Selâm ve Duâ ile,
Türkiye, kendi aslî kökleri-temelleri üzerine bina edilmiş bir devlet anlayışına mâlik olmadığı için siyasetten ekonomiye, eğitimden kültüre, sanattan edebiyata kadar bir çok gayr-ı millî payanda üzerinde ha yıkıldı ha yıkılacak bir vaziyette bir o  yana bir bu yana salınmaktadır.
Biz bu sayımızda gayr-ı millî anlayışların belki de en tehlikelisi olan eğitim sistemini dergimizin kapak konusu yaptık.
Cumhuriyetin henüz ilk yıllarında Amerikalı Eğitim Bilimci John Dewey tarafından tezgâhlanan Türk eğitim sistemi, ilkokuldan yüksek lisans seviyesine kadar birçok garabeti bünyeleştirmiştir. Eğitim kurumlarının aslî vazifesi münevver yetiştirmek olması gerekirken, Türkiye'deki eğitim sistemi, yeri geldiğinde işsizlik rakamlarını düşürmek için yeri geldiğindeyse Türkiye'de yatırım yapmış olan yabancı iştiraklere ucuz iş gücü sağlamak maksadıyla işletilmektedir.
Tüm bunların yanı sıra, ilk olarak gerçekleştirilen harf inkılâbından bugüne kadar eğitim ve öğretim politikasına kısaca bir göz atacak olursak da; rejimin eğitim sistemini kendi zihniyetini milletimize empoze etmek için çalıştırdığı torna atölyesine benzetebiliriz.
Gerek Batıcılığın eğitim sistemimize nasıl hâkim olduğu gerekse yukarıda bahsettiğimiz hususlarla alâkalı Gayr-ı Millî eğitim sistemi başlıklı kapak yazımızı Faruk Hânedar kaleme aldı.
Yine kapak konumuzla alâkalı olmak kaydıyla, eğitim sisteminin köklü arazlarından nemalanan, bu sorunları fırsat bilen, siyasî ve kültürel olarak meselenin künhünü değil de neticelerini günlük itiş kakış biçimi hâline getirmekten varlık bulan, jeniyi-özü perdeleyen de bir güruh var. Siyasîsinden cemaatine, medyasından sermayesine kadar uzanan birçok farklı rengi bünyesinde barındıran bu güruhu Fatih Turplu "Eğitim Sistemimiz, Dershaneler ve AKP" başlığı altında değerlendirdi...
Bir süredir dergimizdeki yazılarına ara vermiş olan Müberra Nur Kılıç, bu sayımızda "İlk İslâm Devleti" başlıklı yazısıyla yazılarına devam ediyor. Türkiye'de bildiğiniz gibi meclis tarafından bir türlü yeni bir anayasa yapılamıyor ve 1982'den kalma darbe Anayasası hâlen yürürlükteki yerini koruyor.  Yazarımız ilk İslâm Devleti'nin mahiyetini gösteren Medine Vesikası'nı bu yazıda Anayasa gözüyle inceleniyor. İlginizi çekeceğini düşündüğümüz bu yazıyı dergimiz sayfalarından okuyabilirsiniz...
Ülkemizde bir kesim insan var ki dillerinden İslâm'ı ve şeriatı düşürmemelerine rağmen İslâm'a ve şeriata belki de en uzak yaşayanlar onlar. Kendisine bile hayat tarzı hâline getiremediklerini bir de topluma şamil kılma iddiasında müthiş bir çene yarışı söz konusu...
Şimdi bu gibi hususlar gerek bizim kendi camiamız içerisinde gerekse bütün bir Müslüman âlemi içerisinde büyük bir problem teşkil ediyormuş gibi görünüyor. Oysaki iş yapanlar yürüyor, geri kalanlar onların yaptıkları icraatların çenesini çalıyorlar. İhlâs ve samimiyetle gerçekten iş üzere olanların böyle meselelerle zerre miskâl umurunda olmasa da, birileri yapılan icraatları yüksek sesle konuşarak parsa toplayıcılığına kalkışıyor.
Bu durum yeni bir durum değildir esasında, insanlık tarihi boyunca ola gelmiş bir hâldir. Birileri iş yaparlar, geri kalanda çenesini... Hâlbuki İslâm davası en temelde ihlâs, samimiyet üzerine bina edildiğinden, beklenen ecrin tek sahibi de Allah olduğundan, hâlis niyetli kimseler bu işlerle ilgilenmez, gözlerini diktikleri ufka doğru çılgın koşularını sürdürürler.
İş yapmak arzusunda olanlar iş yapanlarla, çene yarıştırmak arzusunda olanlar da çene yapanlarla aynı mevzilerde buluşurlar. Çene yapanların herhangi bir ideal üzere de olmayacaklarını ve yaptıkları çenenin de iş yapanların istikâmetinde şekilleneceğini hatırlatalım.
Bu konuyla alâkalı Sezâi Kırlangıç'ın "Büyük Doğu-İBDA İslâm İnkılâbına Ne Kadar Hazırız?" başlıklı yazısını dergimizden okuyabilirsiniz...
Dergimiz sayfalarında yerini almış diğer bir yazı da Bilgehan Eren'in "Antep Müdafaası - Madalyayı Geri Çeviren Mücahidlerin Gazilik Destanı -" başlıklı yazısıdır. Antep'in düşman işgâlinden kurtuluşunun 92 yılının Aralık ayına tevafuk etmesi münasebetiyle bu sayımız için kaleme alınan yazı, bizim köklerimize ışık tutuyor, nereden gelip nereye gittiğimizi, düştüğümüz utanç verici hâli ihtar etmesi bakımından son derece ehemmiyetli vesikalar muhteva ediyor.
Uluslararası İmam-ı Rabbânî Sempozyumu düzenlendi. Bu sempozyumun muhtevasını dergimizde sizlere sunuyoruz.
Ayrıca kültür sanat haberleri ve gündeme dair titizlikle hazırlanmış haber yorumları dergimiz muhtevasında bulabilirsiniz.
Gelecek sayıda yeniden buluşmak ümidiyle, selâmetle kalın....