Selâm ve Duâ ile…
İslâm memleketlerindeki kötü gidişat aynen sürüyor. Suriye’den Mısır’a, Myanmar’dan Çeçenistan’a kadar dünyanın her yerindeki Müslümanlar yara bere içinde… Suriye ve Mısır’daki durum kronik bir hâl almaya başlarken, Libya’da Müslümanların lehine gelişmeler olsa da uzun vâde de istediğimiz biçimdeki istikrar açısından umut vâdetmediğini de ekleyelim. Kezâ, Afganistan’da ele aldığımız yönüyle maalesef aynı. Çeçenistan’daki mücahidler Kadirov kuklasının büyük uğraşları ile şimdilik suskun gözükseler de baharla birlikte direnişin yeşereceğini ümit ediyoruz. Ortadoğu’nun geneline hâkim bir garip suskunluk var; Türkiye ve yakınındaki ülkeleri ele alırsak, Suriye mevzuundan dolayı çetrefilleşen ilişkilerden ötürü daha sıcak bir gündeme sahipler. Her ne kadar böyle olsa da Ortadoğu’ya hâkim olan şu anki psikolojik suskunluk Türkiye ve çevresindeki ülkeler için de geçerli. Bu arada unutulan ise Filistin oldu; İsrail, hiç sesi çıkmayan ve her türlü pisliği yapan ülke olarak bölgeyi birbirine kırdırırken, Filistin meselesini dünya kamuoyunun ve bizim gündemimizden çıkarmayı başarabilmiştir.
Avrupa, ekonomik açıdan dengesini kaybetmemek için çabalarken Amerika ise iç dinamiğine ait meselelerin büyümesi ile dış siyasette eskisine nazaran daha itidalli davranıyor.
Türkiye ise bazı mevzularda yeniliklere imza atıyor ama 90 yıl geriden geldiğini fark etmeden “yüzyılın başarısı” moduna giriyor. Bunun haricinde günlük siyasetteki itiş-kakışlardan öte ne içe ne de dışa doğru dosdoğru bir hamle yapabilmekten hâlâ uzak.
Bu meyanda ülkemizde iktidara gelen hükümetlerin içtimaî meselelerin künhüyle değil de neticeleriyle uğraşmakta olduğuna dergimiz sayfalarında sıkça yer veriyoruz. Memleket sathını âdeta bir bataklığa çeviren Kemalist zihniyetle değil de sürekli olarak bu bataklıktan türeyen sineklerle mücadele ediliyor. İktidarların bu çabaları her ne kadar beyhude olsa da kimi zaman savrulan sinek raketi öyle iri bir kan emiciye denk geliyor ki, koparttığı feryat maskesinin düşmesinin vesilesi oluyor.
Dershane meselesi de bu misâl; eğitim sistemi ilkokul bir seviyesinden profesörlüğe kadar müthiş bir bataklık arz ederken, türeyen sineklerden dershaneye doğru yapılan bir hareket, senelerdir Müslüman Anadolu İnsanı'nın inancını “hizmet” başlığı altında sömüren büyük bir kan emicinin, çıkar zümresinin maskesinin düşmesine vesile oluyor. Bu konuyla alâkalı kapak yazımızı Ömer Emre Akcebe, “Dershane Düştü Cemaât Göründü” başlığı altında kaleme aldı.
Bu arada bir not olarak ekleyelim ki, Zaman Gazetesi yazarlarından İbrahim Öztürk’ün Twitter hesabından peygamberimiz için kullandığı hakaret vâri kelimeleri aynen kendisine iade ediyoruz. Efendimiz kıblesini hak emri ile değiştirmiştir; yüzünü hak ve hakikatten başkasına dönmeyen Allah Resûlü için “peygamberin bile kıblesi şaştı oğlum” demek cehaletle bezeli küstahlıktır. Kıblesi, bir Pensilvanya’ya dönen, bir İsrail’e dönenlerin bu mevzuda konuşabilme hakkı yoktur.
Kapak mevzumuzla alakalı olarak Pensilvanya’da ikamet eden Fetullah Gülen’in 28 Şubat döneminin ikinci Genel Kurmay Başkanı Çevik Bir’e ezile büzüle yazdığı ve Mehmet Barlas’ın yayınladığı mektubu sizinle paylaşıyoruz. Bu mektubun özelliği 28 Şubat’da kimin, nasıl ve ne şekilde, kimlere yaltaklandığını anlatıyor.
Yine kapak mevzuumuzla alakalı olarak Sezai Dilbilen’in, “Mü’mine karşı şiddetli, Kâfire karşı merhametli” yazısı da sizlerle…
Yazarımız Sâlim Muhammed (Çakal Carlos), bu hafta “Bizim gazetecimiz pragmatik olabilmeli” yazısıyla Baran Dergimizde.
Kâzım Albay, “İmâm-ı Rabbânî’nin yolundan gitmek” başlıklı yazısıyla İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin hayatını, mizacını, sapık kollara karşı mücadelesini ve aksiyonunu anlattı.
Bu hafta Uluslararası İmâm-ı Rabbânî Sempozyumu düzenlendi. Baran Dergisi olarak katıldığımız sempozyumu Fatih Turplu siz okurlarımız için kaleme aldı.
Yine bu sempozyumla alâkalı olarak İsmailağa cemaatinden Mahmut Eren Hoca, Seyid Muhammed Şerif Hoca Efendi, Sosyolog Müfit Yüksel ve Yeni Zelenda Victoria Üniversitesi Öğretim Görevlisi Arthur F. Buehler ile yaptığımız söyleşiler dergimizde.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun her hafta tefrika ettiği Ölüm Odası B-Yedi, bu haftaki “1919 Tarihi” yazısıyla dergimizde.
Her hafta olduğu gibi “Hasta Adam Batı” başlıklı haberlerimiz de bu haftaki sayımızda.
Gülçin Şenel’in ise “Aytunç Altındal’ın ardından” başlıklı yazısı sizlerle.
Ayrıca dergimizde sizler için derlediğimiz ve yorumladığımız haberleri de bulabilirsiniz.
Zalimlere karşı intikam hissimiz dâim olsun. Haftaya görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz.