Büyük Doğu-İbda’nın bağışıklık sistemi son derece güçlüdür. Bünye içine sızmaya çalışan yahut bir müddet sonra fonksiyonunu yitirerek fayda yerine zarar vermeye başlayan her kişi yahut cebheyi bir şekilde mutlaka kusmasını bilir. Çünkü temel prensibleri son derece açık, dünya görüşünün genel çerçevesi de bir o kadar keskindir. Prensiblere aykırı hareket eden, dünya görüşünün bütünlüğüne kast eden, kim olursa olsun, boynunda “İBDACIYIM” diye yafta bile taşısa bu bünyeden kusulur. 

Cerahat gibi düşünün... Sağlıklı işleyen bir vücut, cerahati evvela bir kese içine alır ve hepsini bir noktada topladıktan sonra derinin dışına doğru itmeye başlar ve akabinde ortaya çıkan çıban, kendi kendine yahut bir müdahale neticesinde patlatılarak, iltihab akıtılır ve bünye arınır.

Kimden yahut neden mi bahsediyoruz? Kumandanımızın tedavi gördüğü hastahane önünde, ortamın nazikliğinden istifide etmeye çalışan, onun kerimelerine bile hadsizlik etmeye cüret edecek derecede bayağılaşan rezil Ali Osman Zor’dan bahsediyoruz.

“Salih Mirzabeyoğlu’na Özgürlük” sürecini baltalamak ve Kumandan'ın tahliyesine engel olmak için elinden geleni ardına koymayan, Ergenekon sürecinde Kemalistlerle başlayıp ilerleyen zamanlarda Geziciler, Anti Kapitalist Müslümanlar, FETÖ, Acilciler, Esad, IŞİD ve son olarak da Türk Solu denen FETÖ, Kemalizm kırması hareket dâhil, dünya görüşümüz ve bir adım daha ileri gidecek olursak dünya görüşümüzün mutlak fikir sabitlerinin kaynağı olan dinimize düşman ne kadar odak varsa hepsiyle aynı yatağa girip çıkmış, Türkiye ve dünya siyasetinde meydana gelen kutuplaşmada safını Büyük Doğu - İbda’nın baş nefret kutbundan yana belirleyen Ali Osman Zor’un, kırk yaşını da çoktan geçtiği ve (Allah’ın hidayetinden suâl olunmaz ama) bu saatten sonra da adam olması mümkün görünmediği için, içinde bulunduğu vaziyetin artık umuma açık bir şekilde ifâde edilme vakti gelmiştir.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nun Bolu F-Tipi’nde vermiş olduğu röportajlarda defaatle “sığır”,  “sıvacı”, "sırnaşık"  şeklinde hitabına mazhar olan, buna mukabil "iradenin devri" diye ortalıkta dolaşan bu arsız kişinin gerçek yüzünün kamuoyu tarafından da bilinmesinde artık fayda var.

Herkes nasıl ki suçu birbirine attığında suç, suç olmaktan çıkıyorsa; işlenen bunca kabahate rağmen suçlunun adı konulmadığında da o kimse suçlu olmaktan çıkıyor. Adını koyalım...

İşine geldiği zaman Kumandan’ı önceleyen, işine gelmediğindeyse “liderin muradını kestirmek” adı altında, Kumandan’ı “öyle değil de, böyle dedi” diyerekten tevil etmeye kalkan, yine işine gelmediğinde Kumandan’ın Telegram tesiri altında konuştuğunu iddia ederek görmezden gelmeye kalkan; yani esas olarak fikir ve fikrin mimarından ziyade kendi nefsine uygun olanı alan yahut reddeden; tüm bunları yaparken de Kumandan’a yönelik açıktan en çok yalakalık yapan ve bu sayede Kumandan’ı samimiyetle sevdiği için çevresinde toplananların da aklını bulandıran... Kalibresine, çapına, liyakatine ve senelerdir kurduğu çarpık ilişkiler ağına bakmadan, bir de bunların görülmediği ve tümünün bir kenara tek tek not edilmediği zannıyla hareket ederek, kendisini bir de Kumandan’ın yerine koymaya çalışan Ali Osman Zor. 

Yapılan işlerin bağlamının Allah rızası ve bağlılık iddia edilen fikirden kopup nefs rızasına dönüşmesi hâlinde nereye varacağını bilmek isteyen herkes, düşülen bu vaziyete bakarak ibret alsın.

Büyük Doğu - İbda’nın bünyesinin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ilk günkü sıhhatinde işleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. 
 
Bu zorunlu açıklamaya vesile olan Kumandanımızın kerimelerinin beyanını da sizlerle paylaşalım:
 
- “Hastanede, tabiri caizse Babamın cesedi üstünde dans eden köşebaşı akbabası Ali Osman Zor. Yaptığı edepsizlikleri, iki yüzlülükleri, sahtekârlıkları, riyâkârlıkları muhtelif sebeplerden dolayı YUTMAK zorunda kalanların aksine, terbiyesizlik ederken utanmayan adamın yaptıklarını açık ederken utanacak halim yok! Bu sebeple TÜKÜRÜYORUM! Ve ifade etmekten, tükürmekten vazgeçmeyeceğim ki, Babamın cesedi üstünde dans etmeye kalkan bu ahlâksızın gerçek yüzü görünsün. İşlediği suçların dillendirilmemesini fırsat bilip yılan gibi her meseleye çöreklenen bu adama rahatlık zeminini oluşturacak değilim ve bu zemini oluşturanlara hakkımı helal etmiyorum.

Kendini Kumandan’ın varisi ilan eden bu şarlatan için, Kumandan küçümseyerek şöyle demiştir; “Benim ölmemi bekliyor”.
Bu zorba, hastane safhasında yazdığı bir bildiriyi bana yayınlatamayınca bağırış çağırış konuşarak edep sınırlarının dışına çıkmış, kâr etmeyince de çeşitli terbiyesizliklere yeltenmiştir. Mesela suratıma sigara dumanı üflemek, hem de küçümser tavırlara bürünerek. Açıktan tehdit etmek. Tedavi sürecinde aileyi temsilen doktorla muhatap olmam gereken yerlerde adamları ile beni ekarte etmek. Tedavi hakkında aileye bilgi akışını engellemek ve avanesi ile yıldırma kampanyaları düzenlemek.

Babamın pamuk ipliğine bağlı olduğu zamanlarda verdiğim mücadelenin yanısıra bir de bu zorbanın kendisiyle ve adamlarıyla uğraşmak zorunda kaldım. Bu yapılanlar benim şahsımda babama yapılmış terbiyesizlikten başka bir şey değildir. Kumandan, eve döndüğünden beri bu terbiyesizi yanına yaklaştırmadı. Babamın, yakın çevresine bu ahlâksızı kasten söylediği; “Al sana verdim (davayı), ne yapacaksın?” sözünü kimselerin bilmemesinin rahatlığı içinde kumandancılık oynaması, miadını doldurmuş palavra bir hamledir. Bundan sonra da ifşalar lüzumunca devam edecektir.

Babamın sağlığında kumandancılık oynayan bu solcu kırması, babamın bazı açıklamalarını “telegram kaynaklı zaafiyetler” iddiası ile reddetme cüreti göstermiştir. Göz koyup da başaramadığı işi, başarana çaktırmadan çamur atarak elde etmeye çalışan tip! Telegram mazlumu kendisi olmasına rağmen Babam, ‘gerekeni gerektiği yerde ve zamanda yapmak düsturu’ ile maslahat icabı TELEGRAMI İKİNCİ PLANA ATIP DAVAYI ÖNE ALMIŞTIR. Fakat bu akbaba telegramı da Babama muhalefet edecek şekilde kendi ihtirasları doğrultusunda istismar etmiştir. Telegram hakkımız baki, ama istismar aracı olarak kullanmak aklımızın ucundan geçmez.

Kumandan uyudu diye eşini, kızlarını kırıp geçirmeye kalkanlar da “Kumandan için” palavrası yapmasın. Edep denen bir şey var.

Hastanede Babam üzerinden bana yapılanlara şahit olanlar da “Pardon, ne oluyor?” diyememenin rezilliğini hissettiler mi acaba? Yoksa köşebaşı akbabası Ali Osman Zor abilerinin “Bir bildiği vardır…” cahilliğine mi sığındılar?

Bu rezaletler dönerken, terbiyesinden ödün vermeyen ve “Kumandan’ın kızını yıldırma kampanyası”nı kendine yediremeyenleri de farkettim. Onlara da teşekkür ediyorum."

 
Elif ERDİŞ MİRZABEYOĞLU