da Larry David stada sırtını dönmüş vaziyette merdivenlerden yukarı çıkarken Juan ile kızının bir anda kamera açısına girdiği ve koltuklarına oturmak için çekim yapılan koridordan geçtiğini gördü… Kasetleri tekrar tekrar seyrederek Juan ile kızının bulunduğu iki sahne daha bulan Melnick onların o gün saat 20:55 ile 21:15 arasında orada bulunduklarını deliller arasına sokarak davasının nirengi noktasını bu video kasetleri saydı…

Fakat savcılık, cinayetin akşam 22:23’te işlendiğini ve sanığın 21:15’ten sonra cinayet mahalline rahatça gidebilecek süresi olduğuna mahkemeyi ikna edebildi…

Melnick açısından işler yine başladığı noktaya dönüyor gibiydi ve bu sefer de Juan’ın Dodger Stadyumu çevresinde saat 21:15’ten sonra da kaldığını ispat etme çalışma aşamasına dönüştü…

Todd Melnick Amerika’da kamuoyunu epeyce meşgul eden O.J. Simpson davasındaki bir telefon meselesinden yola çıkarak baz istasyonları vesilesiyle Juan’ın orada olduğunu ispat edebileceğini düşündü; telefon şirketine başvurularak gerekli izinler alındı ve saat 22:10’da yani cinayetten 13 dakika evvel eşiyle konuştuğu ve o sırada stadyum çevresinde olduğu baz istasyonlarının yolladığı pinglerden yola çıkılarak ispatlandı. Davaya bakan hâkime hanım bunun yeterli bir delil olduğunu kabul ederek Juan hakkındaki suçlamaları düşürdü ve idam edilmeyi bekleyen sanığın bir anda serbest bırakılmasına karar verdi…

Bizim bir çırpıda aktardığımız bu hâdiseler dizisi Todd Melnick’in gece gündüz durmadan titizlikle çalıştığı beş buçuk aylık bir zaman zarfında gerçekleşti. Mahkeme, en azılı mahkûmlar arasında beş buçuk ay hapis yattıktan sonra tahliye edilen Juan’a Los Angeles Emniyet Müdürlüğü tarafından 250.000 dolar tazminat ödenmesine karar verdi. Onun salıverilmesinden bir yıl sonra çete üyesi olduğu söylenen Raul Robledo, Martha'nın katili olarak tutuklandı…

Baran Dergisi 576. Sayı