Öğrenme bir ihtiyaç... Hemen hemen her varlığın yaşamını sürdürmesi için gerekli bir ihtiyaç. Eğitim, bu ihtiyacı karşılama süreci. Belli bir mevzu yahut gayeye dönük olarak ferde bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme faaliyetlerinin bütünü. Formel ve informel olarak iki türe sahip. Formel tür planlı, programlı ve sistemli eğitim olarak tarif edilirken, informel eğitim plansız, programsız ve sistemsiz eğitim olarak tarif edilmekte. Ayrıca formel tür, örgün ve yaygın olmak üzere iki ana yola ayrılmakta. İlkinde eğitim kurumu olarak okul seçilir ve sınıf geçme gibi kademeli bir plan program dâhilinde ilerlenirken, ikincisinde okul yerine herhangi bir özel yahut resmi kurumun seçildiği, kısa zaman dilimlerinde kurs başlığı altında yürütülen bir plan izlenmekte.
Her insan öğrenmeye ve öğretmeye müsait. Yine her insanın farklı istidadı ve akli kapasitesi mevcut. Herkes her şeyi öğrenmeye yahut bilmeye memur değil. Merak, beceri, hafıza, zekâ, beceri ve sair unsurlar insanın neye meyli olduğunun ve niçin öğrenmesi gerektiğinin işaretlerini verir. Ve yine öğrenmenin kaynağı kişinin kendi yaşantısı olabildiği gibi başkalarının geçmiş tecrübeleri de olmakta. Eğitim, bunları bir bütün halinde kişiye aktarma ve onda bir takım davranış değişiklikleri meydana getirme faaliyetidir. Elbette bir süreç halinde, bir istikamet ve akış dairesinde.

Diğer taraftan, eğitim ilk insandan itibaren mevcut. Malum olduğu üzere ilk insan ilk peygamberdi ve ilk peygambere bütün isimler öğretilmişti. İnsanların kendi cinsinden ilk öğretmeni bir peygamberdi ve talebeleri de kendi çocuklarıydı. Onlara öğrettikleri ise eşyanın isimleri, “iyi, doğru ve güzel” üzere emir ve yasaklar, eşya ve hadislere bakış, tesbit, değerlendiriş. Ardından binlerce yıl süren ve her defasında gelişerek çoğalan yeni eğitim anlayışları; İbda’nın “Peygamberler olmasaydı medeniyet olmazdı” tezi başta olmak üzere filozofların, bilim adamı ve uzmanların her dönemde ürettiği görüşler. Yazımıza mevzu edindiğimiz John Taylor Gatto’da bu minvalde görüş serdedenlerden.

John Taylor Gatto Kimdir?
1935’de Pittsburgh’un otuz beş mil güneydoğusundaki bir nehir kasabası olan Pennsylvania’daki Monongahela’da dünyaya gelen John, Swissvale, Monongahela ve Uniontown’daki devlet okullarında ve Latrobe’daki özel Katolik yatılı okulunda eğitim gördü. Cornell, Pittsburgh Üniversitesi ve Columbia’da lisans eğitimi aldı. Çeşitli yerlerde görev aldıktan ve üç kez New York Şehri Yılın Öğretmeni olarak seçildikten sonra 1991’de “artık çocuklara zarar vermek istemediğini” ilan ederek 30 yıldır yaptığı öğretmenliği bıraktı. Okul reformu konusunda dünyanın her yerinde konferanslar verdi.

Zorunlu Eğitimin Karanlık Dünyası
Zorunlu eğitim, bir ülkedeki çocukların tamamının hukuki düzenlemeler yoluyla benzer ve süresi belirli bir eğitim programı dâhilinde “okullu olma” sürecidir.  Bilhassa son yüzyılda kesintisiz eğitim şeklinde ciddiyetle üzerinde durulan zorunlu eğitim, ülkelerin kiminde 8, kiminde 9, kiminde ise 12 yıl olmak üzere hali hazırda uygulanmaktadır. Birkaç misal verecek olursak; Almanya, Belçika, Hollanda’da zorunlu eğitim 13 yıl; Yeni Zelanda, İngiltere ve Amerika’da 11 yıl; İspanya, Norveç, Malta ve Fransa’da 10 yıl; Güney Afrika, Çin, Yeni Gine ve Portekiz gibi ülkelerde ise 9 yıl. Ülkemizde ise 4 sene ilkokul, 4 sene ortaokul ve 4 sene lise olmak üzere 12 yıl.

Zorunlu eğitimi zaruri görenlere göre eğitim, cemiyeti oluşturacak fertlerin hem kolayca bilgi edinmelerini sağlamak, hem de edinilen bilginin örgütlü bir şekilde dağılımını gerçekleştirmektir. Böylelikle devlet, fertleri yeteneklerine göre tasnif etmekte, aynı meslek gruplarında yığılmaları önlemekte ve aynı zamanda cemiyetin iç huzurunu muhafaza edici ahlâki terbiyeyi okullarda vermektedir. Genel görüntü bu olmasına rağmen zaman zaman yaşanan aksaklıklar ve gayenin “ideolojik ve ticari kaygılarla” amacından sapması okulun ciddi eleştirilere muhatap olmasını beraberinde getirmiştir. Yapılan eleştirilerin başında da okulun öğrencileri tektipleştirdiği, çocukluk süresini uzatması, başarıyı sadece kendinde göstermesi ve uzun süre eğitim alınmasına rağmen her defasında yetersizlik şokunun yaşanması ve sair. Gatto’da bu minvalde eleştiri getirenlerden. O eğitime karşı çıkmıyor. Bahse konu eserin önsözünü yazan Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı Alpaslan Durmuş’un deyişiyle: “Bir mekânda kapatılmaya dayalı okul eğitimine karşı çıkıyor Gatto. Çünkü çok farklı yönlere doğru gitme ve gelişme temayülünde olan bireysel hayatları tek tip hâle getirdiğini, bireyleri yığınlaştırma emelinde olduğunu düşünüyor. Başkalarını memnun etme oyununa kendini kaptırmış kayıp ruhlar yarattığını, zihinleri kontrol etmeye oynadığını, yapay bir şekilde uzatılmış bir çocukluk ve ötelenmiş bir yetişkinlik hikâyesini bizlere okuttuğunu, kişisel egemenlik ve özgürlük ideallerini tahrip edip tarumar ettiğini, entelektüel gelişimi ketlediğini, itaatkâr kütleler oluşturduğunu savunduğu okulu hedef tahtasına koyuyor.” (s.8)

Gatto, zorunlu eğitim mevzusunda oldukça acımasızdır ve okulun hem öğrenciler, hem de öğretmenler için hücre hapsinden başka bir şey olmadığını söyler. Hatta daha ileri giderek okulların büyümemiş yetişkinler, çocuksu olgunlar yetiştirmek üzere tasarlanmış olabileceğini bile iddia eder. Amerikan eğitim sisteminin Prusya eğitim sisteminin etkisi altında olduğunu söyleyen Gatto şu şaşırtıcı ifadeleri kullanır: “Prusya kültürünün en kötü yanını alıp benimsemiş olmamızdır; açıktan açığa vasat zihinler yetiştirmek, çocuğun iç dünyasını tarumar etmek, öğrencilerin liderlik vasıflarına sahip olmalarını engellemek, yumuşak başlı ve yetersiz vatandaşlar yetiştirmek üzere tasarlanmış, yani bir bütün olarak nüfusu ‘idare edilebilir’ kılmayı amaç edinmiş bir eğitim sistemi.” (s.23) 

Gatto bu sözlerinde o kadar samimidir ki 30 yıl görev yaptığı öğretmenlikten ayrıldıktan sonra “zorunlu eğitimin karanlık dünyası”nda yaptıklarını büyük bir pişmanlıkla anlatır ve “insanların çocuklarını çalan, dev bir beyin yıkama ve sınıflandırma makinesi olarak merkezi okul eğitiminin var olmasına izin verilmiş olabileceğine inanasım gelmiyor.” der. Okulu genç zihinlerin denek olarak kullanıldığı laboratuvar olarak gördüğünü söyleyen Gatto, zorunlu eğitimin çocukları birer uşağa dönüştürdüğünü iddia eder. Hatta okullarda görev yapan pedagogların, tıpkı Roma’da olduğu gibi, ihtisaslaşmış köleden başka bir şey olmadığını, görevinin ait olduğu efendinin belirlediği müfredatı uygulamak ve öğrencilerin okula zamanında gelmesini sağlamak olduğunu söyler. Gatto’ya göre modern pedagojinin esas işlevi, nüfusu yönetilebilir kılmak. Zorunlu eğitim tuzağından kurtulmayı başarabilmiş insanlara ilişkin örneklerle dolu bu kitap, kişisel potansiyeli gerçekleştirmenin temel şartının farklı bir yetiştirilme ve beceri edinme şekli ile mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Gatto buna “açık kaynak öğrenme” adını veriyor. Verdiği örneklerdeki şahıslar ya okulu terk etmiş ya hiç okula gitmemiş kimselerdir. Benjamin Franklin, David Farragut, Jonathan Goodwin, George Washington, Thomas Jefferson, Francis Collins, Ingvard Kamprad, Thomas Edison ve Bernard Shaw bunlardan birkaçıdır. Resmi eğitim düzeyi ilkokul terk olan Edison’nun 1003 patente imza atarak General Elektrik’i kurduğu, 14 yaşında iken okuldan atılan Bernard Shaw’ın bir müddet sonra dünyanın en büyük oyun yazarlarından bir olduğu, Mark Twain’in beşinci sınıfta okulu bıraktığı ve 13 yaşında gazetede çalışmaya başladığı, Microsoft’tan Bill Gates’in, Apple’den Steve Jobs’un üniversite mezunu olmadığı malum.

Gatto’ya göre okulun gerçek meselesi öğrenmek değil başarıdır. Başarı kriteri ise orijinal şeyler ortaya koyma, düşünme ve performans kalitesi değil yalnız sınavlardır. Bu sınavlar ise zorunlu eğitimin zorunlu-faydasız sorularından müteşekkildir ve gayesi bellidir; itaatkâr köleler yetiştirmek. Okullarda verilen bilgiler gerçeklikle ilgili olmayan yanıltıcı ve güvenilmezdir. Bu bilgiler üzerine kurulan testler hem kazananı, hem de kaybedeni mahveden bir toplumsal kontrol silahına dönüşmüş ve bu test endüstrisi sayesinde gençler gerçek hayatla bağını koparmak zorunda kalmıştır. 

Bu çerçevede Gatto, eğitime müdahale eden gizli bir gücün olduğunu iddia eder ve yine bazı sanayi baronlarının okula şirket mantığı ile yaklaştığını söyler. Bunlarında başında Andrew Carnegie, John D. Rockefeller ve Ford gelmektedir. Gatto’ya göre, eğitim çocukları aptallaştırmakla kalmıyor, itaatkâr ve iyi bir tüketici haline getiriyordu. Zaten kamusal eğitimin gayesi de mümkün olduğunca çok sayıda kişiyi, belli bir süre tehdit oluşturmayacak düzeyde tutmaktı. Çocuklar mutlak anlamda siyasi devletin malıydı, kolayca yönetilmeleri ve güç bulamamaları için önce kendilerine daha sonra da ailelerine, geleneklerine, kültürlerine, dine ve değerlerine yabancılaşmalıydı. Yukarıda bahsi geçen isimler, kurdukları vakıflar aracılığıyla -bilhassa 1896-1920 yılları arasında- üniversite kürsülerine, araştırmacılara ve okullara inanılmaz yatırımlar yapmış ve mevcut okul sisteminin ortaya çıkmasını sağlamışlardı. Gatto bu durumu kabul edilebilir bulmuyor ve insanoğlunu “insan kaynağı”na dönüştüren bir kölelik düzeni olarak görüyor.
Gatto sadece zorunlu eğitime eleştiri getirmiyor, aynı zamanda okul vesilesiyle kaybedilen değerleri de tartışmaya açıyor ve bunun sebebini “okul” olarak gösteriyor. Çünkü okullar insanı hayata hazırlamıyordu, bilgiler yetersiz olduğu gibi aynı zamanda çoğu gereksizdi. Gatto’nun kaybedilen değerler üzerine şu tespitleri oldukça dikkat çekicidir: “Artık olgunluk, neredeyse hayatın her alanından sökülüp çıkarılmıştır. Boşanmayı kolaylaştıran yasalar ilişkilere emek harcama ihtiyacını ortadan kaldırdı, kolay kredi imkânları kişinin finansal anlamda kendini kontrol etmesini gereksiz kıldı, kolay eğlence kendimizi eğlendirecek uğraşlara duyulan ihtiyacı yok etti, kolay cevaplar soru sorma ihtiyacını ortadan kaldırdı.” (s.29)

Gatto’nun Teklifi; Açık Kaynak Öğrenimi
Modern dünya aslında bir iknadan, imajdan ibaret. Ve bu imaj ve ikna sahasında en güçlü olanlar ise büyük sermaye grupları ve siyasi iktidar sahipleri. Her ikisi için de okul önemlidir ve kontrolü gereklidir. Farklı bir anlayışa “hâkim unsur” olarak müsaade etmezler. Hâkim unsur yani toplumun %70-80 gibi bir kısmını etkisi altına alması. Bu sebeble Gatto gibilerin teklifleri hep alternatif eğitim olarak adlandırılır ve öyle kalır. Bu ise zaman zaman zıddını yaşatmaktan, onu zenginleştirmekten başka bir işe yaramaz. Ancak yine de insanın özgürlüğü, istidat sahiblerinin kendilerini göstermesi ve kalıcı tesirler bırakması açısından bu tür çıkışlar oldukça mühimdir. 

Gatto’nun okul eğitimine alternatif olarak teklif ettiği eğitim şekli açık kaynaklı öğrenmedir. Açık kaynaklı öğrenme, esnek mekânları ve esnek sıralama düzenlerini içine alan esnek zamanlı bir faaliyettir. Şahsileşmiş bir eğitim olan açık kaynaklı öğrenmede kimin öğretmen olacağına “zorunlu eğitim” tatbik edicileri değil öğrencinin kendisi karar verir. Tolstoy’un Tatyana Okullarına benzeyen bu anlayış daha sert bir çizgide ilerler. Öğrenci üretkenliği ile aktiftir ve öyle olmak zorundadır. Çünkü önemli bir sorumluluk almıştır. Kaldı ki öğrenci elde ettiği bilgiyi ezbere tekrar ile değil diyalektik bir metodla benimsemek zorundadır. Bu metodu Gatto, tapınaktaki yaşlıları sıkı bir şekilde sorgulayan genç İsa’nın hikâyelerinden devşirir. Ev okulu projesini -açık kaynak kodlu bir yapı arz ettiğinden- tatbik eden aileleri tebrik eden Gatto, “Bartleby Projesi” adını verdiği bir çeşit sivil itaatsizlik örneği ile ülkenin farklı yerlerindeki öğrencilerin “ben senin testini cevaplamak istemiyorum” şeklinde mevcut sisteme tepkilerini göstermelerini ister. Nihayetinde bu basit gibi görünen isteklerin okul sistemini kökünden sarsacağını iddia eder. 

Gatto, mücerred anlamda ne eğitime ne de öğrenmeye karşıdır. O, okulların bir fabrika olarak kullanılmasına ve aynı kalıptan öğrenciler üretilmesine karşıdır. O, öğrencilerin bir eşya gibi değil, bir insan olarak muamele görmesini ister. Ev okulu, bir çeşit okulsuzluk gibi algılansa da aslında zorunluluğa karşı bir tepkidir. Çünkü aynı zorunluluk hali evde yürütülen eğitimde de vuku bulsa Gatto buna da şiddetle karşıdır. Gereksiz bilgi ve istidatları köreltici sınavlar, işverenin arzu ettiği eğitim açık kaynaklı eğitimde söz konusu değildir. Ve o, herkesin gerçekten işe yarar bilgiye erişebilmesini istiyor ve bunun Amerika’nın geçmiş tarihinde var olduğunu ancak şimdi yok edildiğini söylüyordu.  O’nun deyişiyle “‘Bir tutam bilgi tehlikeli bir şeydir.’ denmesi, sıradan insanların öğrenemeyecek kadar aptal olmalarından değil, tam tersine öğrenmelerine izin verilmeyecek kadar zeki olmalarından kaynaklanmıştı. Toplumu bir arada tutan yanılsamaların farkına varan insanların sayısı artarsa halk tehlike oluşturmaya başlar.” (s.174)

Gatto’nun Eğitim Anlayışının Tesiri ve Tenkidi
Zorunlu eğitimin aksaklıkları olabilir, süresinin fazla ve uygulanan müfredatın yanlış yahut yetersiz olduğu söylenebilir. Hatta daha ötesi gereksiz, yığınla bilginin eğitim adı altında gencecik beyinlere zerk edildiği de iddia edilebilir. Ancak eğitimde belli bir nizamın gerekliliği, neyi, niçin, nasıl ve kimden öğrenileceği mevzusu kaçınılmaz bir problem olarak belirir. Gatto’nun açık kaynak öğrenimi bile tatbik sahasına geçince belli bir usul ve esas bilgisi gerektirir. Bu bir şeyin tatbikatı ve disipline edilmesi esnasında zaruridir. Disipline edilmemiş eğitim anlayışı anarşizm gibi handikapa yol açacağından, Gatto böylesi bir yapıya yakın durmaz. Yani anarşist bir eğitim anlayışı ortaya koymaz. O, biraz duygusal bir tavır sergilemekte ve bunu da mevcut eğitim sistemlerinin yanlışları güçlü bir şekilde beslemektedir. Nihayetinde Gatto okullara tenkit getirdiği birçok mevzuda haklıdır. Birçok yerde okullar şirketleşmiş, eğitim liyakatsiz idareciler tarafından amacından saptırılmış ve öğrencilerin geleceği ve hayalleri zamana yayılarak çalınmıştır. Hatta çocukluk süresinin uzaması ifadesi Gatto’yu zirveye taşıyan bir tesbittir. Fakat aslolan her işte muvazene ve kıvamdır. Her şeyde bir denge ve kıvam aramak, kurmak lazım. Gatto’nun eğitimi kasten  “okula rağmen eğitim” yerine “bu iş ne okulla olur, ne okulsuz” anlayışı daha yerli yerinde olacaktır. 

Diğer taraftan İbda Mimarı’ndan öğrendiğimiz veçhile, diyalektik fikrin kendisi değil düzeni ve nizamıdır. Hâl böyle olunca, öğrenci doğruya erişmede belli bir nizamda hareket eder ve şunu şuurlaştırır: “Doğru düşünce olmadan düşünme faaliyeti olamaz”. Bu çerçevede doğru düşünce olmadan eğitim faaliyeti de olamaz. Topyekûn içtimai değişim sağlamada zorunlu eğitim zarar yerine fayda sağlar. Nihayetinde nesiller başıboş bırakıldığında yabancılaşma ve çürüme daha çabuk yaşanır. Gatto belki de farkında olmadan okullarda yaşanan bu çürümenin seslendiricisidir. Ve büyük kültür inkılabının kapı aralayıcısıdır. Çünkü tenkid ettiği Amerika özelinde Batılı eğitim sistemidir ve bu sistemin zihinleri dumura uğrattığı, bilgiye erişimi kısıtladığı, zorunlu eğitim diyerek gençleri yıllarca yorduğu doğrudur. Gatto’nun eğitime dair ileri sürdüğü bu tenkidler ve teklif ettiği anlayış, bütüne nisbeten parça hüviyetinde kıymetlidir. Çünkü bütün halinde tatbiki mümkün olmadığı gibi ismi değişse de zamanla yeni bir okullaşma şekline döner. Ancak parça halinde değerlendirdiğimizde, mevcut eğitim sistemimizde bu minvalde bazı değişiklikler yapmak ve okulları Gatto’nun eleştirdiği “tüccar”, “komutan”, “despot”, “ufku dar” tiplerden arındırmak gerekir. Kaldı ki Gatto “Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı” adlı eserinde Batı eğitim sisteminin bir nevi iflasınıilan etmiştir. Bu ilan aynı zamanda kendi köklerimize denmemiz gerektiğinin de bir ihtarıdır. 

Kaynak Eser:Gatto, John Taylor. Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı.İstanbul: Edam Yayınları, 2018.

Baran Dergisi 608. Sayı