Esselâmü Aleyküm.

Nasılsınız?

Sizi bu kadar erken aradığım için kusura bakmayın ancak saat 4’de bir randevum var, bu yüzden şimdi aramak zorunda kaldım.

İstanbul’dan haberler neler?

(Av. Güven Yılmaz, BARAN’ın Carlos’a destek mesajıyla ilgili yeni birtakım detaylar aktarıyor.)

Aa, çok teşekkür ediyorum.

Aileniz nasıl, çocuklarınız nasıl?

(Av. Yılmaz, herkesin iyi olduğunu, ramazan ayının iyi gittiğini söylüyor.)

Yeri gelmişken, bana soracağınız herhangi bir soru var mı?

(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını söylüyor Carlos’a.)

Geçen hafta, Muhammed Ali’nin -doğduğunda kendisine verilen hıristiyan adıyla, gerçekte ise eski zamanlarda yaşamış bir köle sahibinin, Muhammed Ali’nin dedelerinin sahibi olan bir köle sahibinin adıyla- Cassius Clay’in hayatını kaybetmesi ardından bir yorum yapıp yapamayacağımı sormuştunuz bana. Doğrusu, benden böyle bir yorum yapmamı beklemeniz çok ilgimi çekti.
Gerçekten iyi bir insandı kendisi ve son 30 yıldır da çok hastaydı. Ne var ki, son günlerde yaşanan bazı gelişmeler, emperyalist medya tarafından, ABD’nin emperyalist ırkçı hükümeti tarafından gerçekleştirilen büyük bir manipülasyonun, büyük bir yönlendirmenin mevcudiyetini gösteriyor.

Öyle başlarında siyahî bir devlet başkanının bulunmasına aldırmayın. Rejim baştanbaşa ırkçı ve emperyalisttir ABD’de. Fransa ve Karayibler’de denildiği gibi, –Carlos Fransızcasını naklediyor- “Beyazların zencisidir Obama!”. Maalesef durum bu.

Şimdi başka bir şey daha: Evet, hepimizin sevdiği ve saygı gösterdiği bu cesur ve prensib sahibi adam, üstelik Müslüman, hem de gerçekten Müslüman olmuş bu adam öldü.
(Carlos, geçen hafta da sözünü ettiği çerçevede, cezaevinde Müslüman olmuş Malcolm X’in daha sonra kendilerinden ayrıldığı “İslâm Milleti” üyesi siyahî ABD’liler gözünde niçin “polis muhbiri” olarak görüldüğünü anlatıyor.)

Gelmek istediğim nokta şurası: Bizden biri olan bu insan, hayatını kaybetti. Öyle görünüşte falan değil, gerçekten Müslüman olmuş, inancı ve prensibleri uğruna büyük bedeller ödemiş bir insan öldü.

Ne var ki, defni bir hafta kadar geciktirilerek büyük bir istismar gerçekleştiriliyor şimdi arkasından. Elbette, ilk gün İslâmî bir cenaze merasimi yeterlidir. Daha sonra çok kültürlü bir merasim de kuşkusuz mümkündür. Fakat böyle yapılmıyor ve bu insanın naaşı, “sistemin” çıkarları doğrultusunda bir hafta bekletiliyor ve bir türlü defnedilmiyor.

Öyle ya, şimdi ABD’de devlet başkanlığı seçimleri var ve Donald Trump, Hillary Clinton ve Bernie Sanders’in yarıştığı bu seçim için istismar edilmesi gerekiyor!

(Carlos, ABD başkan adayları hakkında konuşuyor bir süre ve en iyisinin sosyalist Bernie Sanders, en kötüsünün Hillary Clinton olduğunu, Donald Trump’ın ise kapitalist zihniyette bir adam olmakla beraber emperyalist olmadığını ve bir bakıma kendisi de sistemin cumhuriyetçi kanadında yine aynı sistemin bir unsuru olmasına rağmen, ABD’de hem cumhuriyetçi hem demokrat kanatta hâkim olan emperyalist ve kapitalist sistem unsurları tarafından bu yüzden istenmediğini vurguluyor.)

Hem de Muhammed Ali’nin naaşı, Hillary Clinton gibi birisini seçtirmek isteyen Obama tarafından, işte bu suçlu kadın için, karı-koca yozlaşmış Clinton ailesinin çıkarı için, sadece kendi özel hayatları çerçevesinde değil her şey için yalan söyleyebilen bu yalancıların ikbâli için istismar ediliyor!

Hillary Clinton adlı “demokrat” bu suçlu kadın, ABD’deki ananevî tarihî sağcılardan çok daha saldırgan, çok daha Siyonizm yanlısı, çok daha emperyalisttir oysa.

Muhammed Ali’nin naaşının istismarı diyordum; beni şaşırtan şey şudur: İslâm’da, birisi ölünce, hemen defnedilmelidir naaşı. Elbette, defni bir sonraki güne kadar erteleyebilirsiniz bazen, ancak öyle uzun bir zaman boyunca sergilenmez naaş. Bir deyişle, ölenin naaşı, şimdi Muhammed Ali için yapıldığı gibi istismar edilmez.

Moskova’da, meselâ, Lenin’in naaşının o şekilde sergilenmesinden oldum olası hazzetmemişimdir. Bir veya iki defa kendim de bizzat gidip gördüm ama hiç hoşlanmadım gerçekten. Hattâ Kübalı bir yoldaşım vardı ve o da çok kızmıştı Lenin’in bu şekilde teşhir edilmesine. Bu bakımdan ben de katılıyorum doğrusu kendisine.

Kaldı ki böyle davranmak, Lenin’in cesedini semavî dinlerin yerine konmak istenen ateist bir dinin sembolü olarak empoze etmek gibi bir anlam da taşıyordu. Allaha inanan bir Leninistim, bir komünistim, bir Stalinistim ben de, ama bunlar yanlış.

(Carlos, daha önce de BARAN için dile getirdiği çerçevede, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu nasıl Stalin’e borçlu olduğunu anlatıyor.)

ABD’deki siyahî Müslüman hareketinin kurucu liderleri ya öldü ya çok yaşlılar şimdi ve Muhammed Ali’nin naaşının böyle istismar edilmesine engel olamadılar bu yüzden.

Diğer yandan, Muhammed Ali’nin naaşının bu şekilde istismar edilmesi, kendisi için bir şereftir ayrıca.

Her gün el-Cezire televizyonuna bakıyorum, ancak bir Allahın kulu çıkıp da bir Müslümanın naaşının bu kadar vahim biçimde istismarını kınayan tek bir açıklama yapmıyor. Herkes memnun hayatından.

İnanın bana, bir “dünya savaşı” veriliyor şu ân her yerde. Ben içeride, siz dışarıda olduğunuz için, bunu daha yakından görüyorsunuzdur benden. Muhammed Ali’nin naaşı üzerinden yapılan bu istismar da, düşmanın ne kadar alçak olduğunun bir diğer numunesidir bu bakımdan.

Düşman, Müslümanlardan korkuyor, İslâm’dan korkuyor, hakiki vahiyden korkuyor. Dolayısıyla, bazı şeyler gittikçe kötüleşecektir zaferimizden önce.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’na benden çok selâm. Muhammed Ali’nin bu şekilde istismarı hakkında neler düşündüğünü öğrenmeyi çok isterim bilvesile.

Kendinize iyi bakın ve herkese çok selâm söyleyin benden.

Allahü Ekber.
 
11 Haziran 2016

Baran Dergisi 492. Sayı