Cemaatin Türkiye'deki İslâmî olan her şeye dilini uzattığı devirden elini uzattığı devreye geçildi. Bugüne kadar "İsrail'de çocuklar korkuyorlar" diye ağlamasıyla başlayan dil safahatı Mavi Marmara'nın kahraman şehitlerine dil uzatılmasına değin sürmüştü... Cemaat, dershanelerin kapatılmasının gündeme gelmesiyle birlikte bu sefer, bir de devlet bürokrasisi kademelerine yerleşmiş bulunan yaptırım gücünü devreye soktu. Şu zaman kadar İBDA başta olmak üzere samimî İslâmî mücadele ekseninde pazarlıksız Allah ve Resulü diyen herkesi düşman tanımlamasına dâhil eden, emniyet içerisindeki uzantılarıyla işkence eden, yargı içerisinde uzantılarıyla mahkûm eden cemaat, şimdilerde hükümete, millî sermayeye ve İslâmî STK'lara karşı saldırılara da başlamıştır. Aynı zamanda cemaat, yurt dışında gayr-ı nizâmî harb eğitimi almış "elemanlar"ı vasıtasıyla Türkiye'de müthiş bir psikolojik savaş yürütmektedirler.  Yine cemaatin son olarak İsrail adına İHH'ya karşı gerçekleştirdiği gayr-ı hukukî operasyon bardağı taşıran son damladır.

70'li yıllardan başlayarak ne idüğü belirsiz bir tipin, çeşitli vaad ve menfaat ekseninde takke altında kurduğu ve idare ettiği “çete”nin, bunca sene kendisini saklamasına ve direkt olarak açık etmemek adına bin bir gayrete katlanmasına mukabil bugün gelinen noktada kendisini açık etmeye varacak manevralara kalkışmasına neden olan "İslâmcı Mücadele'nin yükselişi" iyi okunmalıdır.

Türkiye özelinde konuşacak olursak geri dönülmez eşik çoktan geçilmiş bulunmaktadır ve Müslüman Anadolu ile asıl büyük yolsuzluk olan "kukla rejim zihniyeti" ile hesaplaşmaya doğru bir sürece gidilmektedir.

Bundan sonra menfaatini Mutlak Fikrin tatbikinde, İslâm Hâkimiyetinde arayanlar kazanacak. Batılı efendilerinin sofralarından dökülen kırıntılar peşinde salya akıtanlarsa mutlaka kaybedeceklerdir.

Bu haftaki kapak mevzumuzu İslâmcı camianın ve samimi unsurların bir araya gelmesi gerektiğini düşündüğümüz ve istediğimizden ötürü “Gün küfre karşı birlik olma günü!” diyerek belirledik.

Kapak yazımızı Ömer Emre Akcebe’nin kaleme aldığı. Yazısının başlığı “İnsiyatif hükümete terk edilemez, -Tek Millet Olan Küfre Karşı Tek Millet Ümmet-”. Fatih Turplu ise “Zamanın “Müdür”ü Fetullah Gülen, Kurtuluş Yolu İBDA ve Bugün Yaşananlar” başlıklı yazısı ile dergimizde.

Yazarımız Sezâi Dilbilen “Anadolu kurtarıcı fikir ve liderinin hasretinde kavruluyor”  başlıklı yazısıyla bu hafta gündemi değerlendiriyor.

Şuan Bolu F-Tipi cezaevinde bulunan Şükrü sak ise “ Salih Mirzabeyoğlu: ‘Devlet, Hukuk demektir ve Hukukun olmadığı yerde devlet değil, çete vardır’ ” başlıklı yazısıyla yine gündeme dair yorumlarıyla dergimizde.

Salim Muhammed Nuri (Carlos) “Orta Afrika Cumhuriyeti ve Libya Alâkası” başlıklı yazısıyla Ortadoğu’yu değerlendiriyor…

Habervaktim yazarı Mustafa Durdu’nun “Mirzabeyoğlu da Aynı Kumpasın Mağdurudur” ve Doğru Haber yazarı Mehmed Göktaş’ın “Belki Çoğumuz Guantanamo Kampı’nda Olacaktık!” başlıklı yazılarını sizler için iktibas ediyoruz.

Reha Süvari “Yönlendirilmiş Enerji Silahları” yazısı ile bu hafta dergimizde

Gülçin Şenel “ İrfan ve inceliğin temsilcisi Şeyh Galip” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Dergimizde ayrıca sizler için derlemiş olduğumuz haberler ile gündeme dair yorumlarımızı dergimizde bulabileceksiniz.

Gelecek hafta görüşmek üzere…

Allah’a emanet olun…