İbda Mimarı Mimarı Salih Mirzabeyoğluna 2 Nisan 2001'de verilen idam cezasının yıldönümünde Bolu F Tipi Cezaevi önünde buluştu gönüldaşlar.
Yoğun katılım ve heyecan içinde geçen gösteride birçok güzellik yaşandı.
 Bazılarını sizlerle paylaşmak isitiyorum: Maraş'tan Mevlüt Kayış (şu an Osmaniye'de) Kumandanın Üstadın vasiyetine ve emanetine nasıl sahip çıktığına bir misal olarak, ta 1983'lerde Üstadın cenazesinde olanları nakletti, beni de şahit tutarak. Üstadın, "Cenazemde çelenk istemiyorum" vasiyetini yerine getiren Kumandanın bağlıları, Başbakan Bülent Ulusu'nun çelengi üzerine durumu Kumandan'a ilettiler. Kumandan "Başbakan da kimin iti" diye tepki göstererek kalabalığı yararak ilerler ve çelengi parçalayarak çöpe atar. Ve Kumandanın ateş hâlesi içinde Üstadın emanetine sahip çıkışı. Tıpkı ondan sonra olduğu gibi, tıpkı bugün olduğu gibi. O gün Kumandanın muradının hemen anlaşılması gerekiyordu; Üstadın vasiyeti yanında başbakan da kim oluyor?
Üstadın başka bir vasiyeti olan Abdülhakîm Arvâsî Hazretlerinin bir yazısının kefenine iliştirilmesini de Kumandanın nasıl yerine getirdiğinden bahsetti Mevlüt Kayış. Bu hatıralar tazelenirken şunu hissettim ki, bedenler eskise ve yaşlansa bile ruhlar eskimiyor ve yaşlanmıyor.
Bolu F Tipi Cezaevi önünde Kumandana verilen cezanın yıldönümünde bu anıları hatırlamak ve hatırlatmak orada toplanmanın amacına da uygundu. Zaten mesele emanete sadakat meselesi değil mi? Kulluk memuriyetimiz ve mes'uliyetimiz mes'elesi değil mi?
Bolu F Tipi Cezâevi önünde Anadolu bir yumruk olmuştu adeta.
G. Antep'ten gelen avukatlar grubundan üç Haliller ( Bingöl, Kılıç ve Yılmaz) Av. Zeliha Kılıçparlar ve Av Çağrı Cengiz.
Sorgun'dan gelen akıncılar, Sakarya Kocaali Akıncıları, Ahde Vefâ Derneği, Baran Dergisi çalışanları, Aylık Dergisi yayın kurulu üyeleri, Anadolu Haber Günlüğü, Maraş'ın akıncıları (Mevlüt Kayış, Ramazan Kandilcik, Arap Kazmamürü ve diğerleri) Baran Dergisi Eskişehir Temsilcisi, Konya'dan gelen 12 kişilik akıncılar grubu...
Aydın Alkan ve akıncı ekibinin organize ettiği İstanbul'dan gelen bir otobüs dolusu gönüldaşlar. Pendikten, Kartal'dan, Okmeydanı vesâir semtlerden gelenler... Yüreklerinde Allah, Resulü ve Kumandan olan, dillerinde ise tekbir olan erler... Bolu'ya gelen bacılarımız ve çocuklarını da bu kategoride analım ve bacılarımızında vakur hâllerini, imanlı ve dik duruşlarını bir müşahede olarak aktaralım. Gösteri boyunca cezâevi önündeki kaldırımlar üzerinde durarak Kumandana bağlılıklarını hâl diliyle çok güzel gösterdiler. Sakarya Kocaali'den gelen gönüldaşların yaptığı güzel pankart gözümüzden kaçmadı. Onu da buraya not etmek istiyorum. Kumandanın Münşeat isimli eserinde geçen: "Havalar öyle yumuşadı ki 'hayır, hiçbir zaman, asla'nın buzları da erimeye başlamıştır -çağımız başlamıştır gönüldaşlar!-" mısraları pankartlaştırmışlardı.
"Fikir İdâm Edilemez!" sloganını bildirisine başlık yapan Yeni Devir Hukukçuları ve diğer avukatların çalışmaları da görülmeye değerdi. Avukat grubu, Kumandan Mirzabeyoğlu'nun izni dâhilinde nöbetleşe görüşmeye girdiler. Kumandanın selâmını ve sağlığını ve dualarını oraya gelen kalabalığa ilettiler. Kumandanın neşesini adeta yüzlerinde yansıtarak yaptılar bunu.
Aydın Alkan'ın teklifi ile öğle namazını cezâevi önündeki yolda kıldık ve iyi de oldu. Manevî atmosferi yüksek bu ortamda imamlığını yaptığım cemaate kısa bir konuşma yaptım. Özetle şunları söyledim:
"Kumandan'a idam cezâsı verilmesinin sebebi ne hukuktur, ne polistir, ne jandarmadır. Hepsi hikâye; Kumandan'a, Yeni Bir Manevî İdeâl Formüle Ettiği için idam cezası verdiler. Kabul edemedikleri budur. Onu yok etmek isterken ideallerimizi, ümidimizi, iman ve aksiyonumuzu yok etmek istediler. Batı emperyalizminin baskı ve işgali altındaki Müslüman Anadolu'nun dinini, dilini, ırzını, kinini yok etmek istediler. Bu düzene alternatif bir sistem ve modelle karşı çıkan Salih Mirzabeyoğlu'nu yok etmek istediler. Salih Mirzabeyoğlu alelade bir lider değildir, bir parti, dernek, cemaat başkanı değildir. O bizim imanımız, aşkımız, ümid ve aksiyonumuzdur. Onsuz yaşayamayacağımız fikrimizdir. O'nu idam etmek isteyenler, fikrimizi idam etmek istediler. Merkez olan Anadolu'yu idam etmek istediler. Böylece bir kurtuluş hareketine ihtiyacı olan İslâm âlemini idam etmeyi istediler. Bu şuurda olarak, vicdanımızın, şahsiyetimizin, evimizin, barkımızın, ekmeğimizin davacısı olalım. Mehdilik misyonunun da nerede olduğunu hissedelim.
Bu dâvâ, bu kavga, aynı zamanda ailemize, evimize çoluk çocuğumuza sahip çıkma davasıdır. Kumandanımızın bir şiirinde söylediği gibi:
"Evimi özledim gerçek - ama o gerçek için zindandayım ben - Yuva olsun diye bütün evler"
Arkadaşlar, ikinci söyleyeceğim husus şudur:
Nasıl ki Salih Mirzabeyoğlu ateş gibi öne atılarak Necip Fazıl'ın "ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?" çığlığına cevap verdiyse, sağlığında, ölümünde ve ölümünden sonra da Necip Fazıl'a nasıl sahip çıktıysa, biz de İBDA'ya öyle sahip çıkmalı, ateş gibi kendinden zuhurumuzla çevremize, sokağımıza, tüm Anadolu'ya hakim olmalıyız. Nasıl ki burada Anadolu'nun muhtelif yerlerinden gelen gönüldaşlarla, Kumandan'ın şemsiyesi altında kenetlendiğimiz gibi, tüm Anadolu yurdunda bunu gerçekleştirmeliyiz. Dualarımızı icrada ararken, burada şu duayı hep birlikte yapalım:
Allah'ım! Kumandanımızın gönlüne göre ver. Allah'ın Kumandanımıza İslâm'ın inkılâbını ve kurtuluşumuzu gerçekleştirmesini nasip et. Bizi de Kumandanın askerleri olarak maddî-manevî şartlarla mücadele edenlerden kıl."
Cemaatle namaz ve duadan sonra, tekbir-i şeriflerle musafaha yapıldı, gönüldaşlar arasında ruhî kenetlenmeyi kuvvetlendirmek niyetiyle. Çünkü Kumandanın çatısı altında birleşenler -eğer aralarında ihtilaflar varsa- bunları bırakarak aksiyon etrafında, Kumandanın sevgi ve aksiyon hâlesi içinde kucaklaşmak zorunda idiler. O gün de öyle oldu. O mânâ ve şuur yaşatıldığı müddetçe öyle olmaya da devam edecektir. Bu duygular içinde siz okurlarımızı da kucaklar ve selamlarız, bu atmosferi sizlerle de paylaşırız. Doğru ve güzel şeyleri yaymak vazifemiz gereği.
Bizler Bolu F-Tipi önünde toplanırken Ankara'daki gönüldaşlar da boş durmuyordu. 7 sivil toplum kuruluşunun iştirakıyla, "28 Şubat Yargı
Kararları İptal Edilsin" basın açıklaması yapılıyor,  İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu ve gönüldaşımız Yakup Köse davaları anlatılıyordu. Diğer 28 Şubat mağdurları da unutulmadan ve onların da katılımıyla hareket planı çıkarılıyordu. Ahde Vefa Derneği Başkanı Tayyar Tercan'ın da katıldığı bu faaliyetlerin de verimli geçtiği ve ileriki günlerde de süreceği belirtildi. www.28subatyargikararlariiptaledilsin.com sitesi de faaliyete geçti.
Biz Bolu Cezaevi önünde iken A Haber'de güzel ve heyecan verici bir program da yayınlandı. Cezaevi önünde protesto yapılırken diğer cephelerde de gönüldaşların savaşmakta olduğu görüldü. Bereketli bir gün oldu. Fikri yaşamaktan ve yaşamayı da fikirden ayrı görmeyenler her cephede mücadele vermeye devam ediyorlar.