Kerimetü’d Dareyn ve Tahire isimleriyle tanınan Seyyide Nefise Hazretleri, 762 yılında Mekke’de dünyaya gelir. Hazret-i Ali’nin torunlarından olan Seyyide Nefise Hazretlerinin babasının adı, Hasan b. Zeyd b. el-Hasan b. Ali b. Ebu Talib’tir. Gençliği Medine’de geçer ve burada Cafer-i Sadık’ın oğlu İshak b. Mutemen ile evlenir. Kasım ve Ümmü Gülsüm adında iki evladı vardır. Ailesi ile Mısır’a yerleşir ve yedi sene sonra Mısır’da vefat eder (824).

Kur’ân tefsiri yapmış, hadis rivayet etmiştir. Ancak zahirî ilimlerden ziyade küçüklüğünden itibaren zahidane bir hayat yaşamayı tercih etmiştir. Riyazet ve mücahedesi hakkında çok rivayet vardır. Ölümünden evvel mezarını kazdırıp burada ibadet ettiği rivayet edilir. Birçok kez hacca gitmiş, gece namazlarını, nafile ibadetlerini hiç aksatmamış, hattâ hastalığı süresince, tüm ısrarlara rağmen oruç tutmuş ve oruçlu vefat etmiştir.

Seyyidetü’n Nefise Hazretlerinin görüştüğü en önemli şahsiyetlerden biri de İmam Şafiî Hazretleri’dir. Şafiî hazretleri Mısır’a geldikten sonra sık sık Nefise Hazretlerini ziyaret eder ve onun hayır duasını alır, ondan hadis rivayeti dinlerdi. Aralarında güçlü bir manevî bağ vardı; İmam Şafiî Hazretleri teravih namazını O’nun bulunduğu mescidde kılardı. Nefise Hazretleri vefat ettiğinde de cenaze duasını İmam Şafiî yapmıştır.

Nefise Hazretlerinin vefatından sonra, eşi onu Medine’ye götürüp “Cennet-ül Baki” mezarlığına defnetmek istemiş, ancak Mısır halkının ricalarını kıramayıp Mısır’a defnedilmesine razı olmuştur. Kahire’de İmam Şafiî ve Hazreti Hüseyin’in türbelerinden sonra en çok ziyaret edilen türbe Nefise Hazretlerinin türbesidir. Kahire’de bulunan türbenin etrafında da yine çok önemli şahsiyetlerin türbeleri vardır.
Mısır halkı tarafından çok sevilen Nefise Hazretleri hakkında anlatılan pek çok hâdise vardır. Felçli bir Yahudi kızın iyileşmesine vesile olması, boğulmak üzere olan yolcuların kurtulmasına vesile olması gibi.

Üstad Necib Fazıl anlatıyor:

- “Allah dostlarından... Seyyide-tün Nefise Bir akşam vakti. Kapısı çalınıyor. Komşuları, gayrimüslim bir çift... Bir ricaları var.
 
-Komşu, sen de biliyorsun, bizim felçli bir kızımız var. Önemli bir işimiz çıktı, sabaha kadar gelemeyebiliriz. Biz gelene kadar Allah için kızımıza bakabilir misin?

İşi gücü ibadet ve gözyaşı olan ulvi kadın:

- Ne demek, siz işinize bakın evladınızı düşünmeyin.

Anne baba işlerine, Seyyide-tün Nefise felçli kızın yanına gider.

Saatler saatler... Allah dostunun gözleri, kızın üzerinde, sevgi dolu bakışlar ve kızdan sevgi dolu karşılıklar...

İçi bir ân bir garip oluyor.

Gönül diliyle:

- Allahım Allahım, şu güzel kızı ayağa kaldır ve ona hak yolu nasip et.

Anne ve baba dönüyorlar. Hasta kızları komşularının ayağının dibinde oturmakta. Büyük bir mutluluk içerisinde. Kapının açılmasıyla birlikte ayağa fırlıyor... Ve hepsi artık, Allah’ın razı oldukları içerisinde, İslâm’ın içinde.” (*)

Allah ruhaniyetini üzerimizden eksik etmesin.

*  Necip Fazıl Kısakürek, Veliler Ordusundan 333, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul.

KAYNAK: Hatice Çubukçu, İlk Dönem Hanım Sufiler, İnsan Yay., İstanbul 2006.



Baran Dergisi 510. Sayı