Bu hafta Erdoğan hakkında konuşmak istiyorum. Erdoğan, uzunca bir süredir Avrupa Birliği ile ilişkiler ve Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin çarpıcı açıklamalar yapıyor. Avrupa’ya ihtiyacı olmadığını söylüyor. Fakat şundan eminim ki AB’nin üyesi olmayı istiyor ve bence Türkiye’nin AB’ye üye olması çok büyük bir hata olacaktır. AB’ye karşı bir insanım. Çünkü AB, Avrupa siyasetini kısırlaştıran bir kuruluştur; bu bakımdan Avrupa Birliği ülkeleri bağımsız değildir. Müthiş bir AB bürokrasisi hâkimdir.

Erdoğan, Fransa’daki tutumuyla hâkim bir devlete sahip olduğunu gösterdi. AB’nin Türkiye’nin AB’ye üyeliği hususunda adım atması ve AB vatandaşlarının Türkiye’ye, Türk vatandaşlarının ise Avrupa’ya vizesiz-serbest geçişini kapsayan anlaşmayı kabul etmesi gerektiğini belirtti. Sadece bu da değil, Türk vatandaşlarının AB ülkelerinde çalışabilmesi de var. Problem şu ki bazı ülkeler bunu kabul etmiyor; fakat bunlar çok önemli devletler değil. Onların düşüncesine göre; Türkiye, çok fazla nüfusa sahip Müslüman bir Ortadoğu ülkesidir ve Avrupalı değildir, AB’ye girerse birliğe katılan ilk Müslüman ülke olacaktır. Ne yazık ki, Avrupa’nın bazı ülkelerindeki hükümetler alenî İslâm düşmanlarıdır. Müslüman Türklerin Avrupa’ya girmesinden ve topraklarını ele geçirmesinden korkuyorlar. Bu durumda tabiî ki onlar için Türkiye ile anlaşmamak daha makul olan seçenek; fakat Türkiye, Almanya ve Fransa gibi büyük AB ülkeleriyle ikili anlaşmalar yapabilir. Zira bu ülkelerde, bilhassa Almanya’da hatırı sayılır bir Türk nüfusu var.

Soru şu ki: Türkler, Hıristiyan bölgelerinde yaşamaya başladığında ne olur? Türkiye Müslüman bir ülke ve vatandaşlarının büyük çoğunluğu Müslüman. Bariz bir kültür farkı oluşacak ve müdahaleler artacak. Birçok farklı inançtan insan şu anda da yaşıyor ve adaletsizlik bu durumda da had safhada.

Öte yandan AB, bütün bir yapı değil. İngilizler AB’nin kuyusunu kazıyor. İtalya, berbat bir durumda. Bu da gösteriyor ki, bahsedildiği gibi ortak AB değerleri diye bir şey söz konusu olmadığı gibi AB’ye giren büyük bir ülke olacak diye bir şey de söz konusu değil. Ayrıca Erdoğan’ın AB’ye karşı kullanabileceği bir takım etkili silahları var. Avrupalılar, bilhassa Fransızlar Türk ve İslâm düşmanlığı sebebiyle Türkiye’den rahatsızlar. Sadece dinî sebeplerden dolayı değil, tarihî, ideolojik ve politik olarak da Türkiye’ye karşılar. Hülasa, Avrupa’daki birçok devlet, Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin güçlenmesinden ve hatta kendilerinden daha güçlü konuma gelmesinden rahatsızlık duyuyor, geçmişte Türklerin Avrupa’yı fethetmesini hatırlıyorlar. Bu sebepler Türkiye’ye Batı tarafından saldırılar gerçekleştiriliyor. Zayıf bir Türkiye’nin işlerine geleceğini düşünüyorlar.

Şu anda biz Erdoğan’ın neyi plânladığını tam olarak bilmiyoruz; birtakım şeyler gizli idare ediliyor. Onun, taviz vermeden Türkiye’yi daha güçlü konuma getirmek için barışçıl bir görüntü çizmek ve Türkiye’yi daha iyi konumlara getirmek gibi doğru düşüncelere sahip olduğunu biliyoruz. Türkiye artık sınırları dışındaki vatandaşlarını daha çok önemsiyor.

Türkiye’nin Doğu sınırlarında ise Türkiye’nin merkezî hükümetine karşı gelen isyancılar var. Fakat inanıyorum ki, Türk hükümeti bu insanları yanına çekebilme kabiliyetine sahip. Türkiye’nin tüm Türk vatandaşlarına eşit mesafede yaklaşması ve tüm halkının vatandaşlık haklarını dikkate alması gerekiyor. Bu zor bir şey değil, rahatlıkla yapılabilir.

Türkler en büyük etnik grup ve Anadolu’ya göçüp Anadolu’nun yerlisi konumuna gelmişlerdir. Bu bölgedeki tüm insanlar ve aktörler, birlikte I. Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye’yi kurmuşlardır. Türklerin bayrağı altında birleşmişlerdir. Geçmişte Türkler azınlıkların haklarına her zaman saygılı olmuşlardır.

Erdoğan temiz ve güçlü bir karakter. Batı’ya karşı gelmekte; dolayısıyla uzun süredir CIA, Erdoğan’a ve Türk hükümetine karşı operasyonlar yapmaktadır. Bu da Erdoğan’ın gücünün ve cesaretinin bir göstergesidir aslında. Bunda biraz da; hatta çok fazla, şansının yardımı da olmuştur. Yani bu savaşta Erdoğan’ın hâlâ hayatta olması dahi büyük bir başarıdır, umarım daha uzun seneler yaşar. Topraklarının ona kazandırmış olduğu hürlük ve bağımsızlık karakterini taşıyor. Halkının büyük bir kısmı onu seviyor ve bölge halkları ona saygı gösteriyor. Ülkesi de kapitalist sistemin kontrolü altında kalmayacak; umarım, Türk halkının öncülüğünde, halkın çıkarlarını gözeten bir ekonomik sistem inşa edilir.

Hangi hâdiseler olursa olsun, her zaman söylediğim gibi karamsar değilim, olaylara iyimser yaklaşıyorum. Biliyorum ki her şeyi değiştirmek için sıkacağımız bir kurşunumuz var. Şundan eminim ki, gönüldaş Erdoğan İslâm düşmanları tarafından saf dışı edilemeyecek. Bugüne kadar olduğu gibi kendisini korumayı bilecek, hayatta kalmayı başaracaktır. Türkiye, bölgesinde Müslüman Kardeşler gibi oluşumlara yakın durmalıdır.  

Tüm Türkiye halkı Başkan Erdoğan’a başarılı olması için yardımcı olmalıdır. Ve ben inanıyorum ki Erdoğan başarılı olacak ve Türkiye yeniden bir dünya gücü hâline gelecek.
 
Allahü Ekber!

06.01.2017

Tercüme: Faruk Hanedar

Baran Dergisi 574. Sayı