Rus klasik müziği, tıpkı Rus romanları gibi insanı derinden etkiler… Rus klasik bestecilerinden bahsederken, Sovyetler Birliği’ni ayrı, evvelini ise ayrı kefeye koymakta fayda var. Josef Stalin dönemindeki sanatkâr besteciler resmî ideolocyayla “uyumlu” eserler icra etmek zorundaydılar. Sanatın rejim eliyle yönlendirildiği o demlerde, Ermeni bir besteci parlayıverdi Moskova’da: Aram Haçaturyan. Meşhur besteci Gürcistan-Tiflis’te doğup, genç yaşta Moskova’ya gitmiş, orada yetişmiştir.  

Haçaturyan, Ermeni ezgileriyle Rus klasik müziğin romantik ananesini mezcetti; böylece iki farklı rengi karıştırarak ortaya yeni bir usûl çıkarttı. Bu sayede dünyanın farklı yerlerinde alaka gördü. Besteciliğinin yanı sıra başarılı bir orkestra şefi olan Haçaturyan 1951 yılında Moskova ve Viyana’da yüzyılın en iyi bestecisi ve şefi ödülünü aldı. İki kez Stalin ödülünü almış, Ermeni ulusal marşını bestelemiş ve birçok film müziğine imza atmıştır.Sanatçı müzik dünyasında yalnızca halk müziğinin temalarını senfoniye döken bir besteci değil, aynı zamanda yaşadığı yüzyılın yetiştirdiği en genç besteci olma özelliğini taşıyor.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Rusya’da sanatçılar üzerindeki baskı hayli arttı.Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbürosu, Dmitri Şostakoviç, Sergey Sergeviç Prokofyev’in bestelerine yaptığı gibi Haçaturyan’ın eserlerine de sansür koydu. Haçaturyan’ın besteleriyle haşır neşir olanlar, içinde barındırdığı Anadolu ezgilerini hemen fark ederler. Zira Müslüman Türk’ün hâkimiyeti altına girene kadar tüm milletler tarafından ezilen Ermeniler, Osmanlı döneminde Millet-i Sadıka olarak anılmış, Osmanlı milletinin önemli bir parçası kabul edilmişti. Birçok meselede olduğu gibi musikide de Anadolu’nun hususiyetlerine yabancı kalmaları beklenemezdi.

Haçaturyan, Rus Yazar Mihail Larmendov’un “Maskeli Balo” isimli oyununa atıfla bir beste yaptı, 1942’de icra edilen bu eser alâka gördü. Söz konusu vals, tesadüfen 21 Haziran’da Alman işgalinden bir gün önce Moskova’da sahne aldı. Haçaturyan bu eser üzerine beş kere daha mesai harcadı, birtakım değişiklikler yaptı. Almanlar, bu son derece etkileyici beste eşliğinde Rusya’ya girselerdi, şüphesiz ki daha da başarılı olabilirlerdi. ‘Bir kelimenin insanın hayatını değiştirdiği çok görülmüştür’ demişti ya Balzac, varın bir bestenin, dinleyicisini ne denli değiştireceğini siz hayal edin. 


Baran Dergisi 586. Sayı