Selam ve dua ile…

Mısır’daki firavun Sisi’nin yaptığı katliam ve darbe, Suriye’de Esed’in katliamları ve Kudüs’deki Siyonist rejimin iyice azarak, Filistinlilere saldırmaları… Bunun yanında Doğu Türkistan, Keşmir, Moro ve şu an dile getirmediğimiz bütün İslam coğrafyasın da Müslümanların toprakları işgal altında. Bunlarla bağlantılı olarak şunu söylemeliyiz ki “Bayrak düştüğü yerden kalkar”  hikmetine binâen merkez Türkiye’dir ve Türkiye kurtulmadan, ne Filistin, ne Suriye ne de Arakan kurtulabilir. Bunu defalarca söyledik, üstüne basa basa gene söylüyoruz ki bilinsin, duyulsun, şuurlaştırılsın ve buna göre harekete geçilsin… 
Bildiğiniz gibi gezi olayları vesilesi ile mevcut hükümetin şahsında İslam’a saldıran güruhlar birleşmiş ve bir kalkışma hareketine girişmişti; bugün ise bir yanda başını “ılıman İslamcı” Fethullah Gülen’in çektiği ve mevcut hükümetin de destek verdiği “cami-cemevi projesi” gündemde. Hemen yanı başında ise bildiğiniz gibi ODTÜ’de başörtülü bacılarımıza bir saldırı girişimi oldu. Görüldüğü üzere Türkiye’de ki Kemalist, Laik, İman ve İslam düşmanı, Hak ve halk düşmanı kesimler hâlen iş başındadırlar, aktiftirler ve mevcut sistemin birçok önemli kurumunun içindedirler.

Sermayesinden medyasına, yargıdan eğitim kurumlarına kadar memleketimizin birçok önemli mevkiinde bu İslam düşmanı gürûh kadrolaşmış vaziyettedirler. Mevcut hükümetin birçok noktada yaptığı iyileştirici huşulara bakarak İslam memleketi olduk, Şeriat geldi gibi bir havaya girilmesi yanlıştır, eksiktir, kötüdür.

Mevcut düzen-rejim, İstiklal mahkemelerinden bu yana İslam’ın kaidelerini ve Müslümanları hor görmekte ve ezmektedir. Bu bir sistem sorunudur, rejim problemidir. 

Bu mevzuyu ele alarak kapağımızda “ laik-demokratik düzende başörtüsü buraya kadar” dedik.

Kapak yazımızı Ömer Emre Akçebe kaleme aldı. “Başörtüsü ve Rejim Meselesi” yazısında Türkiye’de devlet ile millet arasındaki ilişkiyi ele alıyor.

Sezai Dilbilen, Kapak yazımıza bağlantılı olarak “Cemaat, Türk Solu, ODTÜ ve Başörtüsü” başlıklı yazısında Müslüman Anadolu insanının önündeki en büyük engelinin Kemalist Sağ ve Kemalist sol kesimlerinin olduğunun altını çiziyor.

Salim Muhammed (Çakal Carlos), “Benim Gözümde Mirzabeyoğlu… Türkiye ve Olimpiyatlar” yazısında “Zaman, yani tarih, benim Kumandan Salih Mirzabeyoğlu için duyduğum hürmetin sahici ve doğru olduğunu ispatlayacaktır” diyor. 

Vahap Yıldırım’ın ve M Taha İnci’nin İMKAN-der Başkanı Murat Özer’le yapmış olduğu röportajda Murat Özer, Siyonistlerin Aksa’nın altını oyma faaliyetlerinin yanı sıra ABD’nin Suriye’ye müdahalesinin yeni bir işgalden başka bir şey olmadığını dile getiriyor. 

Kazım Albay, “Fikir, İlim  ve İBDA” başlıklı yazısında eşya ve hadiselere fikir, ilim ve aksiyon üzerinden bakılması gerektiği, bunun içinde İslam’a muhatap anlayış davasının kavranılmasının altını çiziyor.

Salih Mirzabeyoğlu’nun her hafta Baran Dergisinde tefrika edilen “Ölüm Odası B-Yedi” isimli eserinin  “Ejder Doğar Ahusundan” başlıklı 173. Bölümünü büyük bir alaka ile okuyacağınızı umuyoruz.  

Metin Acıpayam’ın “Üstad Necip Fazıl’ın Reis Bey Üzerine” yazısında “Etmeyin Reis Bey, siz ağlayamazsınız. Ağlasaydınız anlayabilirdiniz” sözü üzerinden Üstad’ın tahlillerini sunuyor.

M Taha İnci’nin “Zalime Darbe İçin Cemaatle Namaz Şart” yazısında Cemaatle namazın öneminden, Cemaatle namazın zalime korku olduğundan ve ayağa kalkmamızın şartı olarak da birlik olmamız gerektiğinden bahseder. 

Reha Suvari bu haftaki dergimizde “Yabancı Zihin Kontrolü Mağdurları: BABAK AMİREBRAHİMİ” yazısıyla zihin kontrolü üzerine kaleme aldığı yazılarına Babak Amirebrahimi’i anlatarak devam ediyor.

Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle... 

Allah’a emanet olun...