Bugün farklı bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Kesinlikle bir yalancı değilim ve her zaman doğruları söylemeye çalışıyorum. Bazen sadece dostlarımı korumak maksadıyla dile getirmediğim şeyler de oluyor.

Mesela Venezüella-Caracas’ta 53 sene evvel olmuş bir hadiseden bahsedeceğim. Lise döneminde, Venezüella’nın en büyük okulu olan Caracas’ın merkezindeki Fermin Toro’da bir genç komünist oluşumun sorumlusuydum. Babamın avukatlık ofisine çok uzak değildi. 140 civarında öğrenci kontrolüm altındaydı. Bazı dost organizasyonlar da vardı. Bunların hepsinin olduğu bir listem vardı. Onlara emir veriyor ve yönlendiriyordum.

Bir gün Venezüella’nın merkezdeki üniversitesinden bir emir aldık. Genç komünist liderler saklanıyorlardı ve sessizce ortaya çıkmak istiyorlardı. Polis, özel statülerinden dolayı üniversitelere giremiyordu. Üniversiteler rektörlerin otoritesi altındaydı ve bunu aşmak imkânsızdı. Bu sebeple üniversitelerden çıkmıyorlardı ve oralarda silah da saklayabiliyorlardı. Venezüella merkez üniversitesi son derece geniş bir alana sahipti. Âdeta küçük bir kasaba gibi Caracas’ın bir bölümünü kaplıyordu. Genç Komünist Ligi lideri, Caracas’ın merkezine gelen komünistlerle anlaştı, Caracas Bolivar’ın doğum yeri ve merkez konumunda.

Bize kimseyle konuşmadan söylenen yere gelmemiz için emir verildi. Silahımız yoktu ve silah bulmamız gerekiyordu. Genç Komünist Ligi’nin üyeleri orada olacaktı. Hükümetin oraya operasyon yapıp yapmayacağı konusunda bilgi edinmeye çalıştık; fakat ulaşamadık. Neticede ise bahsedilen yerdeki kişilerin bir çoğu direniş göstermeden tutuklandı ve cezaevine gönderildiler. Bolivar’ın özgürleştirdiği topraklarda devrimcilerin tutuklanması politik bir problemdi.

Ben oradayken aniden polis geldi. Bir çok kişiyi tutukladı. Hükümetin gözünde Genç Komünist Ligi legal değildi ve politik bir tercih olarak oradakiler tutuklandı. Komünist gençlerin liderlerinden biri polisin elinden kurtularak kaçmaya başladı. Orada polis bize göz kulak oldu. Onlu yaşlarda olduğum bir dönemde yaşanan bu hadise sebebiyle neredeyse ajanlıkla suçlanacaktım.

Bir takım şahsî hadiselerden bahsettiğim için kusura bakmayın; fakat bazı şeyleri dostlarımı korumak için anlatmadığımın da bilinmesini istiyorum. Ben bir Venezüellalıyım. Venezüellalı uluslararası bir devrimciyim. Yalan söylemem ve söyleyeni de asla sevmem. Bazı insanların üzerinden seneler geçmiş hadiseler hakkında bilgi yanlışlarıyla yorum yapmasını da doğru bulmuyorum.

Venezüella’dan bahsetmişken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, şu an zor durumda olan memleketime yardımına da tekrar değineyim. Türkiye nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman olmasına rağmen bir İslâm ülkesi değil. Türkiye şu anda bağımsızlığını kazanmak için bir kavga veriyor. Erdoğan bir suikasta maruz kalmazsa Türkiye’yi bağımsızlığına kavuşturabilir.

Türkiye’de tam barışın sağlanması için içeride bir takım problemlerin çözülmesi gerekiyor. Türkiye içerideki problemlerini bir an evvel çözmeli; çünkü emperyalistler tarafından bilhassa Kürtler üzerinden müthiş bir propaganda ve manipülasyon faaliyeti yürütülüyor.

Ne yazık ki geçmişte Anadolu’dan Suriye’nin kuzeyine geçmiş ve asla İsrail’le dostluk kurması düşünülemeyecek olan Suriye Kürtleri ABD tarafından ciddi şekilde silahlandırıldı. Şimdi bölgede Müslümanlara karşı savaştırılıyorlar. Türkiye’ye karşı kullanılıyorlar. İhanete sürükleniyorlar. ABD tarafından manipüle edilip kullanılıyorlar. Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması Türkiye’nin de uzun yıllardır uğraştığı Kürt meselesinde sıkıntıya düşmesine sebep olacaktır. Aynı şekilde Irak’ın kuzeyinde de öyle. Suriye’dekilerin aksine Irak’ın Kürt bölgesiyle İsrail’in daha çok alakası var. Burada yaşayan bir çok Yahudi bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye, bir Kürt devleti kurulmasına asla müsaade etmeyecektir.

Francisco Miranda liderliğinde Latin Amerika’daki ilk bağımsızlık mücadelesini veren Venezüella bugün de benzer bir mücadelenin içerisinde. Şartlar ne olursa olsun insanların hakları için mücadele etmesini kimse engelleyemez.
 
17.03.2019

Baran Dergisi 636. Sayı