Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı, hakkındaki suçlamaların tamamından beraat etmiş Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun, herhangi bir toplatma kararı ve yasak olmayan eserleri ve herhangi bir takibata uğramamış konferansındaki konuşmalarının sosyal medya üzerinden paylaşılmasını terör örgütü propagandası kapsamında değerlendirmiş.  

Beraat etmiş bir fikir adamının, hakkında toplatma kararı olmayan eserlerinden yapılan iktibas ve herhangi bir takibata uğramamış konferansındaki konuşmalarının paylaşılmasına bakarak, paylaşanın, terör örgütü propagandası yaptığını savcılık nerden anlıyor?

Baştan sona fecaat içeren 2019/2008 Esas, 2019/260 no’lu iddianame, iki savcının imzasını taşıyor. Cüneyt K. ve Selim I. isimli Cumhuriyet Savcılarının, Zülfikar Görür hakkında hazırladığı iddianamede yer alan ‘suç’ isnatları şöyle:

• 6 Ekim 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun videosunu paylaşması
• 8 Ekim 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu’na ait kitabı paylaşması
• 6 Ekim 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu’na ait kitap kapağı olarak değerlendirilen resmi paylaşması
• 16 Eylül 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu’nun olduğu kitap ayracı resmi paylaşması
• 24 Eylül 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu ile ilgili tweet paylaşımı
• 7 Eylül 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu’na ait İbda Mimarı isimli kitaptan bölümler paylaşması
• 12 Temmuz 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na ait Berzah isimli kitaptan bölümler paylaşması
• 13 Mayıs 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu’na ait video paylaşması
• 18 Ekim 2018 İBDA-C terör örgütü ile iltisaklı olan şahısların resmini paylaşması
• 24 Eylül 2018 İBDA-C terör örgütü lideri Salih Mirzabeyoğlu ile ilgili tweet paylaşımı.
***
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ne ile suçlanmış ve idama mahkûm olmuştu? “Lidersiz bir örgüt düşünülemeyeceğinden örgüt mensuplarının Kumandan sıfatı ile lider olarak gördükleri ve bağlı oldukları Salih İzzet Erdiş’in İBDA/C silahlı terör örgütü lideri olduğu” diye, değil mi? Böyle bir saçmalık olabilir mi? Olamaz ama Kumandan bu gerekçeyle Türkiye’de idama mahkûm edildi. Şimdi, hukuk yahut mantık anlatıp savcıların kafa konforunu bozmadan, onların bu garabet mantığı içinde kalarak şunu ifâde etmek istiyorum; Salih Mirzabeyoğlu kendisine isnat edilen örgüt liderliğinden beraat ettiğine ve bir örgütün lidersiz olması düşünülemeyeceğine göre, o zaman böyle bir terör örgütü yoktur! “ANLATABİLİYOR MUYUM?”
***
Aynı iddianamenin başka bir yerinde deniyor ki, “Silahlı Terör Örgütü oldukları ulusal ve uluslararası birçok platformda kabul gören ve yüksek yargı kararları ile de kabul edilen İBDA/C terör örgütü.”

Savcılık makamının terör örgütü belirleme kriteri olan “uluslararası birçok platform” dediği mecra neresidir?

15 Temmuz’dan sonraki gece nöbetleri esnasında Cumhurbaşkanlığı Küllliyesi’ndeki gönüldaşların pankartlarını polis toplayıp götürmüş. Onlar da peşine düşmüş, ilgili karakola gitmişler. Karakoldaki emniyet görevlisi, bu pankartların İBDA/C terör örgütü propagandası yaptığı gerekçesiyle toplandığını ifâde etmiş. Gönüşdaşlardan birinin, “İBDA’nın terör örgütü olduğu nereden çıktı?” diye sorması üzerine, polis memuru, bilgisayarından Wikipedia’nın ilgili maddesini açmış ve “bakın burada yazıyor.” demiş. Bunun üzerine oradaki gönüldaşlardan biri aynı kaynağa Fetullah Gülen yazmasını söylemiş. Açılan sayfada Fetullah Gülen için din adamı yazıldığı görülünce, polis memuruna, “dışarıda da 15 Temmuz’dan beri ayı oynatıyorlar zaten” demiş. Hasılı kelâm, bu savcılar da emniyet görevlileri gibi “uluslararası platform” olarak Wikipedia’ya bakıyorlarsa, işimiz var. Ha, yok Wikipedia’ya değil de AB’nin yahut ABD’nin terör örgütleri listesini kendilerine uluslararası referans alıyorlarsa, o zaman vaziyet daha da vahim. FETÖ, PYD, YPG o listelerde yer alamadığı gibi aynı mecralarda bu örgütler hakkındaki yorum onların özgürlük ve hürriyet savaşçıları olduğu yönünde.
***
Temeli olmayan memleketin bekâsı olmaz. Türkiye’de bekâ meselesi deyip duruyorlar da mülkün temelini teşkil eden adaleti millîleştirmek nedense kimsenin meselesi olmuyor. Türkiye’de yargı, İstiklâl Mahkemeleri döneminden beri Kemalistler, FETÖ’cüler ve kafatasçılar elinde, adalet dağıtmak yerine İslâm’a düşmanlık etmek ile Müslümanlarla mücadelenin müessesesi olarak işletiliyor.
Türkiye ya bu temeli güçlendirecek ve yargı müessesesini adalet sağlayacak şekilde kanun ve kadrolarıyla beraber yeniden tertib edecek veyahut koca memleket bu sakat temelin üzerine çökecek.
***
Yalnız yargı planında da değil, bütün müesseseleriyle patinaj yapan bir devlet var karşımızda. Geçtiğimiz hafta “Tarımda Millî Birlik” adlı proje hakkında konuşurken de dikkat çektiğimiz üzere, Cumhurbaşkanlığı Sistemine zaten bu ve bunun gibi rezaletlere son verilmek için geçildi; fakat o zaman da dikkat çektiğimiz üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin idare ruhu değişmediği sürece yalnız şeklinde yapılacak iyileşmeler faydadan çok zarar getirecektir ve getirmektedir de. Devlet teşkilâtları devletin ve milletin altını oymaya başlamışsa düşmanı dışarıda aramaya ne hacet.
Milletimizi bir araya getirecek ulvî bir ideal ortaya konmadığı, bizi bu ideale vardıracak “kökü ezelde ve dalı ebedde” gaye ve vasıta fikir sistemi benimsenmediği, bu fikre göre devlet ve millet yeniden teşkilâtlanmadığı, bu süreçle eş zamanlı olarak bir asırdır milletimize, yani İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlık edenlerle hesaplaşılıp defterleri dürülmediği sürece Türkiye’nin meseleleri çözüme kavuşturulamaz.
***
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemenin beyhudeliğini anlamak için 17 sene bence de uzun bir süre.


Baran Dergisi 642. Sayı