Esselâmü Aleyküm.
Türkiye’den haberler neler?
(Av. Güven Yılmaz, Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan’ın telkini üzerine gerçekleşecek âcil bir Ak Parti kongresiyle başbakanlıktan, hükümetten ve Ak Parti liderliğinden ayrılması sözkonusu olan Ahmed Davudoğlu’nun durumundan bahsediyor Carlos’a.)
Bununla ilgili olarak konuşacağım ama başlamadan önce ifâde etmek istediğim bir şey var:
Anneler Günü münasebetiyle anneme candan selâm ve sevgilerimi göndermek istiyorum önce. Bugün 89 yaşında ve fizikî olarak da iyi bir durumda değil. Unutkanlığı var. O kadar genç değil artık.
Bir başka şey daha söylemek istiyorum yine bugün:
Dünyadaki çoğu devrimciler adına konuşabilirim sanıyorum. Kumandan Mirzabeyoğlu'nun, gelecek Pazartesi, yâni 9 Mayıs’taki doğum gününü kutluyorum, çünkü O, İslam için, dünyanın tüm ezilen halkları için yürüttüğü ve haklı bir dava için verdiği mücadelesindeki sebatı dolayısıyla, bizlerin saygısını, dostluğunu ve hayranlığını hakediyor. Allah kendisinden razı olsun.
Bana soracağınız herhangi bir soru var mı bu arada?
(Av. Yılmaz, sorusu olmadığını, ancak Londra Belediye Başkanı seçilen İşçi Partili ve Pakistan asıllı Sadık Han hakkındaki yorumunu soruyor Carlos’a. Bunun üzerine Carlos, otobüs şöförü Pakistanlı müslüman bir göçmenin oğlu olan avukat Sadık Han’ın, kendisinden önceki sağ kanattan ve soylu bir İngiliz ailesinden gelen belediye başkanının yerine –ki bir vatansever olması bakımından onu da sevdiğini ekliyor- hıristiyanların oyunun çoğunluğunu da alarak belediye başkanı seçilmesinin, hele bugünkü gibi gergin bir siyasî atmosferde harika bir gelişme olduğunu söylüyor. Peşinden, Londra’da geçirdiği gençlik yıllarından ve İngiltere’deki İşçi Partisi ile Muhafazakâr Parti arasında yaşanan bugünkü rekabetten bahsediyor.)
Türkiye hakkında konuşmak istiyorum şimdi.
Uzaktan gerektiği gibi sağlam bilgi alamıyoruz ama [Türk istihbarat servislerinin Suriye’de rejime karşı savaşan muhaliflere silâh sağladığıyla ilgili olarak] devlet sırlarını ifşâ ettikleri gerekçesiyle gazetecilerin Türkiye’de hapis cezasına çarptırılması bir skandaldır.
Hâdisenin tüm teferruatını bilmiyorum elbette, neler olup bittiğini İstanbul’daki avukatlarım benden daha iyi biliyordur, ancak şurası da bir gerçek ki, Türkiye devleti, Türkiye hükümeti, Suriye ve Irak’ta bugün yaşanmakta olan karmaşada önemli bir rol oynuyor. Bu da çok üzücü. Türkiye’den Suriye’ye silâh sevkiyatı, teorik olarak da kanun dışıdır oysa.
Türkiye hükümeti, ajan bir hükümet değildir. Ancak, böyle giderse, iktidardaki İslâmcı parti bünyesinde yaşanan çatışma bir kırılma noktasına varabilir ve kemalist bir gelenekten gelen orduyu da bu çerçevede unutmayın derim. Böyle bir hengâmede ABD de harekete geçebilir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gönüldaş Erdoğan, bazen çok uç noktada pozisyonlar alıyor ki, bu da bir “savaş durumu” doğuruyor. Türkiye’de hemen her gün saldırılar ve suikastler yaşanıyor ve bu da çok kötü. Şayet Erdoğan, bu gidişatı durduracak gerekli tedbirleri almazsa, ki burada güvenlik tedbirlerini değil siyasî tedbirleri kastediyorum, Erdoğan rejimi çökecek ve ABD de bu adamdan kurtulacaktır.
Unutmayınız ki Gülencilere karşı harekete geçmiştir Erdoğan ve biz de kendisine saygı duymak zorundayız bu yüzden. Ne var ki Gülencilere karşı bu harekete geçiş, Gülencileri tamamen ortadan kaldırmamıştır. Türkiye’deki rejimin bünyesine, Türkiye’deki sistemin içerisine, Erdoğan’ın partisinden bile daha fazla nüfuz etmişlerdir çünkü onlar. Çok daha sağlam üsleri vardır bu bünyede. Gülencilerin sahib olduğu halk desteği anlamında değil, sisteme nüfuzları bakımından söylüyorum. Öyle Gülenci polisleri veya hukuk adamlarını oradan oraya sürmek veya tutuklamak yeterli değildir. Onlar her yerdedir. Sadece Türkiye içerisinde değil, Fransa dahil, dünyada da her yerdedir.
Böyle olunca, gelişmeler şu noktaya varabilir: ABD, Türkiye’deki “problemli” Erdoğan rejimini, temel olarak yine aynı çizgide ama daha az çatışmacı bir yenisiyle değiştirme yoluna gidebilir.
Unutmamamız gereken bir şey vardır çünkü: Prensibleri olan bir insandır Gönüldaş Erdoğan, fırsatçı bir insan değildir. Bunun için de, prensiblerinde direnmektedir. Ne var ki, “hata yapmıyor” demek değildir yine bu. Yaşanan gerçeklere adapte olmanız da gerekir zira siyasette. Gerçekler size adapte olmuyorsa, siz gerçeklere adapte olmak zorundasınızdır. Bu bakımdan, bakınız Suriye rejimi –beğenin beğenmeyin- kendisini nasıl da adapte etti yaşanan gerçeklere ve nasıl ayakta hâlâ. Daha bir süre de ayakta kalacak hattâ.
Sonuç olarak, Erdoğan’ın kendisini gerçeklere adapte etmesini umalım. Yoksa, yaşanmakta olan gerçekler ona adapte olacak değildir. Bu çerçevede, Türkiye içerisinde Kürtlerle yaşanan çatışmayı da durdurmalı ve Kürtlerin millî, kültürel ve tarihî haklarını tanımaya bakmalıdır.
Şayet bunları yapabilirse, Gönüldaş Erdoğan daha uzun yıllar iktidarda kalabilir. Sırf seçilmiş “otokrat” bir başkan olmaya odaklanması ise, çatışmalara yol açacaktır.
Sayın Davudoğlu, namuslu bir insandır meselâ. Aldığı siyasî pozisyonları paylaşmıyorum, ideolojik olarak kendisinden çok uzak biriyim, fakat buna rağmen, yozlaşmış, yolsuzluğa bulaşmış bir insan değildir o. Dolayısıyla, Davudoğlu’yla çatışması, Erdoğan’ın çıkarına olmayacaktır. Nihâyetinde, hem Erdoğan, hem de mevcud hükümeti desteklemiş olan Türkiye nüfusunun çoğunluğu kaybedecektir.
Gönüldaş Mirzabeyoğlu’nu önümüzdeki Pazartesi günü benim için sımsıkı kucaklayın lütfen.
Allahü Ekber.
 
7 Mayıs 2016
Baran Dergisi 487. Sayı