Türkiye Yazarlar Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Edebiyat Mevsimi festivalinin sekizincisi, 21 Kasım’da başladı. 21-26 Kasım tarihleri arasında Sultanahmet’te bulunan tarihî Kızlarağası Medresesi’nde gerçekleşmekte olan festivalin konusu: “Edebiyat ve Darbeler”. Programda, 80’i aşkın yazar, şair, gazeteci ve alanında uzman akademisyenler, darbelerin sanatı nasıl etkilediğini analiz ediyor olacak.

Pazartesi günü gerçekleşen açılış programında, Mahmut Bıyıklı moderatörlüğünde Beşir Ayvazoğlu, Mehmet Doğan ve İskender Pala, kendi tecrübeleri zaviyesinden askerî darbeleri değerlendirdiler. Beşir Ayvazoğlu yaptığı konuşmada, özellikle İslâmcı kesimin ülkemizde gerçekleşen “askeri darbelerle” ilgili şiir dışında edebi bir ürün vermemesini, bilhassa roman yazmamasını eleştirirken, özellikle 28 Şubat dönemi ile ilgili herhangi bir edebi ürün verilmediğinden yakındı. İskender Pala da 12 Eylül ile alâkalı yeni romanının haberini verdi. Mehmet Doğan ise, dilimize vurulan darbelerden bahsetti.

Hâlbuki 28 Şubat dönemi ile ilgili özellikle başörtüsü çevresinde kadın yazarların yazdıkları eserler var. Sibel Eraslan’ın “Saklı Kitap” isimli romanı, Yıldız Ramazanoğlu’nun “İkna Odası” romanını bunlar arasında sayabiliriz. Yine Sebahattin Arslan’ın “Sıradışı Bir 28 Şubat Hikâyesi - Trajikomik İşkence ve Zindan Hatıraları”, “Hayat Size Güzel - Bitmeyen 28 Şubat” ve “Firari”  kitapları ilk akla gelenler arasında.

Festival boyunca, “sinema ve darbeler, gençlerin gözünden darbeler, kadın yazarların gözünden darbeler, dergiler ve darbeler, darbeler ve öykü, darbeler ve medya” gibi konu başlıkları altında 22 oturum gerçekleştirilecek. Müzik dinletileri vebelgesel gösterimleri yapılacak. Ayrıca bir hafta boyunca dergi fuarı da aynı mekânda devam edecek. Akademya Dergisi’nin de fuarda bir hafta boyunca yer alacağını duyuralım.

“Darbeler ve Edebiyat” oldukça aktüel ve ufuk açıcı bir konu. Edebiyat Mevsimi’nin de bu konuyu seçmiş olması, en azından bu mevzuda sözü olanların kendini ifade etme imkânı bulması açısından mühim.

İlk günkü konuşmalardan anlaşılan şu oldu ki, bilhassa İslâmcı yazarların gerek 12 Eylül, gerek 28 Şubat darbeleri hakkında yazdıkları eserler yetersiz. Peki niçin?
Salih Mirzabeyoğlu şöyle der:

- «Bir not: “Fikirde şahsiyeti olmayanın, üslûbunda şahsiyet olmaz!” diyor Üstadım. İşte işin bütün hulâsası da bu. O, bütün bir kâinat muhasebesi içinde, varlık ve varoluş davasının –hangi sırdan bahsediyorum ben?- temellendirilmesi sürecinde doğar, “geliştikçe gelişen prensipler” hâlinde bünyelendirme işidir.» (Elif, s. 48)

Geçen hafta da vurgulamıştık: “Fikir geleneği olmayan bir toplumuz” diye. Bunun ne demek olduğundan, şartlarından bahsetmiştik. Yine aynı meselenin önüne geliyoruz. Eğer günübirlik tepkilerle günü kurtarmaya devam edilecekse, elbette dişe dokunur eserler ortaya çıkmayacak. Hâdiseleri “bugün”den değerlendirirken, belli başlı bir “tarih muhasebesi” çerçevesinde, dünü, bugünü ve yarını ile değerlendirmezsek, manzara değişmeyecek.

Bugün, edebiyat ve sanat dünyasında yaşanan sıkıntının temeli de burada; daha dün yaşanan 15 Temmuz darbe teşebbüsünün, bu teşebbüse karşı halkın verdiği destansı direnişin şiirini, romanını, resmini, sinemasını kim yapacak? Bu ülkedeki İslâmcı siyasetin geçmişten bugüne panaromasını çıkarmakla yapılacak bir iş midir bu? Yoksa, bugünden geçmişi ve geleceği değerlendirebilen, kâinat muhasebesi yapabilen gerçek sanatkârların işi mi? Yani bugünden yarına bir ideal-hedefi olmayan, gariban günübirlik işler değil, ân’da, geçmişi toplayıp geleceğe ilerleyen işler?..

Bu tür organizasyonlar, en azından “özeleştiri” yapmak bakımından mühim. En azından bu meseleler hakkında düşünme imkânı doğuruyor. Bu anlamda Türkiye Yazarlar Birliği’ni tebrik ediyorum. Pek çok önemli ismi bir araya getirerek, gençlere söz vererek, güzel işlere imza atıyorlar.

Fakat küçük bir eleştirim de olacak: Aslına bakılırsa bu tür organizasyonlarda 28 Şubat’ı cezaevindeki gönüldaşları ile hâlihazırda yaşayan, 15 Temmuz darbesinde şehitler veren İBDA camiasından yazarların olmaması büyük bir eksiklik. Bu eksikliği organizatörlerin de hissettiğini umalım.

Edebiyat Mevsimi programı, 26 Kasım Cumartesi, “Şiir Akşamı ve Ödül Töreni” programıyla sona erecek. 

Baran Dergisi 515. Sayı