(Av. Güven Yılmaz, Lübnanlı bir gazeteci olan Lena Hüseyin’in Av. Ahmet Arslan’a bir mesaj göndererek Al-Akhbar gazetesi için Carlos ile bir röportaj yapmak istediğini söylüyor. Hüseyin’in Fransızca olarak bazı sorular gönderdiğini ileten Güven Yılmaz, bu soruları Carlos’a yazılı olarak ulaştıracağını bildiriyor. Carlos da bu röportaj talebine olumlu bir cevap veriyor. Ayrıca Güven Yılmaz, Carlos’a, mukaddes topraklarda bulunan Av. Ali Rıza Yaman’ın selâmlarını iletiyor. Akabinde Carlos, mutad konuşmasına başlıyor.)
***
Baran Dergisi’nin 644. sayısı elime ulaştı. Derginin kapağında kendi fotoğrafımı ve Fransa’nın bana karşı uygulamış olduğu sansürden bahsedildiğini gördüm. Yine derginin ikinci sayfasında bulunan önsözde Fransa’nın benim makalelerime uyguladığı sansürün detayından bahsediliyordu. Baran’ın bana verdiği bu destek beni gururlandırdı. Bana yapılanın kabahatlisi doğrudan Fransız insanı veya Fransız hükümeti değil, gönüllü olarak Siyonist ajanlığı yapanlar. Elbette, her ne olursa olsun biz mücadelemize devam edeceğiz. Bir ülke olarak Fransa’yı seviyorum; fakat ne yazık ki Fransa Fransızlar tarafından yönetilmiyor.

Türkiye’ye gelecek olursak; Türkiye’ye karşı Kürtler üzerinden bir oyun oynanıyor. Siyonistler ve emperyalistler Kürtleri manipüle ediyor; fakat esasında hem Türklerin, hem de Kürtlerin düşmanıdır onlar. Daha evvel bu meselenin çözümü noktasında Türkiye adımlar atmıştı. Bu adımlar emperyalistlerin müdahaleleri sebebiyle akamete uğradı. Kürt meselesinin çözümü için yeni bir süreç başlatılabilir ve bu sürece Abdullah Öcalan da dâhil edilebilir. Hâlihazırda cumhurbaşkanı olan gönüldaş Erdoğan, Türkiye’nin bugüne kadar en fazla desteğe sahip olan lideri. Bu güçle beraber Türkiye’ye karşı girişilen işgal teşebbüsüne karşı direniyor. Şüphesiz Türkiye halkının hepsi tarihteki büyük imparatorluk günlerine özlem duyuyor. Bu hayalin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye’de tüm kesimlerin birlik olmasını sağlayıcı adımlar atılmalı; tüm siyasî, dinî ve etnik azınlıklara sahip çıkılmalıdır.

Türkiye hükümetinin dış politikada Venezüella’nın Bolivaryan hükümetini ve devrimini desteklemesi harika bir gelişmeydi. Çünkü Türkiye’yi de tehdit eden emperyalistler Venezüella’ya saldırıyordu. ABD’nin siyasî laboratuvarı olan Güney Amerika’da, Venezüella’da, ABD muhalif bir lideri kendi kendine devlet başkanı atayarak darbe teşebbüsünde bulundu. Gördüğüm kadarıyla Gülenistler Türkiye’de hâlâ aktif durumdalar. Venezüella’da olduğu gibi Türkiye’ye yönelik de ekonomik saldırılar sürecek, farklı yöntemler icra edilecektir.

Saldırı sürecinde Venezüella hükümeti birçok hata yaptı. Geçmişten gelen bozulmanın önüne geçemedi. Müteaddit kere söylediğim üzere benim burada cezaevinde tutulabiliyor olmam da bu bozulmanın bir neticesi. Venezüella hükümeti benim memleketime iadem hususunda Fransa’ya gerektiği gibi teklif ve baskıda bulunamıyor. İdeal bir mahkum olmama, tehlike doğurabilecek şeylerden kaçınmama rağmen şartlarımın da Fransa tarafından iyileştirildiği söylenemez. Artık buradan memleketim Venezüella’ya, ardından İstanbul’a, Beyrut’a, Şam’a ve benim için ehemmiyetli olan diğer yerlere gidebilmeyi arzu ediyorum. Tabiî bunun önündeki en büyük engel emperyalistler adına iş yapan hainler.

Burada, bu kötü şartlarla cesur avukatlarımın ve Türk gönüldaşlarım desteği sayesinde mücadele ediyorum. Benim burada olmama sebep olanlar, Türk halkının, tüm Müslümanların, Venezüella halkının olduğu kadar Fransız milletinin ve Batı toplumlarının da düşmanıdır. Benim burada ölmemi istiyorlar; beni öldürmek istiyorlar! 

La ilahe illallah, Muhammedün resulullah!

Allahu Ekber!
 26.05.2019


Baran Dergisi 646. Sayı